Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '12

 
Kategori
Hayvanlar Alemi
 

Kediname 1: Şu kedilerin halleri

Kediname 1: Şu kedilerin halleri
 

Aniden İstanbul’dan bir ileti. “Anne…Baba… Biz Kuşadası’na bir sempozyum için gideceğiz. Ya gelin biz de kalın, kedilerimize bakın… Yada onları bir veterinere bırakmak zorunda kalacağız…” O zavallı yavruları bir veterinere bırakmak mı? Allah vermesin!

Demek ki iş başa düştü , yeniden İstanbul yolları göründü. Ama pek de sürpriz değildi. Aslında biz de Gazililer-64 grubunun yıllık toplantısı için İstanbul’da bulunmak istiyorduk. Bu işte üzerine tuz-biber oldu. Neyse, tabii yanıtımız olumlu oldu.

“Geliyoruz… Niye gelmiyelim..?” İstanbul bu… Ne kadar elbirliği ile çirkinleştirmeye çalışsak; ne kadar milletin açlıktan, işsizlikten imanı gevrese… Yine de İstanbul, İstanbul’dur, o kentin üzerine kent yoktur. Bazı dahi geçinen deli bozuklar bile, Amerikadan, Mamerikadan gelip, aşık olup bu kentte kaldıklarına göre… Bir efsun.. Bir şecaat var bu şehirde… Allah sonumuzu hayır etsin.

İstanbul’a bu kez geliş nedenimiz “Kedi Eğitimi”mi … Anladım ki, bu daha zormuş. Tıpkı insanlarda geç kalındığı gibi, hayvanlar da belli bir yaştan sonra eğitim alamıyorlar, veya eğitilmeleri çok güçleşiyor.

Kızımın evinde iki tane kedisi var. Bir tanesi “Portakal”, diğeri, onun kızı “Üzüm”… Bunlar , Ankara’dan İstanbul’a göçettiler ve artık “İstanbul’lu” oldular canım..! Ehh …aradan bir yıl geçti mi ne? Olmuşlardır… İstanbul demek, biraz da medeniyet ,demektir; ama demek ki öyle değilmiş…

Fakat anladığım kadarıyla buraya , o Ankara’nın sert politik mizacını ve tavırlarını da getirmişler. Herkese karşı , özellikle yabancılara karşı zart zurt… Büyük olan İran kedisi Portakal, adı zaten her şeyi anlatıyor, tıpkı bir portakal gibi ama, davranışları ve eğitimiyle ben bir vahşiyim diyor. Sanki evin ilk sahibi o… Girene uzun bir koklamadan sonra, sanki, hemen soruyor… Sen kimsin, nereden geldin… neredeyse adımızı, künyemizi bile soracak… Ondan sonra, hareketlerini izliyor, gözlerinin içine bakmayacaksın… Bakarsan kavga çıkar… Sen kimsin ki, benim gözlerimin içine dik dik bakmak cesaretini gösterebilirsin? Seni alçak yabancı… Hemen üzerine geliyor…

Ondan sonra ev içindeki bütün hareketlerimiz denetim altında… Mutfağa mı gidiyoruz, tıs…fıs…, odada yer mi değiştiriyoruz , tıs…fıs… Hele özellikle, çocukların yatak odasına girmek ne mümkün; orası onun belli ki iyice yaşam alanı… Komodinin üstünde bir yastığı var, orada yatıp kalkıyor… Onun önünden geçerek odaya girmek mümkün değil… Mesela, girip pencereleri açamıyorsunuz. Önünüze dikiliyor, sanki “sen ne cüretle bu odaya girmele cesaret edersin?” der gibi üzerinize yürüyor ve tıslıyor; olmazsa, dişlerini gösteriyor… Olmazsa üzerinize yürüyüp , “Hele bir adım daha at, ben seni anandan doğduğuna pişman etmez miyim…” der gibi önünüze dikiliyor, bir adım daha atarsanız, Portakal sizi parçalayabilir… Çünkü , hemen üzerinize hiç korkmadan yürüyor.

Ben , bu eve girecek hırsızın acırım haline… Bundan daha iyi bekçi olamaz. Evin hakiki sahibi… ve de tam bir kabadayı… sanki evi o çekip çeviriyor… Evdekiler, hareketlerinden onun ne istediğini anlıyorlar.. ve istediğini yapıyorlar. İsterse yapmasınlar, onların da üstüne yürüyor… Dikkat etmezseniz sizi resmen parçalayabilir. Bu kadar güzel bir sarışının, bu kadar kaprisli olacağını düşünemezdim. Hakiki sarışın ama, hakiki bir baş belası…

Böyle bir kedi nasıl eğitilir? Adam Max’ı nasıl eğitmişse, işte öyle… Ama biraz geç. Yoksa , eğitim kuralları kedileri eğitirken bile geçerli… Hem şartlı refleks olsun, diğer refleks çeşitleri olsun… İyi bir eğitici, bu yöntemleri kedileri, hayvanları eğitirken de kullanır.

Ama eğitimin temeli sevgidir. Ama bazen de sevgiden mahrum bırakmak… O çok kötü…

Aslında , bu portakal bunalımlı bir kedi… Şimdi bütün apartman çocukları gibi dışarı çıkartılmıyor… her gün biraz balkon sefası var… Gerisi hüsran ve hapislik… Böyle bir evde hayvan beslemek, kedi beslemek çok kötü bir macera… Çünkü onları , doğal çevrelerinden ayırıyoruz ve depresyonlu hale getiriyoruz. Ondan sonra da , hayvanlar “cart, curt…” edince de , niye böyle yapıyorlar, diye soruyoruz. Niye bunalmasınlar, nasıl?

Bu kedi Ankara’da kendini 7. kat balkonundan aşağı attı be…Ama kafası sağlammış… hiçbir şey olmadı… zaten kendisi bir top sarışın yün yumak gibi… Ne olur ona?

Ne yapalım , sarışınlar güzel , ama biraz kaprisli olur …diyeceğiz ama.. Bu kadar da değil birader…

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..