Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Kendi sözünün kölesi olana

Kendi sözünün kölesi olana
 

Bazen bir söz verirsiniz...Çıkmıştır işte ağzınızdan bir defa. Ne hayıflanmak, ne de için için ah vah etmek kar etmez artık. Çünkü bilirsiniz siz de aslında yapılması gereken budur...

Yüreğiniz sizi caydırmak için uğraşacaktır geceler boyunca. Hele bundan siz zaten en başından beri eminsinizdir...
Ama artık siz kendi sözünüzün kölesisinizdir. Ve zihinle kalp arasında ki tartışma burada bitmiştir...
Bundan böyle siz olsa olsa; bu köleliğe bağlılık yemini etmişcesine sadık kalabilmek adına tüm gücünüzle
mücadele verecek kişisinizdir...

Bu sade ve sadece kendinizden kendinize verilmiş bir sözdür üstelik...
Fakat zaten buradaki zorlanımınızın da en önemli sebebi budur bilirsiniz...
Siz buna gerek görmüşseniz bir defa, kim billebilir ki ihtiyacınız olanı bu denli sizden başka?
Sizin için de doğru olan bu kararınızdır bu durumda...

Ne olursa olsun, her ne kadar aksini dileseniz de; arzularınıza düşman, erdemlerinize bekçi eder bu söz sizi...
Her ne kadar canınız da yansa, dönmek yoktur bu yolda. Yüreğinizin, her ne kadar geceler boyu sizi çaydırmak için tuzaklar kuracağını bilseniz de "söz sözdür" der, kestirir atarsınız ondan gelenleri artık bir defada...

İşte tam da bu sırada; tek sığınağınız kalacaktır bu durumda: Kendi yüreğinizle yapılacak bir hasbihâldir o da...
Hele bir de konu, kara sevdaysa....Kim anlar ki sizi zaten sizden başka?

"Mümkün olsaydı" diye başlayan cümleler kurar.
Üç nokta ile, devam ettirirsiniz satırlarınızı...

Virgüller vardır bir de olsa olsa en fazla,
Bolca da "keşkeler" sıralanır satırlar boyunca....

Noktalar ise; size yabancıdır...
Nasıl olmasın ki; başlamamış bir şeyi sonlandırmak mümkün müdür hayatta?...

Olsa olsa; yaşanmamışlara biçilen giysilerdir "acabalar" ınız satırlarınızda...
Ve en çok sevdiklerinizde; sonlarındaki umut dolu soru işaretleridir, kendi kendinizle yaptığınız bu dialoglarınızda...

Şimdi soruyorum bir daha:

-Sessizce seslenerek geçmişe, sığınabilir miyim geleceğin koynuna, mümkün müdür bu acaba?

-Yada, ardımda kalan isteklerim bu gün için kıstas olabilir mi hala bana; bu yaşam denen kendi mi anlama oynunda?

-Acaba?...

Mümkün olsaydı ahh....
Uzun zamandır, bende duranı sana verebilmek...
Sana bende ki seni anlatabilmek ...
Hele yüreyimde saklı olanı tümüyle dile getirmek...

Mükün olsaydı...
Bende ki seni bir kez olsun yaşatabilmek sana ?

Sırrımı ele verme korkusu olmasaydı bak...
Dilerdim; bir yudum suya sığdırabilmeyi, tüm söylemeyi dilediklerimi...
Tek bir damla da, yüreğimdekileri tümüyle sana akıtabilmeyi..

Mümkün olsaydı....
Sana, bende durup sana ait olanı teslim edebilmek...
Tek bir damlada, ne var ne yoksa sana damıtabilmek..

Tüm sözlerimi suya aktarıp,
O tek damlayı sana sunup,
Kurumuş dudaklarına,
O tek damlayla dokunabilmek...

Dilerdim ki; hiç olmazsa bir defa o bir çift zümrütün beni nasıl da erittiğini, gözbebeklerine de söyleyebilmeyi...

Yaşatabilmeyi arzu ederdim sana, tek bir defa teninin sıcaklığını nasıl da merak ettiğimi...

Bilmeni isterdim; ince bir sızı gibi her gece, yüreğime adını kazıyarak nasıl uyuduğumu...

Ve her sabah, kokun sinmiş yatağımda;
Yüzün yüzümde,
Soluğun, soluğuma karışmış halde,
Nasıl özlem içinde uyandığımı bilebilmeni dilerdim...

Ve birde her yeni günde,
Tekrar tekrar sana nasıl aşık olduğumu...
Paylaşabilmeyi isterdim seninle...

Ha desen kurtulacak dizginlerinden şu kelimelerim...
Çıkacak gün yüzüne tüm gizlenmiş cümlelerim...

Ama, mümkün değil...
Söz verdim...

Kilitli kalmalı dudaklarım...
Sana dair ne varsa,
Söz verdim gizleyeceğim...


Sevgi ve ışıkla,
Ayna

2006

 
Toplam blog
: 268
: 1969
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

Var olan her oluş ve bozuluş hakkında gözlem, tahlil ve sonuca varma sürecindeki yolculuğumu, siz..