Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '16

 
Kategori
Felsefe
 

Kelebek kadar ömrümüz varken

Kelebek kadar ömrümüz varken
 

Hiç ile birin masalı… Bir, hiç olmuş usulca. Hiç bir olmamak, mutebermiş. Aslında bir, hiç olarak yaratılmış. Hiçbiri, bir hiçe yanaşmamış. Oysa bir hiç kaybetmezken; bir, hiçbir zaman hiçlikten nasip almamış. Çınar anlatıyor, her bir damarı ilmin harmanı… Bir hiçin serencamı…
 
İki tırtıl, her biri kendi kozasında. Farklı divanlar ağırlar onları bağrında. Tasasız, saf ve tertemiz halde her biri. Sığınmış bir ağacın gölgesine, biçare; bir ses, bir izin bekliyor. Dışarıda kocaman bir dünya, her şeyiyle hizmetine sunulmuş; çimeni yeşil, toprağı buram buram hayat kokuyor…
 
Gün geliyor, gün doğuyor; bir kelebek perdeyi aralıyor. Sürünen bir tırtılken, ressama ilham veren bir çift hayat omuzlarına biniyor. Uç güzel kelebek, üç günlük dünyanı yaşa. Korkma konmaktan herhangi bir dala, çırp kanatlarını uçabileceğin her yola. Ve sev kelebek, hem de tutkuyla.
 
Gündüz uçuyor, geziyor kelebek. Kam alıyor dünyadan, bakıyor da görmüyor. Oysa kanatlarında müteşekkil doğadaki bin bir renk. Emarelerini taşıyor sırtında, tüm tabiatın. Hisleriyse farkında değil muazzam hakikatin. Lakin bir gizem var yüreğinde, nedensiz ve neticesiz; ortaya çıkacağı günün peşinde.
 
Gece oluyor, renkleri kaybolurken manasızlaşıyor kelebek. Bir ışık, geceyi aydınlatıyor. Bir his gelecek, lakin münasip vakti bekliyor. Bir titreme oluyor gönlünde, çok yabancı böyle hislere. Henüz kendi özünden habersiz, mahiyetini bir baş iki kanattan ibaret sanıyor.
 
Tan ağarıyor, içinde bir arzu; sevme ve sevilme… Uçuyor kelebek, herkes onun renklerine bakarken; umursamadan gidiyor gönlünce. Bir an, nevri dönüyor; tabiat anlamanı yitiriyor gözünde. Bir dost görüyor kelebek, ona ruhunu hissettiren bir çift kanat…
 
İki kelebek tabi oluyor tabiata. Birbirlerinin etrafında dönerek, süzülüyorlar ufka. Zaman önemsiz, mekan önemsiz; nazarda. Ruhlar bütünleşmiş, gönül bambaşka hülyalarda. Yekpare haldeyken, karanlık çöküyor doğaya; renkler yine kayboluyor. Divane olmuş gözleri, ne o tek ışığı ne gizemi görüyor. Çünkü sevgili tek ve yanında; ruhu asil ve doygun, eşini buldu sonunda.
 
Şafak söküyor, kuşlar serenat veriyor. İki kelebek huzurlu ve mutlu; bir baş diğerinin omzu… Sanki atmosfer değişmiş, ruha hayat gelmiş. Bir sual gönlünde, birazcık kuytuda. Gündüz rengarenk doğa, geceyse zifir gibi dünya. Bir hal onu rahat bırakmıyor, derununa merhem istiyor. Sual geliyor, cevap diliyor.
 
Üç gün, son geceyi ağırlıyor. Zahirler, mazi oluyor; tabiat kararıyor. Mühlet doluyor, kelebekse mana derdinde. O ışık yine parlıyor uzakta, bir hal onu yönlendiriyor o yola. Bir lütuf, bir ikram ile davet ediliyor hakikate. Aklı idrakten yoksun, huzur yayılıyor gönlüne. Dönüyor o parlak halenin çevresinde teslimiyetle. Ve bir an, ruh eşini görüyor. O da dönüyor, o da bilmiyor neden. Işık yaklaşanın rengini zahir kılıyor, iki kelebek gecenin zifirinde, bir ışığın çevresinde; ikisi de siyaha rağmen tüm rengiyle…
 
Toplam blog
: 19
: 567
Kayıt tarihi
: 23.04.10
 
 

Selçuk Üniversitesi Mezunu. Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı ve Anadolu Üniversitesi U..