Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Temmuz '10

 
Kategori
Siyaset
 

Kendi kendini ''hayır''latan başbakan

Kendi kendini ''hayır''latan başbakan
 

Hiç uzun uzun neden ‘Hayır’cı olduğumu yazacak değilim. Bazı olaylar vardır ki, kendisi dışında ayrıca açıklanmaya gerek duymazlar. Başbakan’ın, partisinin grup toplantısında yaptığı ağlamaklı konuşma ve sonrası tepkiler bence olayın anlaşılması için fazlasıyla yeterli.

Nasıl mı?

Başbakan grup konuşmasında Necdet Adalı’dan şöyle söz etti: ‘Adalı, suçsuzluğunun ortaya çıkacağından, serbest bırakılacağından o kadar emindi ki Ulucanlar Cezaevinde arkadaşlarının firar girişimine katılmadı. Kendisini yargılayan mahkeme reisi Adalı'nın masum olduğunu iddia etti, karara şerh koydu ancak fayda etmedi. Necdet Adalı 22 yaşındayken 8 Ekim 1980'de asılarak idam edildi.’ Ve bu sözlerin ardından, Adalı’nın katillerinden hesap sormak adına referanduma ‘Evet’ istedi.
Oysa Necdet Adalı’nın ağabeyi Gökhan Adalı tepkisini hemen gösterdi ve ‘Erdoğan tüm kutsalları sömürdüğü gibi bu konuyu da sömürüyor. Timsah gözyaşları döküyor.’ dedikten sonra, ‘Necdet yaşasaydı referandumda ‘hayır’ oyu kullanmakla kalmaz, halkımızı hayır oyu kullanmaları için ikna etmek için de gece gündüz çalışırdı’ diye de ekledi.


Başbakan aynı konuşmasında, Nevzat Çelik’in, ‘Şafak Türküsü’ adlı şiirini de okudu: ‘Beni burada arama anne/Kapıda adımı sorma/Saçlarına yıldız düşmüş/Koparma anne/Ağlama/Kaç zamandır yüzüm tıraşlı/gözlerim şafak bekledim/uzarken ellerim kulağım kirişte/ölümü özledim anne/yaşamak isterken delice...’

Bu kez de, Nevzat Çelik açıklama yapma gereği hissederek, ‘Tabii ki şiir, şairinden çıktıktan sonra herkesindir. Ama şiirin önümüzdeki referandumda "Evet" oyu istemek için okunması nedeniyle üzgünüm. Bu şiirin referandum için araçsallaştırılması anlamına gelir. Ben de 'Evet' noktasında olmadığım için bu durumun benim için iyi olduğunu söyleyemem’ deyiverdi ve ekledi, ‘Eğer Şafak Türküsü’nü referandum için kullanmak adına kapımı çalarlarsa, cevabım ‘Evet’ olmayacaktır.’
Nevzat Çelik de ‘Hayır’cı çıktı mı size…


Başbakan konuşmasının bir yerinde de Mustafa Pehlivanoğlu’nu andı. Tam bu noktada gözyaşlarına boğulan Erdoğan, Pehlivanoğlu’nun ailesine bıraktığı mektubu okurken bu kez de onun hesabını sormak için referanduma ‘Evet’ istedi.
Bunun ardından bir açıklama da Pehlivanoğlu ailesinden geldi. Mustafa Pehlivanoğlu’nun babası Necmi Pehlivanoğlu, ‘Biz MHP'liyiz. 12 Eylül'de oyumuz ‘Hayır' olacak’ diyerek, Erdoğan’ın o dönem mensubu olduğu partinin o günlerde sağa sola kaçışıp, cuntaya tepki göstermediğini söyledi.


Başbakan o konuşmada bir ismi daha andı. Darbecilerin, yaşını büyülterek idama gönderdiği Erdal Eren’i. Ve Eren'in 17 yaşındayken tutuklandığını, 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Cezaevi'nde 18 yaşından küçük olmasına rağmen idam edildiğini anımsattı. Ve tabi bunun da hesabını sormak için referanduma ‘Evet’ oyu istedi.

