Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '12

 
Kategori
Blog
 

Kedileri fazla mıncıklamayın "sıçırtma" olurlar

Kedileri fazla mıncıklamayın "sıçırtma" olurlar
 

Kedili, köpekli, fareli… Horozlu ve de tavuklu bir evde doğup büyümek… Sanırım her kula nasip olmamıştır.

Her şeyi bilen baba; “Kediyi fazla mıncıklamayın, ‘sıçırtma’ olur” derdi, sık sık. Daha o zamanlar algılayabilmiştim ne demek istediğini… Köpeği, tavuğu, horozu değil de kediyi mıncıklamamamız gerekiyordu.

Kedi biraz farklıydı…  Zırt pırt elden ele, kucaktan kucağa dolaşan bir kedi doğal özelliklerini yitirip-Rahmetli babamın o cuk oturan tabiriyle- “sıçırtma” oluyordu! Bir başka değişle kediliğinden vazgeçip “intihar” ediyordu işte!

Sevmek ve sevilmek zamanını kedi tayin edecekti… Öyle insanlarda olduğu gibi “alt alta,üst üste, vıcık vıcık” değil! “ Yürekten gelen bir” Mırrrrr” sesi eşliğinde, kulaktan başlayıp kuyrukta nihayet bulan  zarif bir temas… Göz göze gelip uzun uzun bakışmalar… Ölçülü ve saygılı! Kuyruk sallamadan!

Abartmadan! Bıktırtmadan! Yıpratmadan! Mesafeli!

Bir kedinin bir insana âşık olduğuna şahit oldum ben!

Ve bana göre:

Âşık olunabilecek yegâne hayvandı kedi!

Ona “saygılı” olursanız, o iki misli saygılı oluyordu size…

Siz “çirkeflik” yaparsanız o “şirret” oluyordu!

“İlk hamleniz” aradaki ilişkinin “kaderini” çiziyordu!

Yokluğunuzda “elbise dolabınıza”  girip kokunuzu arıyordu lakin…

Arada bulunması gereken o “mesafeden” hiç taviz vermiyordu.

Kırmızı çizgileri… Her gözün göremeyeceği “sınırları” vardı.

Siz hiç sofradan yiyecek çalan yavrusunu bir güzel pataklayan kedi gördünüz mü?

Bu gözler onu da gördü!

Yüce Yaratanın insanoğluna/kızına hediye ettiği “tüylü öğretmenler”! Gerçek ve doğal “NLP” uzmanları!

“Sevgi, saygı, şefkat, yakınlık, içtenlik ve her kulun algılayamayacağı o dengeli sıcaklık.”

Kediler!

  ***                                                                                                                                                                                 Güzide sitemiz bir seneyi daha ardında bırakıyor. Her şeyin yolunda gittiği pek söylenemez.  Ama şöyle veya böyle; bugünleri de görebildik; buna da şükür! “Elde ne var?” diye sorarsanız; hemen sitenin o çok zengin “arşivini” gösteririm size ki bu arşiv benim için “hazine “ değerindedir. Hoş; sadece benim için değil…

İletişim fakültesi öğrencileri için…(Alın işte size doktora tezi olabilecek bir mecra!)

Toplumbilimciler için…

Psikolojiyle ilgilenenler için...

Merak duygusu (olumlu yönde)gelişmiş, duyarlı insanlar için…

Paldır küldür yazılarıyla… O “fısır fısır” mesajlarıyla ve elbette yorumlarıyla bir hazine!

Terazisiyle, dirhemiyle "İnsan pazarı"!

Dik duranı, eğilip büküleni, yerlerde sürüneni!

Çapkını, düzenbazı, poşetçisi... Sülün Osman'a rahmet okutanı!

Hepsinden önemlisi: "Bizler burada bir aileyiz" martavalı!

E tabii kıymetini bilene!

MB, deyip geçmemek gerekir yani!

Kısıtlı zamanımda yazı yazmayı ihmal etmişimdir(ettim de zaten) ama günlük yazı (yorum ve mesaj) trafiğini hiç aksatmadan(uykumdan feda ederek) takip ettim diyebilirim. Yazı kadar, yazıya gönderilen yorumlar ve bu yorumlara verilen yanıtlar ilgimi çeker benim.

Geleniyle, gideniyle, kalanıyla incelenmeyi bekleyen binlerce "portre"! "Kitap yazcem de, yayınevi arıyom da" diyenler var! Ne yazarlar, bilemem! Bu sitede yüzlerce romana "kahraman" olabilecek "karakterler" var. İyisiyle, kötüsüyle var! Görebilene!

Güzide sitemizde “para” geçmez!

Geçmez ama “kendiliğinden” bir  “tık” ve “yorum” borsası oluşmuştur. Yorumlar ve tıklar kaçtan işlem görür, bilemem!

Kullanılan para birimine "SEVGİ" adı verilmiştir! Cüzdanlarda, oltaların ucunda, klavye tuşlarında, yorumlarda geçerli olan brim budur!

Dananın kuyruğu işte burada kopar!

