Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '12

 
Kategori
Kitap
 

Kelebek Ömrü ve Süveyda'ya mektuplar

Kelebek Ömrü ve Süveyda'ya mektuplar
 

"RESİM:İNTERNETTEN ALINTI"


“Gönüldeki fırtına yaratmalı zelzele,

Aşkı anlatan beyit hayat verir gazele.

Bil ki ilhamım olmak hiç de kolay değildir,

Şiir yazmam bilesin öyle her bir güzele.”

Mehmet Nuri PARMAKSIZ

Dünya nasıl dua üzerine kurulmuşsa insanın doğası da sevgi ve aşk üzerine kurulu. Sevgi ve tabii aşk, öyle güçlü bir duygu ki insanın bünyesinde barındırdığı tüm duyguların en üzerinde bir yere sahip. Sevgisizliği hissettiği an insanı alaşağı edebilecek kadar güçlü bir duygu ya da tam tersi sevildiğini, özel olduğunu duyumsadığı an ayaklarını yerden kesecek, kanat taktırıp uçurabilecek kadar kuvvetli.

Her şeyin çarçabuk tüketildiği günümüzde özellikle insani duygular görmezden gelinirken sevgi, aşk gibi çok özel kavramlar bozuk para misali harcanırken günü birlik ilişkilerin, güya seviyeli beraberliklerin adı ne yazık ki “aşk” diye anılırken insanın ruhunun derinliklerinde büyük boşluklar açılmasına neden oluyor hiç şüphesiz ki.

İnsan yaşadığı yerküre üzerinde günün getirdiklerini yaşamaya, hayatın ağır yükünün altında ezilmemeye, karşılaştığı zorlukların bir şekilde üstesinden gelmeye gayret ederken bir de sevgisiz kalırsa vay haline. İşte gerçek anlamda o zaman azalmaya, yok olmaya başlamış demektir. Sevgi değil midir hayatı güzelleştiren, zenginleştiren, yüzünüzde güller açtıran, gönlünüzde nice ağaçlar yeşerten.

Yeşilçam filmlerine konu olan saf, masum, katıksız, karşılıksız, menfaatlerden arındırılmış, çıkarların olmadığı sevgileri özlüyor insan giderek teknolojinin hükümranlığı altına girip yalnızlaşarak. Artık yalnızlığın paylaşıldığı mektuplarda yok. Kâğıt ve mürekkep kokusunu içinize çekerek, gözyaşınızın belki üzerine damlayarak dağıttığı mürekkebin izi, sonra defalarca kez okunmaktan yıpranmış görüntüsüyle kadife kutuda saklayacağınız hatıralarınız da tarihe karıştı.

Belki de bu yüzden yüreğime bu kadar dokundu, böylesine derinden etkiledi benliğimi, Süveyda’ya Mektuplar. Evvel zaman içinden çıkıp gelen mektupların gün yüzüne çıkışıyla unutmaya yüz tutulan duyguların tüm çıplaklığı ile çise çise dökülmesi yeryüzüne ve “Ben buradayım, hiçbir yere gitmedim. Sadece artık sizler beni göremiyorsunuz. Ey, insanlar! Kaldırın gözünüze inen perdeyi.” diye haykırışı çalındı kulaklarıma. Ve belki de bu satırları yazmama vesile oldu hani görmeyenler, bilmeyenler, duymayanlar varsa hala Süveyda’ya yazılmış o birbirinden güzel, birbirinden anlamlı, birbirinden ahenkli, birbirinden muhteşem mektupları görsün, bilsin, duysun, istedim. O eşsiz mektuplardan bir bölümünü olsun, paylaşmadan olmaz elbette.


SÜVEYDA’YA MEKTUP 11

“Havada bulut görsem; sanırım senden nişan.”

