Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '20

 
Kategori
Doğal Tedaviler
 

KEKİK MÛCİZESİ

 

 

            “Dünyada bulunan 50’ye yakın çeşitli kekik

bitkisinin en kıymetli olanı, Akseki ve çevresinde

doğal olarak yetişen ‘kara kekik’tir.”

                                             Pof. Dr. Oktay YEĞEN

 

                Bilim insanı olmak kolay değil…

                “Hangi iş, hangi meslek kolay ki?” diyeceksiniz.

                Haklısınız. Evet, hiçbir iş, hiçbir meslek kolay değil de, özellikle “bilim insanı” olmak hiç kolay değil…

                Gelin, bir bilim insanının nasıl yetiştiğini adım adım birlikte izleyelim:

                İkinci Dünya Savaşı’nın tam ortalarında bir çocuk dünyaya gelir. (1942)

                Nerde mi?

                Orta Toroslar’ın cirit atıp tüm heybetini gösterdiği bir yöredeki Akseki ilçesinde…

                Neden bilmem; Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin değil de Oktay adını koyar; anne babası O’na.

                İlk ve ortaokulu doğduğu ilçede tamamlayıp 1960’ta Ankara Gazi Lisesi’ni bitirir.

                Aynı yıl Ankara Ziraat Fakültesi Genel Zirai Bilgiler Bölümü’ne girer.

                1964’te fakülteden mezun olur. MEB açtığı “Yurtdışı doktora sınavı”nı kazanıp Almanya’ya gider. Bir yıllık dil öğreniminden sonra Göttingen Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Kürsüsü Fitopatoloji (Bitki Hastalıkları) dalında doktora öğrenimine başlar. Beş yıl süren bu eğitimi başarıyla tamamlayıp yurda döner. (1970)  Dr. Oktay Yeğen’dir; O artık.

                Bir süre Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde çalışır. Açılan bir sınavı kazanıp mezun olduğu bölüme “Asistan” olarak atanır. (1971)

                1972 – 1974 yılları arasında askerlik görevini yapar. 1976’da hazırlayıp sunduğu tez kabul edilerek “Doçent” unvanını kazanır. (1977)

                Bu fakültede yedi yıl, “Öğretim Üyesi” olarak görev yaptıktan sonra Antalya – Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Fitopatoloji Anabilim Dalı’na “Profesör” olarak atanır.

                Yalnız ders vermekle kalmaz: “Yabancı otlar ve Mücadelesi”,Bitki Fungal Hastalıkları” ve Bahçe Bitkileri Hastalıkları adlı üç kitap yazar. Ayrıca yurtdışı bilimsel dergilerde 40’tan fazla makale ve tebliği yayımlanır. 1985 – 1996 yılları arasında Rektör Yardımcısı olarak da çalışır.

                Ve yine görevli olduğu bölümün Anabilim Dalı Başkanlığı görevini de üstlenir.

                Diyeceksiniz ki şimdi:

                “Olağanüstü bir yaşamöyküsü değil ki bu. Üç aşağı beş yukarı her profesörün yaşamöyküsü böyledir.”

                Evet, hiçbir itirazım yok; buraya kadar. Önemli olan bundan sonrası:

                Profesör Yeğen, ilk ve ortaokulu doğum yeri Akseki’de okurken, neredeyse herkesin “kekik yağı”nı tüm hastalıkların tedavisinde başarıyla kullandığını görür ve bu O’nu çok düşündürür.

                Erdal İnönü, Lefter, Cüneyt Gökçer ve“Cennet Çok Kalabalıktı” romanının yazarıCavit Ünal gibi ünlülerin okuduğu Ankara – Gazi Lisesi’nden iyi dereceyle mezun olduğu halde Tıp, Hukuk ya da Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni değil de Ziraat Fakültesi’ni seçer.

                “Öğretim Üyesi” olduktan sonra, yalnızca sınıfa girip çıkmak ve beş on makale yazmakla yetinmez. Ya ne yapar?

