Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Eylül '11

 
Kategori
Psikoloji
 

Kendimi bulmak istiyorum!

Kendimi bulmak istiyorum!
 

Bu aralar sık sık yaşadığım bir duygu hali var.

Bazen, herşeyin çok anlamsız oldugunu hissettiğim bir ruh haline bürünüyorum.

 Öyleki, sevgiyle ve espirilerle beslenen bu bünye bazen bu durumu bile sıkıcı buluyor...

 Çekiyorum elimi ayağımı o anda  herşeyden.

Arkadaşlar soruyor ;

“İyi misin? Ses ver” 

“Bilmiyorum” diyorum, bir sebebi yok, herşey sıkıcı, anlamsız geliyor diyorum. 

Anlamsız ve tuhaf. 

“Geçer” diyorlar, “dert etme geçer.” 

O an herkes farklı bir teşhis koyuyor.

Havalardandır diyen, hayatın rutinindendir diyen, tatil yaparsan düzelir diyen, depresyon diyen… Teşhisler ve çözüm önerileri ardı ardına geliyor.

Ama biliyorumki ne değişen hava koşulları buna sebep, ne bir tatil kurtaracak bu ruh halinden .

Mutsuzluk yaşıyorum, keyif alamıyorum hiçbir şeyden, hedef olarak belirlediğim ve mücadele ettiğim şeyler öyle anlamsız geliyor ki, bir anda yaptığım şeyden zevk almak bir yana, bir boşluk içinde buluyorum kendimi.  

Ve böyle durumlarda yapmak istediğim tek şey yalnız kalmak oluyor. 

Dönem dönem beni yoklayan bu ruh haline anlam vermekte zorluk çekiyorum. 

Bambaşka bir ben oluveriyorum,

2 gün önce güldüğü yada espiri yaptıgı şeyler sıradan ve basit gelir mi insana?

Geliyormuş işte.

Sonra anlamsız duygu yoğunlukları ve bazen de ağlama krizleri...

Filmleri, dizileri geçtimde bir insan bir reklama nasıl olurda gözleri kan çanağına dönecek kadar ağlar.

Ağlarmış işte... 

Gecenlerde Golf XL dergisine göz gezdirirken Nilgün Sarar’ın  An’da Kalın köşesindeki başlık dikkatimi çekti. 

‘BEN KENDİMİ BULMAK İSTİYORUM! ‘ du başlık ve şöyle devam ediyordu

’İÇSEL BOŞLUK’’  Kendimi bulmak istiyorum, yaşadığım ve yaptıgım şeylerden eskisi gibi zevk almıyorum. Tarif edemediği bir boşluk var içimde. Anlamsız. Tuhaf. Tatsız . Keyifsiz.

 

Algıda seçicilik miydi bilmem ama koca dergide sadece o sayfaya takılı kaldım.

Kaç zamandır anlam veremediğim ruh halimin bir özetiydi sanki.

 

Nilgün Sarar , seansına gelen ve ona mutsuz olduklarını hayatlarının anlamsız  ve keyifsiz oldugunu söyleyip içlerindeki boşluğu anlatanlara ‘İçinden yaşasın, kendini bulma yolunda’ diyip  içimi o an bir sevinç kaplar dediğinde bir an affallayıp, nasıl yani diye, garipsemedim desem yalan olur.

Düşünsenize büyük bir boşluk içinde bir uzmandan yardım almak adına ruh durumunuzu anlatıp, keyifsizim mutsuzum hayatım cok anlamsız diyorsunuz ve karşıdaki uzman ‘Yaşasın’ deyip sevinç gösterinde bulunuyor. J Tepkiniz ne olurdu? Benim o anki ruh haliyle tepkim ne olurdu inanın şuan kestiremiyorum ama yazının devamında bu duygusunu acıklıyordu Sarar.

 

Ben Nilgün Sarar’ın İçsel Boşluk yazısını benim gibi, bahsetmiş oldugum o duygulara anlam veremeyenler için paylasmak istedim.

‘‘Bu ruh halini hepimiz yaşarız,

Yaşamışızdır. Ara ara gelir yoklar.

Üstesinden gelirsek ne ala, gelemezsek işimiz zorlaşır.

Kendimizi    bulmak için, önce kaybetmemiz ge­rekir diye düşünüyorum.

Bu içsel boşluk kendimizi sürekli ispat etmekten, kim olduğu­muzu vurgulamaktan, hayatla savaşmaktan yorgun düştü­ğümüzde ve bu ihtiyaçlardan artık kurtulmak istediğimizde ortaya Cıkar. Aslında bu ihti­yaçlar gerçek bir ihtiyaç değil­dir egomuzun istekleridir.

Bu davranış biçimlerinin herhan­gi birinden vazgeçtiğimizde, içsel boşluk yaşarız. İşte işin püf noktası tam buradadır.