Gönlüm, kırkikindilerin özlemini çekiyor; ağlamak geliyor içimden ama ağlayamıyorum. İnsanın psikolojisi düzgün olmayınca ihtirasların çekiciliği azalıyor ve insan her şeyi marazi görmeye başlıyor. Artık zaruret olmadıkça insanlarla konuşmuyorum. Hasbihal ettiğim dostlarımdan bile senin için ayrıldım. Her gün belli bir saat, belki gelirsin diye, seni o mekânda bekliyorum. Söyle artık güzelim, gelişine dair beslediğim ümitlerim beyhude mi?

……..

Mehmet Nuri Parmaksız’ındokuz yılda kaleme aldığını dile getirdiği Süveyda’ya Mektuplar’ı okumaya başladığınızda öyle güçlü bir bilgi birikimiyle karşılaşacaksınız ve dalga dalga duygu selinin iliklerinize kadar yayılmasına engel olamayacaksınız.

Daha önce “Kelebek Ömrü” adıyla okuyucusuyla buluşan şiir kitabında yer alan şiirlerin de içinde bulunduğu “Kelebek Ömrü ve Süveyda’ya Mektuplar” isimli kitapta bu mektuplardan sadece 33 tanesi yer alıyor. Bu kitap, Süveyda’ya Mektuplar serisinin ilk kitabı olma özelliğini de taşıyor. Zira Süveyda’ya yazılmış mektupların tamamı 99 adet. Şimdi de kitapta yer alan o muazzam şiirlerden birini paylaşalım.

KOLAY MI


Kolay mı senden uzak kalmak, kolay mı?
Her gün yükseklerden yere düşmek gibi
Ölmek ve dirilmek arasında bir şey bu.
Her gördüğünü sen sanmak
Uyurken hayalinle avunmak
Ve her daim yokluğuna sarılıp
Adı pişmanlık olan o ülkede
Geceler boyu hıçkıra hıçkıra ağlamak.
Kolay mı zannediyorsun, kolay mı
Senden uzak kalmak...

Kolay mı seni unutmak, kolay mı?
Benliğime sinen kokunu,
Bizi ayıran hicrân okunu.
Yüzünden yansıyan ışığı,
Yüzümdeki kırışığı,
Yokmuş gibi farzetmek.
Kolay mı zannediyorsun, kolay mı
Seni unutmak...
Hele de hiçbir şey olmamış gibi yaşamak.
Kolay mı...Kolay mı...
Seni unutmak...

Akçağ Yayınlarından çıkan “Kelebek Ömrü ve Süveyda’ya Mektuplar”ın kapak tasarımı Emel Yalçın ve Mehmet Nuri Parmaksız tarafından hazırlanmış. Huzur dolu mavi bir rengin içinde kırmızı bir kalp. Kalbin içinde kara bir nokta. Noktanın biraz üzerinde yine kırmızı renkli kanatlarının üzerindeki beyaz benekleriyle sanki kanatlarını çırpıyormuş da bir an önce sevdiğinin yanına uçup gidecekmişçesine hazır bekleyen bir kelebek. Ve kalbin içinde belli belirsiz gözler. O gözler ki beşeri aşkı simgeliyor aynı kalbin içindeki o kara noktayı mektuplara adını veren Süveyda’nın simgelediği gibi. Renklerin itina ile seçildiği belli. Zira kitabı elinize alır almaz tarifi imkânsız bir dinginlik gelip yerleşiyor yüreğinizde bir yere.

Okumaya başladığınız da ise kaybolup gidiyorsunuz aşkın büyüklüğü altında ezilerek birazda. Sayfalar arasında gezinmeye devam ettiğinizde Süveyda’ya gıpta ile bakmaya başlıyorsunuz. Öyle ya, kim bu kadar derinden, böylesi masum duygularla sevilmek istemez ki. Bu kadar büyük bir sevginin bu çağda bile hala var olduğu gerçeği mi yoksa yitip giden sevgilerin ardından hayıflanışlar mı belki de hiç dile getirilemeyen serzenişler mi çalacak yüreğinizin kapılarını? Muhtemelen sizleri de gölge gibi takip edecek Süveyda’nın hayali.

