Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '20

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

KEKİK GİREN EVE DOKTOR GİRMEZ

 

 

“Doğa sömürülürken, doğanın yanında olmayan

bilim, insan sömürülürken de insanın yanında değil.

                                      CAVİT ÜNAL

                            (Cennet Çok Kalabalıktı, 1994) 

 

         Geçen hafta, kekik bitkisinden söz etmiştik. Bin derde deva olan “kekik”ten…

         70 yıl önce, çocukluğumun geçtiği köyde, doğumdan ölünceye kadar baş, diş, karın ağrısı, sırt ağrısı, romatizma, siyatik gibi akla gelen ve gelmeyen tüm rahatsızlıklarımızda kullandığımız tek ilaç kekik, kekik suyu ve kekik yağı idi.

         Doktor da bilmezdik, hastane de… Eczacı da bilmezdik, eczane de… Nezle ve grip olur muyduk; pek anımsamıyorum ama “Gripin”nin de adını duymamıştık; “Aspirin”in de…

         Ahırında keçisi de vardı her evin, ineği, eşeği de… Onların yara berelerine karşı da “katran” denen bir çeşit çam ağacından ürettiğimiz sıvı katran kullanırdık. Dahası, kendi yaralarımız için de…

         Sonradan görüp öğrendiğim tentürdiyodu, “katran” yerine sentetik olarak üretmiş eczacılar. Ama iddia ederim ki, tentürdiyottan çok daha güçlü bir mikrop öldürücüdür katran. Öyle olmasa Toroslar’ın harman olduğu bir yöredeki köyümüzün, dağlar-taşlar arasındaki bağ, bahçe ve tarlalarına gidip gelirken, çift sürer, ekin biçer, harman döverken yara bere içinde kalan organlarımızı nasıl iyileştirebilirdik?

         Sıkça kullandığımız doğal ilaçlardan biri de “pise” idi. O da, yanılmıyorsam, kızılçam ağacından üretilirdi. Katran daha sıvı idi; pise daha koyu...

         Kekik, kekik suyu ve kekik yağı’nı unutturmak değil amacım. Yeri gelmişken, katran ve pise’yi  de anımsatmak istedim; bilim insanlarımıza.

         Geçen hafta, kendi bildiklerim dışında iki bilim insanımızdan söz etmiştim. Onlardan biri Prof. Dr. Oktay Yeğen’di. Sayın Yeğen, en az 25 yıl emek harcayıp kekiği bilimsel olarak araştırmış, incelemiş ve olumlu sonuçlar elde etmiş bir insan.

         O’na döneceğiz yeniden.

         İkinci bilim insanımız, sık sık katıldığı televizyon programlarından tanıdığımız Prof. Dr. İlber Ortaylı… 17 Eylül 2019 günlü internetteki “Kekik nedir? Dünya Bunu Niçin Gizliyor?” başlıklı yazısına:

         “Kekiğe ilgi duyan bir halk hekimi kekiği araştırmaya başlar. Kekikle ilgili çalışmalar yaparken, kekiğin öldürmediği 1 tek mikrop, bakteri ve virüs olmadığını fark eder.” diye başlıyor.

         Prof. Ortaylı, yazısının sonuna kadar araştırmayı yapan bilim insanının kim olduğunu söylemiyor nedense. Geçen haftaki yazım “milliyet blog”da yayımlandıktan sonra, Prof. Dr. Oktay Yeğen gönderdiği iletide:

         “Prof. Dr. İlker Ortaylı’nın o yazısında sözünü ettiği hekim benim. O güzel yazısını okuduktan sonra kendisine bir mektup gönderdim. Ama bugüne kadar bir cevap alamadım.” diyor.

         Prof. Ortaylı’nın, Prof. Yeğen’in adını anmaması ilginç; değil mi? Ya mektubuna cevap vermemesini nasıl yorumlamalı?

         Bunları boş verip konumuza dönelim; biz yine:

         1940’lı ve 1950’li yıllarda evimize hiçbir hazır ilaç girmedi. Yara bere dâhil, baş ağrısından diş ağrısına, karın ağrısından sırt ve bacak ağrısına kadar tüm rahatsızlıklarımızda kullandığımız tek ilaç kekik, kekik suyu ve kekik yağı idi.

         Kekiğe yardımcı olarak nane ve yavşan’ı da eklemek daha doğru olur.