Bu kalıplardan birini bıraktığımız­da bedenli kimliğimiz zayıflar, ama bedensiz, yani formsuz kimliğimiz beslenir ve güçlenir.

Azaldıkça çoğalırız.

Sizce insanlar farkında olma­dan bedenli,formlu kimlik­lerini, bilinçsiz kalıplara bü­rünmüş BEN’i nasıl ön plana çıkartırlar?

 

Birkaç örnek ve­reyim. BEN'in isteklerini ya­zayım size.

Eğer farkındalığınızı devreye sokabilir, sadece o An'a odaklanır, kendinize o an için yukarıdan bakabilirse-niz, şu bahsedeceğim bilinçsiz kalıplardan bazılarını kendi­nizde de fark edebilirsiniz. BEN, yaptığı bir şey için takdir edilmek ister.

Bu takdiri göremezse, sinirlenir ve üzülür. BEN, hastalığı ve sorunları hakkında konuşarak dikkatle­ri üzerine çekmek ister. Eğer kimse sormazsa ve ilgilen­mezse fark yaratmak için fik­rini belirtir. BEN, karşısındaki kişiden çok o kişinin BENİ na­sıl gördüğüyle ilgilenir. Kendi şişmiş egosunu görebilmek için başkalarını kullanır. Sahip olduğu şeylerle, görünüşüyle, statüsüyle, fiziksel gücüyle, bilgisiyle insanları etkilemeye çalışır. BEN, olaylarıkişiselleştirir. Mental ve verbal şikayetlerle kendini haklı, baş­kasını haksız çıkartır. BEN, başkalarının gözünde önemli olmayı, önemli görülmeyi ve beğenilmeyi sever.

Üstüne üstlük öyle kurnazdır ki bu BEN; siz bu ihtiyaçları­nızı azaltmaya başladığınız an, formsuz olduğunuzun farkında olmaya başladığınız an, onu unutmaya başladığı­nız an, yani gerçek kimliğinizi bulmak üzere ilk adımı attı­ğınız an, size kendinizi kay­bettiğinizi söyler. Halbuki siz kendinizi değil, egonuzu kay­betmeye başlamışsınızdır.

Ve işte, sonunda meşhur içsel boşluk çıkar ortaya.

Dünyevi kelime bulamazsınız bunu an­latmak için. "Tarif edemiyo­rum" dersiniz. "İsim veremi­yorum, garip bir duygu işte."

Günler geçer. Siz boşlukta yaşamaya devam ederken, Tanrı'nın konuştuğu dili anla­maya başladığınızı fark eder­siniz.

 

"Herşeye rağmen, sanki bir dinginlik var içimde" diye anlatmaya başlarsınız.

 

Za­mandan ve formdan bağımsız boyuta  geçersiniz.   Doğadaki dinginliği  ve   sesler sessizliği   duymaya  başlarsınız.

 

Uğruna günlerce duğunuz formlu bedeniniz ki kırışıklıklar, önemsiz oluverir birden.

 

Sevgiyi  hatırlarsınız. Şevkati. Şükran   duygusunu. Annenizin koşulsuz sevgisini. Çocu­ğunuza olan sevgiyi. Sevmeyi unuttuğunuz Öz Seniniz tekrar kıpırdanmaya başlar.

 

Uyanış başlamıştır. Kaybetti­ğiniz kendinizi bulmuşsunuzdur.’’

 

Makalenin her adımında kendi duygularımı buldum, kimine göre depresyon, kimine göre stres, kimine göre hava değişikliği, kimine göre ruhi bunalım olan şeyin egolarımdan vazgeçiş olduğu ve içsel boşluğumu ortaya çıkardığı aklımın ucundan bile geçmezdi.

 

Kısacası yaşadığınız ve yaptıgınız şeylerden eskisi gibi zevk alamıyorsanız, tarif edemediğiniz anlamsız tuhaf bir boşluk varsa içinizde, tatsız ve keyifsizseniz  ‘Kendinizi, gerçek kimliğinizi bulma yolunda ilerliyorsunuzdur’.

Bu durumun üstesinden gelemiyorsanız ve çevrenizdekilerin profesörleri aratmayacak teşhişleri sizleri tatmin etmiyor ve daha derin bir boşluğa itiyorsa,  böyle durumlarda içinizdeki bu uyanışa eşlik edip sizi destekleyecek ilgili bir  uzmandan yardım almak ‘ farkındalık duygusu ‘ ile kendinizi bulmak en doğrusu olacaktır.

 

Öz beninizi yaşamanız dileğiyle...

 
Toplam blog
: 58
: 3499
Kayıt tarihi
: 16.11.10
 
 

Mersin Üniversitesi Turizm Otelcilik Konaklama işletmeciliği mezunuyum. ..