Aklınıza gelebilecek hemen her öğe ile anlatmaya çalışmış Yazar, kahramanının Süveyda’ya olan duygularını. O öğeler ki imla kuralları, matematik terimleri, çiçekler, balıklar ve daha pek çok şey. Fuzuli, Mevlana, Şeyh Galip, Yahya Kemal gibi çok değerli üstatların söylemleri ile de taçlandırarak mektuplarını hem o büyük ustaları anmış satırlarında hem de okuyucularına onların fikirlerini, düşüncelerini bir kez daha anımsatmış. Parmaksız, mektuplarında yâd ettiği üstatların çok eski yıllarda yaşasalar bile kendisinin kadim dostları olduğunu, aralarındaki bilgi alışverişinin kendisini nasıl etkilediğini ve okumanın ne kadar önemli olduğunu da satır aralarına yerleştirmiş tabiatıyla.

254 sayfadan oluşan “Kelebek Ömrü ve Süveyda’ya Mektuplar” hakkında Prof. Dr. Nurullah  Çetin tarafından kaleme alınan bir yazı da var kitabın içinde. Kitaba adını veren Kelebek Ömrü isimli şiirin tahlili de mevcut. Bu güzel şiirin İngilizce, Özbek, Azerbaycan ve Türkmen Türkçesine çevirilerine de rastlamak mümkün.

Süveyda’ya Mektuplar’ın dili öylesine yumuşak ki cümlelerden cümlelere geçerken parmak uçlarınızda ilerliyorsunuz adeta o anın büyüsünü bozmamak için. Yazar’ın anlatımı lirik ve romantik söylemlerle varsıllaştırılmış. O söylemler ki ılık bir bahar akşamı gibi içinize akıveriyor. Mis kokulu çiçeklerle bezeli bir bahçede geziyormuş hissi uyandırıyor yüreğinizde. Dingin diyarlara doğru bir yolculuğa çıkarıveriyor sizi günlük telaşın içinden çekip çıkararak. “Kelebek Ömrü ve Süveyda’ya Mektuplar” bir kez okunup da bir kenara bırakılacak türde bir kitap değil. Kesinlikle bir başucu kitabı. Kitapta yer alan bazı şiirler ve mektuplar sahibinin sesinden de okuyucusuna CD olarak ulaşacak çok yakında.

Süveyda’ya yazılmış son mektuptan bir bölümü paylaşmak istiyorum şimdi de.

“Süveydam, benim eşsiz sultanım, herhalde sana olan aşkım kemale eriyor ve gözlerimdeki perde yavaş yavaş aralanıyor. Ellerimin duaya kalkmadığı bir gün yok ki. Dua benim silahım, dua benim tövbe kapım. Süveydam, bu mektupları yazarken sana olan aşkım bâki, sana dâir duygularım sonsuz lâkin Necip Fazıl'ın söylediği,

“Anladım ki sanat Allah'ı aramakmış
Gerisi hep çelik çomak oynamakmış”

sözlerindeki gerçeği nasıl göz ardı edebilirim? Üstad, acıların ve sancıların kaynağını,


“ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,
minicik gövdeme yüklü Kafdağı,
bir zerreciğim ki, arş' a gebeyim,
dev sancılarımın budur kaynağı!”


diye göstermişken, gönlüme senin aşkını koyan ve bu güzelliği kuluna ihsan eden Yüce Rabbimi nasıl unutabilirim? Seni unuturum da, O'nu unutamam Süveydâ. Aşkın için bir kelebek olurum da, O'nsuz sana varamam Süveydâ.


Heyhat! Kara sevdâ denilen yol ne de dardır
Aşk bitti mi dünyâ kelebek ömrü kadardır.”

 

KİTAP İSTEME ADRESLERİ:

akcag@akcag.com.tr

akcagyayin@gmail.com

İnternet Üzerinden Satış:

http://www.akcag.com.tr/default.aspx?_Args=ProductImage,1279,OdesisMc,1089

 

Sibel UNUR ÖZDEMİR

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..