Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mayıs '12

 
Kategori
Siyaset
 

Kemalistlere Önerim, 1938 ve Öncesine Fazla Takılmayın

Kemalistlere Önerim, 1938 ve Öncesine Fazla Takılmayın
 

  • Kemalizm adına yapılan tartışmalar daha çok su kaldırır. Her ne kadar şu gelinen noktada Kemalizm yenilgi içerisinde olsa da, halen daha Kemalizm’den beklentisi olanlar kaçınılmaz olarak 1938 öncesine özlemlerini dile getirmekteler ve döneme ilişkin boyundan büyük anlamlar yükleyerek, geçmişe dair vah tühler savurmaktalar. Oysa devir değişti ve bu gün geldiğimiz noktada birçok sorunun kaynağında ulus devletlerin yattığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. İşte Kürt sorunu, işte Ermeni meselesi ve diğer azınlıklar… Alevileri ve diğer gayri Müslimleri saymıyoruz bile… Kemalistlerin 1938 öncesinde neye özlem duyduklarını anlamakta zorlanmaktayız. Şeyhlerle, toprak ağa ve beyleriyle, mütegallibeyle yapılmış ittifaktan doğan palazlanmaya mı özlem duymaktalar? Bu derin ittifak nedeniyle değil midir ki, derin bir burjuva demokratik devrime ilişkin köklü değişimler gerçekleştirilememiş, sadece biçimsel değişikliklerle yetinilmiştir. Yoksul halkın ekonomik yaşamına ilişkin hiçbir olumlu gelişme söz konusu değilken, kılık kıyafetle uğraşılmış, otoriter laiklik anlayışıyla tuhaf bir laiklik anlayışı topluma dayatılmış ve toplumun “eğitim” yoluyla kalkınacağına dair derin yanılgılar eşliğinde bu günlere gelinmiştir. Demokratik katılım kanallarının önüne set çekip, toplumun geniş yığınlarını karar alma mekanizmalarının dışında tutarak nasıl bir devrim yapılıyorsa… İşte tam da bu noktaya kafam basmıyor. Bir toplumun gelişmesinin koşulu, o toplumu tepeden biçimlendirmekten mi geçtiği, yoksa o toplumu demokratik katılımın içerisine sokmaktan mı geçtiği gerçeğini sanırım bir tek Kemalist kardeşlerimiz anlamakta zorlanıyor. Sonuç, şekil A’da kendisini göstermektedir. Bir dönem İçişleri bakanlarının parti temsilcisi olarak atanmış olması bile bu ülkenin tarihinde kayıt altına alınmıştır. Valiler ve kaymakamlar o partinin nesi oluyordu acaba?
  • “1938 öncesinde emperyalizmle şöyle mücadele yaptık, ekonomide ve sosyal yaşamda böyle atılım yaptık” demekteler. Resmi ideolojiye biat etmekten kendilerini kurtarmış tarihçiler “Emperyalistler vermesi gerekeni vermiş, alması gerekeni de almıştır” demekteler. Ne hikmetse Kemalistler elde kalmış kıraç Anadolu toprağı üzerinden çok şeyler kazanıldığını düşünmekteler. Tabii ki “kazanım” dedikleri şey koca bir yalanın ifadesidir. Bu ülkenin yeni yetme kuşakları olarak, “1 Dünya savaşını müttefiklerimiz kaybettiği için bizde savaşı kaybetmiş sayıldık” yalanıyla koca bir doksan yılımızı yediler. Hakikaten öyle miydi? Biz 1. Dünya Savaşını kaybetmedik mi? Eğitim yoluyla toplumun kalkınacağını sanan akıllılar, eğitim yoluyla dayattıkları yalanlarla toplumun beynini yıkamış olmaktan dolayı hicap bile duymuyorlar ve halen aynı teraneyi söylemekten çekinmiyorlar.
  • Hele bir de demezler mi “O dönemin koşullarını düşünerek eleştirinizi yapın” diye. Bu cümleye bir taraftan hasta olmaktayım, diğer taraftan da doğrusunu isterseniz bir hayli alerji duymaktayım. Ve Kemalist bir dostumuzda çıkmış “Bunlar Gençliğe hitabeyi bile şöyle doğru dürüst, anlayarak okusalar ya” demekte. Tabi efendim… Biz bu ülkenin resmi ideoloji enjekte merkezi haline gelmiş eğitim tedrisatından geçmedik. Biz bilmiyoruz Gençliğe hitabeyi. Okumadık! Bir tek siz okudunuz ve bizlerden daha bir zeki olduğunuz için her yanıyla gençliğe hitabeyi zihinlerinize ilmek ilmek dokudunuz.
  • 1938 öncesi mi dediniz?
  • Alın size 1938 öncesi… Her türlü toplumsal talebi yok saymanın adı olmuştur 1938 öncesi. Her kim ki bir talep de bulunuyor, vurun kafasına parolası işlemiş o yıllarda. Kürtler aynı akıbete uğruyor, Dersim aynı akıbete uğruyor ve diğer azınlıklar aynı akıbetten kendilerini kurtaramıyorlar. Dönemin ayrıcalıklı, imtiyazlı yönetim kadroları ki kendileri en nihayetinde Osmanlı Yüksek Askeri Bürokrasisi içerisinde bulunmuş kimselerdir ve Milli Mücadelenin önder kadrosu içerisinde yer almışlardır… Cumhuriyet sonrası bu önder kadro Takrir-i Sükûn Kanunuyla kendilerine geniş yetki ve imtiyazlar tanımış, Ulus Devlet anlayışını topluma zerk ederken, önüne geleni “İngiliz Ajanı” olmakla suçlayıp, akıbeti belli İstiklâl Mahkemelerinde yargılamışlardır.
  • Bencileyin Kemalist arkadaşlar 1938 öncesini fazla kurcalamasınlar. Bıraksınlar 1938 öncesi öylece yerinde kalsın! Gerçeklerle yüzleşmek kendilerine zor gelebilir.
  •  
 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..