Lâkin, Erdal Eren’in ağabeyi, Erkan Eren’den de şu açıklama geldi: ‘Bu sözleri samimi bulmuyorum. Referandum öncesi kullanıyorlar. 12 Eylül’ü yapanların yargılanmasını isterim. Gönül isterki böyle olsun. Tek başına bu madde gelse önüme evet derim. Meclis'e de tek başına bu maddeyi getirse kimse hayır demez. Ama öyle değil. Referandumda asıl yapılmak istenenler başka. Diğer maddeleri geçirmek için bunu kullanıyorlar. O nedenle bu referanduma evet oyu vermek vicdanımı rahatsız eder. Çünkü yapılmak istenenler başka. O madde sadece başka şeyleri gizlemek için öne çıkarılıyor. Gerçek amaç olarak bunu görmüyorum. Esas başka bu da ancak çeşnisi’.
Anlayacağınız, o da ‘Hayır’ dedi.


Başbakan günlerdir sürekli 12 Eylül’le hesaplaşmaktan bahsediyor, propagandasını bu çizgide yürütüyor.

Başbakan’ın içinden geldiği siyasi kanadın, 12 Eylül’le hesaplaşacak bir meselesi var mı? Tam tersine, ‘Allah razı olsun!’ demeleri gerekir. Çünkü önleri 12 Eylül cuntası sayesinde açılmış, siyasi gelecekleri 12 Eylül darbecilerinin ışığıyla aydınlanmıştır.

O siyasetin sırtı, 12 Eylül’e dayalıdır…

12 Eylül kimi ezip geçti?

Hiç şüphesiz önce ve en çok ve en acımasızca solcuları…

Sonra ülkücüleri…

Solcular, Erdoğan’ın, ‘hesap sorma’ edebiyatına nasıl karşılık veriyor? İki ne idüğü belirsiz parti ve medyada bolca bulunup, hiçbir gerçek solcu tarafından ciddiye alınmayan dönek ve gizli dönekleri saymazsak, bir cephe halinde ve yüksek sesle ‘Hayır’ diyor.

Ülkücüler ne diyor? E onlar da ‘Hayır’ diyor.

Erdoğan kimden oy istese, propagandasında kimi kullanmaya kalksa derhal ‘Hayır’ cevabı geliyor.

Bunda bir gariplik yok mu?...

Hatırlayın, Ekim 2009’da AKP Kongresi’nde yaptığı açılım konuşmasında, ‘Sabahat Akkiraz'a kulak vermeyen, dinlemeyen bir Türkiye türküsüz kalır.’ demişti ya…

O Sabahat Akkiraz, bugün, ‘Nasıl Hüseyin, Yezid'e 'hayır' dediyse, Pir Sultan Osman'a 'hayır' dediyse ben de 'hayır'cıyım’ diyor iyi mi…

Daha ne diyelim…

Ne diye onca sebep sayıp, dert anlatalım, referanduma ‘Hayır’ diyin diye…

Türk siyasi hayatı bunca gülünç bir manzaraya daha önce şahit olmuş muydu?

Bir Başbakan kendi emelleri uğruna, gözyaşları içinde 12 Eylül kurbanlarını anacak, onların hesabını soracağını söyleyecek, darbenin gerçek mağdurlarından destek isteyecek ve istisnasız hepsinden adeta ‘Hadi oradan!’ yanıtını alacak…

Sadece bu durum bile oynanan oyunun artık ne denli deşifre olduğunu, AKP’nin gerçek amaçlarının aklı başında herkes tarafından görüldüğünü ortaya koymuyor mu?


Peki, 12 Eylül’ün acısını en derinden yaşamış insanlar dahi bu aldatmacaya kanmazken, halk niye kansın?...

Sekiz yıllık tecrübe, bu iktidarın gerçek yüzünü görebilmek için yeterli olmadı mı?...

Olmadı diyorsanız, vah ki ne vah…

Oldu derseniz, o halde referandumda AKP Anayasası’na ‘Elbette Hayır!’…

Bu kadar basit…
(www.telgrafhane.com)

 
Toplam blog
: 74
: 1874
Kayıt tarihi
: 06.05.07
 
 

Zonguldak’ta doğdu. On altı yaşından beri çeşitli yerel, bölgesel ve ulusal gazete-dergilerde, ay..