Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '13

     
    Kategori
    İnançlar
     

    Kehanet

    Kehanet, kimi insan için hayatın suyu, toprağı. Vardır derler bağnazca... Kendi örümcek ağlarını, o simsiyah tuğlalarla örülmüş duvarlarını yıkmayıp üstüne insanların da bu duvarları örmesini isterler. Denizde kurtulmayı bekleyen adamın, onu kurtarmaya çalışan eli de beraberinde denize çekmesi gibi. Bile bile ölüme davetiye. Kehanet vardır ya da yoktur tartışılır. Ama tartışmaya kapalı olan varlık zannımca biziz, kendimiz.

    Üşengeciz. Hatta öyle ki yaratıcının bize bahşettiği beyni kullanmıyoruz.

    Sığ ve saplantılıyız. Bir kısmı kesip atıyorum ama öyle. Bir konuda belki de olayın özünü kavrayamayacak kadar bilgimiz vardır. Ama ona öyle saplanıp kalırız ki. Hatta ufacık farklı düşünce de karşımızdakini bilgi kusmuğumuzla boğarız.

    Çok konuş, az dinle. Felsefemiz bu. Psikologlar neden arttı? Hepimiz konuşmayı seviyor ve konuşuyoruz. Ama denklemde en önemli unsur eksik. "Dinleyici." Daha biz aynada kendimizle uzun uzun konuşmazken ya da kendi kendimize seslice düşünmeyi, konuşmayı sanki cinayet işlemiş gibi sayarken...

    Hadi ama! Dürüst olun.

    Sevmenin acısına katlanmak istemediğimizden sevilmek isteriz.

    Dinlemenin zor olduğunu bildiğimizden konuşmayı seçeriz.

    Anlaşmak, anlamak değil de anlaşılmak isteriz.

    Daha ilginci saygı isteriz.

    Bilgi almak değil bilgi vermek isteriz.

    Ve daha nicesi

    Bence asıl kehanet biziz.

    Biz insanlar.

    Anlaşılmamız zor ve efsunlu.

    Kendi dünyamızda boğuluyoruz,

    Ama ses çıkarmıyoruz.

    Bence asıl kehanet,

    Her gün aynada göz gezdirdiğimiz kişi...

     
    Toplam blog
    : 1
    : 114
    Kayıt tarihi
    : 16.03.13
     
     

    Hakkımda ne bilmek istersiniz bilmiyorum. Fakat ben size o bilindik klişe sözlerle kendimi anlatm..