                Ülkemiz sorunlarının çözümüne katkı sağlayıcı araştırmalar yapar. Ulusal ve uluslararası bilim insanlarıyla birlikte doğa dengesini bozan, insanlar için zararlı sentetik zirai mücadele ilaçlarına alternatif ilaçlar arayışına girişir. Ve bir Aksekili olduğunu unutmayarak, doğup büyüdüğü ilçenin dağlarında doğal olarak yetişen ve insanların her rahatsızlığını iyileştirici özelliğini bildiği kekiğin, bitki hastalıkları için de kullanılabileceğini düşünüp araştırmaya başlar. 

                Gerçekten de “Tarımsal savaşta sentetik ilaçlar yerine, organik (doğal) maddeler kullanmak” gerektiğine inanır. Bunun için, özellikle çocukluğundan beri çok iyi tanıdığı “kekik” bitkisini incelemeye başlar.

                1980’den başlayarak bu konuya odaklanır. Almanya’da, Alman meslektaşlarıyla araştırma yaparken, “kekik”ten ve “kekik yağı”ndan söz eder onlara. Merak edip tanımak istemeleri üzerine Akseki’den kekik ve kekik yağı ister ailesinden.

                Laboratuarın soğutucu dolabına “kekik yağı”nı koyar ama ağzını açık unutur. Sabah geldiklerinde, dolapta araştırma ve deneme için bulunan tüm bakteri ve mikropların öldüğünü görmesinler mi?

                Biyolog ve araştırmacılar çok şaşırır.

                Sizce güzel bir sonuç mu bu, yoksa?..

                Elbette güzel, elbette olumlu bir sonuç; değil mi?

                Gelin, bir de tersten bakalım bu konuya. Kekik ya da kekik yağı, bütün zararlı mikropları öldürürse, başka ilaca gerek kalır mı?

                “Kalmaz” diyorsak, dünyadaki tüm ilaç endüstrisi ne olacak? Onca ilaç fabrikası, onca çalışan, onca şirket, onca eczacı, onca eczane ne işe yarayacak?

                Konuyu bu açıdan değerlendiren araştırma ekibi korkar ve kekikle ilgili araştırma yapmaktan vazgeçer.

                Dikkatinizi çekmiş miydi, bilmem. Geçen haftaki, “Kekik Giren Eve Doktor Girmez” başlıklı yazımızda, Profesör İlber Ortaylı’nın “Kekik Nedir? Dünya Bunu Neden Gizliyor?” adlı yazısından yararlanarak anlattığımız gibi, “Kekik, nezleden gribe; baş, diş ve boğaz ağrısından tüm mide rahatsızlıklarına; sırt, eklem ve siyatikten kansere varıncaya kadar” neredeyse tüm hastalıkları iyileştirici bir ilaç…

                Siz söyleyin şimdi:

                Alman araştırmacılar, Akseki kekiği ve kekik yağından korkmakta haklı değiller mi?

                Onlar korkmuşlar ama bizim Aksekili Profesörümüz, korkmadan sürdürmüş çalışmalarını. Bunun sonucu sebze, meyve ve depo böcekleri için “Aksebio-Agri”, insanlardaki bağışıklık istemini güçlendirerek çeşitli hastalıklardan koruyan “Aksebio-Human” ve bal arılarının azılı düşmanı mikropları öldüren “Aksevar” ilaçlarını üretir. (oyegen@akdeniz.edu.tr; www.oktayyegen.com)

                Bu durumda, “Bana ne!” demeyip uyarı görevimi yapayım; ben hemen:

                Sayın Profesör Oktay Yeğen;

                Sevgili hemşeri! Dünya ilaç endüstrisini çökertmek mi istiyorsun sen?

                Parasal güçleriyle dünyayı yöneten o dev şirketler, senin, insanlığa böyle büyük bir kötülük yapmana izin verirler mi, sanıyorsun!

                En iyisi gel, yol yakınken vazgeç bu sevdadan sen!

                İlgili bakanlıklarımız, dahası TÜBİTAK bile evet dememişse bu işe, boş yere inat etme, inat etme; derim ben!

               

                                                                                                                   Hüseyin Erkan

                                                                                              huseyinerkan@dilemyayinevi.com.tr

 

 
Toplam blog
: 303
: 309
Kayıt tarihi
: 21.02.11
 
 

1942'de Antalya'ya bağlı Akseki ilçesinin Gödene (Menteşbey) adlı kuş uçmaz kervan geçmez bir köy..