Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '07

 
Kategori
Felsefe
 

Kelebek

Kelebek
 

Bir kelebek, bir Japon Gülü ile dostluk kurmuş. Ne söyleşiyorlar dersiniz? Kelebek, gülün kalbine kadar sokulmuş, kıpırdamadan duruyor.. Ara sıra, rüzgarın salıncağında, birlikte sallandıkları da oluyor. Sanki, yalnız başınalar.. Burunlarına kadar sokulan kamerayı umursamıyorlar bile..

Gülün kanayan tenini göstererek, kelebeğe bir şeyler fısıldadığını görüyoruz: ’’Elleri, gözleri ve yüreği’’ ile.. Birisi, olanca içtenliği ile gülünü koklayıp içine sindirecek... Bu kızıl güzellikle sarhoş olacak.. Diğeri de hazdan eriyecek..

Kelebek şu saatler kısacık ömründe vuslata ererken, son demlerini yaşadığını bilebilecek mi? Bir bilebilseydi eğer, davranışları, daha daha nasıl olurdu acaba? Ne dersiniz? Çiçeğini koklayarak canına can katma telaşı ile kelebeğimizin, bu son demlerinde "Yaşayamadıklarının’’ acısını çıkarıyor olamaz mı?

Şüphesiz, diğeri de, sevilmenin hazzı içinde olmalı.. Onun, ‘’Gelecek’’ kaygısı yok. Bu ‘’Haz’’ duygusu ile büyüyecek bu çiçek.. Serpilecek.. Rengine renk katacak.. Cazibesini artıracak.. Belki de tafrasından, yanına yanaşılamayacak.... Ya öteki?

Kelebek, hayatının bu deminde, yaşayacağı ‘’Hayatın’’ kısalığını bilebiliyor mu? Birkaç saat sonra toprağa düşeceğini de biliyor mu? Başını, kalbine yasladığı gülüne, gelecek güzel günlerden dem vuruyor mu dersiniz? Ve her eşeye rağmen de; gülün bağrına açmış gergefini, lime lime, göz nuru içinde oyalı nakışlarını işleyebilecek mi?

Japon gülü.. Halinden memnun.. Hafif bir rüzgarla salınıyor ikisi de.. Ya kelebek? Nerede? Ne zaman? Nasıl toprağa düşecek, bilemiyor elbet... Hayat varken yaşanır.. Hayat, hayatta iken yaşanır

Birilerinin kelebeğe demesi lazım... Bir yazarımızın dediği gibi: ’’Kanatlarını usulca tut, sadece renkleri bozulmasın!’’ Ne kadar hazin.. Hayatı yaşayacağım diye.. Hayatına kısalığını bile bile... Gülün koynunda nefes alma uğruna, bir an için sonunun ne olacağını düşünmemecesine..... Evet.. Kelebeğimiz, kıpırdamamalı.. Gözlerini hazdan yumarken, başını çiçeğinin göğsüne yaslarken, aynı yakıcı nefesleri paylaşırken, bırak da kanatlarını düz tut.. Usulca tut.. Kıpırdamadan tut!.. Evet, evet, renkleri bozulmasın. Kal öylecesine!.. Gülün en son sevda defterinin satırları arasında bir renk cümbüşü, hafızasına ‘’Çakılı’’ kalsın.. Seni bu renk cümbüşü ile de hatırlasın ayrıca..

Ne garip.!. Talihleri, insanoğluna ne kadar da benziyor.. Son demlerinde.. Giderayak yapılan son itiraflar gibi.. Hayatında yapmadığı ‘’Anlık’’ sahneleri bir çırpıda iyilikler ve güzellikler yumağı haline getirip karşısındakilere sunmaları gibi... Şefaatten çok ‘’Ben bu değildim, işte şimdiki buyum. Bunun böylece bilinmesini de istiyorum.’’diye diretir mi dersiniz?..İnsanoğlu bu son çırpınışlarında, hayattan bir gidip, bir gelişlerinde, yaygın tabiriyle ‘’Son demlerinin’’ son yudumunda, son halkasında bunları düşlerken, söylerken ... Sarf ettiği sözlerle iç dünyasını tanıtırken de’’Acaba inandırıcı olabildim mi?’’ diye de bir an için olsun düşünebilmiş midir? Bilinmez tabi.. Konu naziktir.. Sorulmaz da.. Soramazsın da esasında!..

Evet.. Kelebekler de insanoğlu gibi yeniden dünyaya gelirler mi acaba? Başka kılıkta, başka adda.. Ya da başka huyda.. Burası mühim.. Eski bir aşık.. Sevdası ile yanmış.. Göçmüş gitmiş.. Bir daha geliyor dünyaya.. Bu yeni kelebek haliyle aynı çiçeği bulabilecek mi? Hani yaptığı aşk serenatlarını.. hatırlayabilecek mi? Ne dersiniz? ‘’Çok sevmişlerse, karşılaşabilirler.. Buluşurlar da elbet... Neler söylerler dersiniz? Söze: ‘’Nerde kalmıştık?’’ diye ‘’Yavan’’ mı başlarlar. yoksa.!. ‘’ Geceleri, bir bulut görsen, bir parça ağlamış.. Bulutlar da ağlar, bilirsin sevdiceğim.. Sorma ona bir şey.. Bil ki, ben bir bulut olmuşum bu yeni dünyamda... Kanatlarım var amma, sende kalmış, sana bırakmıştım biliyorsun... Bir bulut gibi gönlüne yağmak için geldim, , Çiğ oldum avuçlarımda ve bu seherin sabahında, bil ki seni tane tane toplamağa gelmişim.. Bil ki sana acıkmışım.. Sevgili Japon gülüm.. Aç koynunu, uzak yoldan geldim.. Üşümüşüm.. Sar beni, öp beni, okşa beni, ı sıt beni...

Kelebekler ağlamaz!.. Onların kanat çırpmaları ses vermez! Onlar, yürekleri ile görürler... Gözyaşları saklıdır, ağlayamazlar.. Geceleyin bir bulut ağlasa sessizce, onun da gönlü bulut bulut olur... Bulutlaşır... Ama, ağlayamaz.. Şu Japon gülü biliyor durumu... Kalbini açmış sonuna kadar. Hayat veriyor kelebeğine ayrıca..

Yeni yeni kelebekler oluşacak.. Kim bilir nerede, ne zaman, nasıl... Yeni yeni güller açacak: ‘Nerelerde kimler için.!.. Kalplerde yeni yeni sevdalar olacak: ‘’Katıksız’’ ... Birlikte toprağa düşecekler her seferinde

Doğacaklar.. Yaşayacaklar... Ölecekler!...

Tıpkı, insanoğlu gibi!...

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..