Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '12

 
Kategori
Anılar
 

Kelkit, Gökyüzü Mavi Kaldı - Yaşar Kemal-Sabahattin Eyüboğlu

İkibinli yılların başında, kısa bir süre, Gümüşhane Kelkit'te çalıştım. Görevimin gereği, ayın yirmi gününü Kelkit'te on gününü ise İstanbul'da geçiriyordum. Benim için bulunmaz bir fırsattı. Libya dönüşü, uzun işsizlik döneminden ve işsizliğin yarattığı sorunlardan sonra, hem İstanbul’da hem de memleketimde bulunabileceğim bir işim olmuştu. 

İstanbul’dan Kelkit’e giderken, Trabzon - Gümüşhane yolunda,yolun iki yanındaki dik kayalıklarla ve  Maçka Deresi’yle türkü ve anı dolu bir sohbete girişirdim.

Sular akar tersine

Maçka’nın deresine

Gül çiçekleri koysam

Yarin entaresine

Resmi adı Değirmendere olan derenin bu adına eski Maçkalılar çok içerlerlerdi.  “-Ula kırk yıllık Maçka deresi nasıl Değirmendere oldi” diyerek sövüp sayarlardı. Bence de O’nun adı Maçka Deresi. Trabzon ilinin topraklarını neredeyse ortadan ikiye bölerek Karadeniz’e dökülen Dere ile ilgili bir çok anı ve türkü var dağarcığımda. Bunlardan birini,Trabzon Lisesi mezunu  ağabeyimiz anlatmıştı. “Lise’de hiç bir rekabet konusu kalmasa bile, Dere’nin o yanı, bu yanı ( doğusu, batısı) ilçelerden gelenler diye bölünür, maçlar yapar rekabet ve zıtlaşma duygumuzu canlı tutardık.”

Maçka’ya varmadan hemen önce, yolun sağındaki, Sevinç Köyü (Soldoy:köyümüz.  Bu isim değiştirme konusu, bambaşka bir mecra. Ben İstanbul’da büyüklerimden dinlediğimce, köy adlarının eski halini biliyorum ve kullanıyorum.) tabelasıyla ve solda horon oynayanların heykeliyle selamlaşırdım. Maçka’dan geçip Zigana Geçidi’ne girmeden, ballı tereyağlı sabah kahvaltısı yaparken, Hamsiköy’ün yeşil bir halı gibi pürüzsüz yamaçlarını, ağaçlarını ve birbirlerine uzak aralıklarla serpiştirilmiş gibi duran köy evlerini izlemek yeşil bir huzur evrenine götürürdü beni. Dönerken, özellikle sonbaharda Gümüşhane ile Zigana Geçidi arasında, açık sarıdan, kızıla, yeşilden, koyu  kahverengiye boyanmış ağaçlar, izlenimci  ressamların fırçasından çıkmış tablolar dizisi gibi  kilometrelerce uzayıp giderdi. Geçitten çıkar çıkmaz, önce “Maçka” tabelası, sonra da yemyeşil ata memleketi, türkülerindeki dumanıyla karşılardı beni.

Maçka güzel bir yerdur

Üstü duman olmasa

Duman da benum gibi

Meraktur ağlamaya

Bir dağın iki yanındaki bitki örtüsünün nasıl bu kadar farklı olabildiğine bir kez daha şaşırırdım. Sonbaharın benim için en güzel yanı, hamsi sezonunun başlamasıdır. Maçka’da çay molasından ve babamı, dedemi tanıyan insanlarla uzun yıllar öncesindeki olaylara, kişilere dair sohbetlerden sonra, Trabzon’a uçağın kalkış saatinden epey önce gelir, havaalanının karşısında hamsi ve rakıyla çok eskiye dayanan  arkadaşlığımızı sürdürür, sonra İstanbul’a dönerdim.