Oysa bir kedinin klavyesi yoktur! Olsa bile oturup 7 bin küsur kere (Dile kolay7000 küsur kere)“Klavyenize kurban olayım; paylaşımınızı üleşirken çiçeklendim! Müsaade ederseniz yazınızı önereyim vs.” diye yorum yazmaya tevessül etmez! (Yanlış anlamayın 7 bin yorum yazmıştır ama bir o kadar da yoırum almıştır tabiyatıynan.)

Böyle bir klinik vaka sizin dikkatinizi çekmeyebilir ama benim “fitne, fücur ve de bozguncu” ruhum bu tür oluşumlara ilgi duyar. Hanımefendi/Beyefendi dolaylı da olsa “Gel Culduz Efendi, beni bir güzel incele” demiştir bir kere. Gözüme takılmıştır. İşim pek kolay değildir tabii.

Profilini, “hakkımda” bölümünde yazdıklarını ve de “meslek” durumunu bir kenara not ederim.

Kamuda veya özelde görevlidir… Mesai saati dışında siteyle pek ilgilenmez! (Devlet baba sağ olsun) İşini yaparken “yazı, yorum ve mesaj” olayını da aradan çıkarır.(Ahlaktan, etikten çok bahseder ama.) İki dakika arayla, yani efendim yazıları okumadan, okusa bile algılayamadan yorum yapar. Sizin de zaman zaman rastladığınız ve yazıyla rabıtalı olmayan “Dam üstünde saksağan/Gel kon şeyime bazı bazı" yorumları bu tür üyelerin marifetidir.  “Paylaşımınızdan çok yararlandım ve beğendim. Lütfen daha sık yazın. Sevgilerimle.” yorumları her yazıya ve yazı sahibine uyar. Kimsecikler itiraz etmez! Bu sitede "beğeni açlığı" had seviyededir! Bu yolla “obalar”, “klikler” ve de “klanlar” kurulur. “Sevgi kelebekleri” diğer “sevgi kelebeklerini” bir şekilde bulur! Arada “dayanışma” hasıl olur! Dostlar ortak, düşmanlar da ortaktır artık. Yürek gramajı yetersiz olduğundan “Aramızda kalsın, lütfen yayınlamayın mesajları” bir o yana gider, bir de bu yana!

Yazı uğraşı mı? Geçiniz efendim, geçiniz!

Bu tür yorumları ve sahiplerini( deli pösteki sayar gibi) incelemek Culduz’un işidir. Ne var ki pek netameli bir iştir!

Culduz; istediği kadar “Ulan bir tane muhalif yorumunu yakalayayım dişimi kıracağım bee!” diye kendini paralasın! Dişleri hep sağlam kalır!

Yorumlar hep övücü, hep takdir edicidir. Çiçek, böcek, kelebek motiflidir.

Şarıl şurul bir sahtelik akar ki; benim diyen baraj dayanamaz!

Bir “Sevgi ticaretidir ki”… Vıcık vıcık! Yoz, sahte, yapmacık!  Sadece kediyi değil insanı da “sıçırtma” yapan cinsinden! Ama "makbul" olan budur!

Sözünü ettiğim âlemde herkes bir oranda “tilki”, bir oranda da “kargadır” sizin anlayacağınız. Ve siz de bilirsiniz ki “Bizim insanımız bir acayiptir, her  lafı kaldırmaz! “  “Sazan” dersin kızar; “tezgahıma  takıldın” dersen aldırmaz! Ne aldırmazı? Üstüne üstlük bir de teşekkür eder! “Bam telinden” vurulmuştur zira!

“Ayhhh! Yine tezgahınıza takılmışım ayol; hem de iki kez” der!

Az buçuk "ruhu" doymuş, egosu da tatmin olmuştur zira! (Övgünün, taltifin sahte olduğunu bile bile hem de!)

Kardeşim yazımı beğendin ama neyini beğendin?” diye bir sorgulama ihtiyacı hissetmez!  Beğenip öneren önerdiği yazıyı okumamıştır bile! Önerdiği yazılar “klan” içindendir. Hoş; yazıyı değil yazanı önermiştir zaten. “Zevkler ve renkler tartışılmaz” lagalugası işin “kamuflajını” oluşturur!

Uzun ettik dostlar; biliyorum!

Ele aldığım bu konular beni site nezdinde pek “sempatik” kılmaz; onu da biliyorum.

Allah bin türlü belamı versin ama bu benim hiiiiiiç umurumda değil!

Hiçbir zaman da olmadı!

Sanal sevgiler sahte, yapay ve kusturacak kadar itici! Sanaldaki "nefret" ise daha doğal sanki!

Ne yapalım? Ben de "doğal" olana müptelayım!

“Sevmek”; duygusal bir tutku sonuçta… Sanılanın aksine yazıya çiziye pek gelmez! Klavyelere sığmaz! Erbabı "sevgi" üzerine yazmaz; usulünce, abartmadan “gösterir”!

Sevgi…Sevmek…

Fazla mıncıklanınca “sıçırtma” oluyor!

Bilmem farkında mısınız? Pupa yelken bir müptezellik!

Ne mutlu “ölçüyü” tutturana! Tutturabilene!

Güzel pazarlar, güzel seneler efendim!

"Mırrrrr" yani! Biraz da "miyav" işte!

 

 

 

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..