         Prof. Ortaylı’nın o yazısından aldığım şu cümleler çok önemli:

         “Kekik, mikrop öldürücü özelliği ile antiseptik, antimikrobik bir bitkidir. Ayrıca içeriğindeki maddelerle vücutta hücre koruma sistemlerini güçlendirmesiyle antioksidan, kanser oluşumunu engellemesiyle antikanserojen, her türlü karın ağrısı ve gaz giderici özelliği ile antispazmatik, romatizmal hastalıkları iyileştirmesiyle antiromatizmal, diyabet hastalığını engellemesiyle antidiyabetik ve vücuttaki kolestrol oranını ayarlamasıyla antikolestromik özellikler taşımaktadır.

         “Bu özellikleri ile kekik, yaşlılığı geciktirmekte, tümör oluşumunu engellemekte, şeker hastalığına iyi gelmekte ve gıdaların bozulmasını doğal yolla engellemektedir.”

         Tüm hastalıklar sayıldı nerdeyse… Geriye ne kaldı ki?

         Bir atasözümüz, “Güneş giren eve doktor girmez.” der.

         Ben de, “Kekik giren eve doktor girmez.” desem, doğru olmaz mı?

         Siz, “Keşke şu corona (korona) virüsünü de öldürse!” mi diyorsunuz?

         Geçen hafta, kekiğin yararlarını Prof. Dr. Ortaylı’nın yazısından alıntılayarak yazmıştım da, yarım kalmıştı. Devamını okuyalım da, sorunuzun cevabını siz verin:

  • Kekik, mantar hastalıklarında % 99 etkilidir.
  • Parmak mantarlarındaki yaraları ve kaşıntıyı 3 günde tedavi eder.
  • Ayak kokusunu önler. Ağız kokusunu giderir.
  • Genital (cinsel) organ mantarlarında çok etkilidir.
  • Bitki, sebze ve meyvelerdeki zararlı böcekleri öldürür.
  •  Sivrisinek kekiği sevmez. Kekik ya da kekik kokusu olan odaya sivrisinek girmez.
  • Kekik suyunun buharı nefes açıcıdır. Astımı tedavi eder.
  • Bademcik rahatsızlığını, 1 dakika yapılan gargara ile 30 dakikada iyileştirir.
  • Sindirim organlarındaki yararlı bakterileri üretir, zararlıları öldürür.
  • Hücre duvarlarını güçlendirir. Kulunç ve sırt ağrısına birebirdir.
  • Katarakt için, kekik suyu ile gözü yıkamak çok yararlıdır.
  • ABD’de Meksika kökenli bir tıp profesörü, kekiğin prostat kanserini % 70 tedavi ettiğini kanıtlamıştır. Kadınlarda göğüs kanserinde % 63 etkilidir.
  • Bal arılarına zarar veren parazitleri öldürür. (Varroa hastalığı) Arı, kekiği çok sever.
  • İnsülin kanallarını açıp insülin salgısını artırarak kan şekerini düşürür.
  • Suyun temiz olup olmadığını test eder.
  • Yağları eritir; dolayısıyla zayıflatır. Eklem ağrılarına iyi gelir.
  • Gastrit denen mide hastalığını tedavi eder. Tüm mide ağrılarını kısa sürede yok eder.
  • Tırnak mantarını iyileştirir. Ayrıca, bitkilerin kök hastalıklarında etkilidir.
  • Klimaları temizler, iltihap giderir, balgam söktürür.
  • Sindirimi kolaylaştırıcı etkisi muhteşemdir.
  • Demir ve kalsiyum tuzlarıyla yorgunlukları giderir.
  • Ferahlık ve dinçlik kazanmak için idealdir.

 

Tanrı aşkına, daha fazla ne ister, ne beklersiniz bu kekikten?

Siz isterseniz, bardaklarınızı kola ile doldurabilirsiniz yine.

-Bana bir bardak kekik çayı lütfen!

                           

                                                           Hüseyin Erkan

                                               huseyinerkan@dilemyayinevi.com.tr

 

 

 

 
Toplam blog
: 303
: 309
Kayıt tarihi
: 21.02.11
 
 

1942'de Antalya'ya bağlı Akseki ilçesinin Gödene (Menteşbey) adlı kuş uçmaz kervan geçmez bir köy..