Kelkit’teki işim uzun sürmedi maalesef. İşyerinde kötü olaylar da yaşadım. İnsan hafızası kötülükleri unutmak eğilimindedir derler. Bu doğru olmasa bile ben bu yolu seçeceğim. Kelkit’te işimin sorumluluğu gereği insanlarla tanışmaktan kaçındım. Tanıyabildiklerim, esprili, şakacı sıcak ve candan insanlardı. Benim yabancılık çekmemem için, ellerinden geleni yaptılar. Hepsine müteşekkirim. Kelkit karasal iklim yaşayan bir bölge. Bölge isanının halkoyunları ve konuşma tarzları Erzincan ve Erzurum’a yakın. Ama Kelkitlilerin bana nereli olduğumu sordukları ve “Maçkalıyım” cevabını aldıktan sonra  kuzeye dönerek elleriyle işaret edip, “ Ha bu bizim Maçka’dan mı?” demelerini, bir de,”Siz bilirsiniz” yerine, “Siz bülürsüğüz” demelerini, Trabzonlular gibi, ‘iyi’ yerine ‘has’ sıfatını kullanmalarını  unutamam. Evet sevgili Kelkitliler  “- Ben ha u sizin Maçka’danum.”

Genç yaşta toprağa verdiğimiz küçük halam Cevahir uzun yıllar Fatih’te yaşam mücadelesi verdi, her fırsatta, Soldoy’da geçen çocukluk ve genç kızlık çağlarında yaşadıklarının öykülerini anlatırdı bana. O anıların büyük bölümü dedemin sahip olduğu hayvanları güderken yaşadığı komik, acıklı, ilginç olaylardı. Bir çok anının içinde halamın ineklere hitap ederken kullandığı ‘ Naa’ ünlemi aklımda kalmış. “- Naa Kınali”, “-Naa Benekli”, “- Naa Sarıkız”, “-Naa Zerbanda”. Bu bilgi yıllar sonra Kelkit’te ‘işime yaradı’.

Kelkit’te çalıştığım organik hayvancılık yapılan çiftlikte çalışan Oralı, ufak tefek  bir kadın vardı, karayollarında çalışan işçi eşini trafik kazasında yitirmiş üç çocuğu ile ortada kalmış, bunu bilenlerin yardımıyla çiftlikte işe yerleştirilmişti. Görevi hayvanların  bakımıydı. Hayvanlar okyanus ötesinden gelip, çiftliğe yerleştirildiği gün yanıma geldi,

“- Özer Bey sana birşey sorabülür müyüm?”

- Elbette

- Biz mallara seslenirken ne derdük? Anamdan hatırımda var ama aklıma gelmüyo.

- Naa derdik.

Döndü ve biraz gerisinde bekleyen hayvan bakımcısı arkadaşlarına, aradığı cevabı bulmanın rahatlığını yaşayan bir  ifadeyle; 

“ - Özer Bey ne de olsa Maçkalı, çok şey bülüyor” dedi.

Yaşar Kemal ve Sabahatin Eyüboğlu’nun “Gökyüzü Mavi Kaldı” adlı derleme kitabı da, Kelkit’ten bana kalan çok güzel bir armağandır. İkibindört yılbaşı yaklaşırken, çalıştığım şirketin genel müdürü herkese, değişik yeni yıl hediyeleri verdi. Bana da bu kitabı.

İlk sayfasına şöyle yazmış;

“ Sevgili Özer Bey. Yeni yılın size sağlık ve başarı getirmesini dilerim. M.H. 29.12.2003”

Kitap 435 sayfa ve türküler, halk ozanlarının eserleri, maniler, ağıtlar, bilmeceler, atasözleri, tekerlemeler, deyimler, masallar, Dede Korkut, Hacivat  - Karagöz, oyunları, Ferhat ile Şirin öyküleri, meddah ve ortaoyunu örnekleriyle dolu bir hazine.

Kitapta yeralan bilmecelerden birkaçı şöyle;

Onbeşinde gencelir

Otuzunda kocalır

 

İçi ateş, dışı taş

Biri kuru, biri yaş

 

Attım beyaz yumağı

Tuttum siyah yumağı

 

Çıt demeden çalıya düşer

 

Hanım içerde

Saçı dışarda

 

Bir kalbur boncuğum var

Akşamdan atarım

Sabahtan toplarım

 

Üstü çayır biçilir

Altı çeşme içilir

 

Ufacık mermer taşı

İçinde beyler aşı

Pişirirsen aş olur

Pişirmezsen kuş olur

 

Kul görür Allah görmez

 

Bir kızım var, gelen öper, giden öper

Cevaplar nerde diyenler olacaktır. Cevapları yazmayacağım. Bilen bilir, merak eden bulur, merak etmeyen boşver der geçer.

 
Toplam blog
: 19
: 379
Kayıt tarihi
: 20.11.07
 
 

İstanbul'da doğdu. (1953)Trabzon Maçkalı bir babanın oğlu olarak... Aile geleneğinden gelen halk ..