Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '12

 
Kategori
Kitap
 

Kendimi Durduracak Değilim

Kendimi Durduracak Değilim
 

“Bize ait olmayan bir dünyanın içinde hevesle ama boşuna debeleniyorduk.”

Sanırım kitapta anlatılan öykülerdeki, insanların “yaşamlarını şık gösterme” çabalarının gülünesi ve acınası durumlarını özetleyen cümle de bu.

“Olanın” değil “Görünenin” önemli olduğu bir görüntü dünyasında var olabilme savaşı verenlere “Heeey… işte böyle bir görüntü içindesin, komiksin komiiik”  deyip ve farklı bir insan gibi görünebilmek için atılan taklalara bir ayna olmuş bu kısa öyküler. Okuduklarımızın baş aktörü  Ben-Sen- O .

Kendinize gülebilen bir insan değilseniz, bu kitaptan da bir şey anlamayacaksınız büyük olasılık. Ama Fırat Budacı bir kıyak yapmış, öykülerini kendi başından geçmiş gibi kurgulayarak  “düşene” gülmemizi sağlamış.

Uykusuz dergisindeki “Kendimi  Durduracak Değilim” köşesiyle takip ettiğim bir mizah yazarıydı Fırat Budacı.  Aynı isimle öykülerinin bir bölümünü bu kitapta toplamış.

Takılmadan es geçtiğimiz ve kendimizi yaşananların akışına bıraktığımız sahte durumlar öyle tanıdıktı ki ben gülmekten öldüm. Siz siz siz… Sakın ha vapurda otobüste  toplu yerlerde okumaya kalkmayın. Kendinizi şık gösterme çabanızdaki görüntünüzde sızıntı yaratabilir.

Vee.. insanı kendine yabancılaştırma gibi bir yan etkisi de var okuyup güldüklerimizin. Durup şöyle bir dıştan, aşağıdan, uzaktan, yukarıdan yaşananlara -yaşadıklarına bakmaya ve kendini kendinden, çevrenden soyut, uzaylı gibi hissetmeye de başlayabilirsin sonunda.

“Ortamlara göre şekillenen davranış biçimlerimiz o kadar farklılık gösterir ki. “Kendin gibi olmak” ne anlama gelir, bazen bilmek mümkün değildir. Ara sıra hayatın ümüğünü sıkan çokbilir insanların ve pop şarkılarının “ kendin ol” sinyallerine maruz kalırız. Bana zamanında “kendin gibi ol” diyen o abiye bugün şöyle demek isterdim. “Yav git! Kendin ne? Gibi ne?”

Sahi… sanki yenilecek, içilecek, giyilecek, konuşulacak , okunacak, izlenecek olunacak, beğenilecekler listesinin önceden oluşturulup elimize tutuşturulduğu böyle bir dünyanın içine çekilmiş bizlere “Kendimiz gibi” olmak ne anlama geliyor ,ben de bilemiyorum.

Galiba kitaptaki Bora ve Sanem'in öykülerinin sessiz ve sevimli kahramanı oyuncak ayı Topik gibi zavallı, mutsuz, bahtsız, talihsiz, nasipsiz bir seyirci konumuna düşmemek için tüm bu çabalar.  Peki nasıl bir dünyada var olmaya çalışıyoruz? Ve sonuç değişiyor mu?

Limonata bile kendini ortama uydurmuş.

“Kenar semtlerdeki fareli pastanelerin değişmez içeceği limonata  son zamanlarda ince bardaklardan büyük bardaklara taşınmış, bünyesine bir nane yaprağı katarak, tadından çok havasını değiştirerek cool bir içeceğe dönüşmüştü. Nane  bir limonatanın fiyatını 5 e katlayan bir bitki çeşidi olarak gerçekten büyük bir başarıya imza atmıştı.”

Fırat Budacı günümüz insanı ve durumları hakkında o kadar çok tespit yapıyor ki insan birinden sıyrılsa diğerine yakalanıyor. Ve ben de galiba en çok “Başka Bir Hayatın İzinde” öyküsünde yakalandım kendime.

Öyküdeki kahramanlarına, esprili veya yazının içeriğine göre  Bayan Tütsü, Parasız Bey, Bay Tek bira, Kaynak Bey, Oy-na-ya-maz, Ayyy Teyze, İspanyol Paça, Bayan Canım, Farfara Bey, Steril Baba ,Modern Hanım,gibi isimler takması da çok hoş.

“Durup dururken “Ne garip” dedi. Sonrada sustu. Benden bir karşılık bekliyordu. O saat anladım kötü bir şeyler olacağını. Çünkü “aniden eren” insanın başlangıç selamıdır “Ne garip”. Suskunluğa dayanamayıp “Ne o garip olan” diye karşılık veren kişi binlerce yıllık insan hayatını yeniden yorumlayıp yeni bir şey söylermişcesine uzaklara dalan ermişlerin ekmeğine yağ sürer.”

Hani bazen gördüklerimiz karşısında yorumsuz kalıp bazı şeyleri ifade edemeyiz ya…O bizim yerimize  de etmiş; ve yaşadığımız dünyanın klişelerini çok eğlenceli ve komik bir şekilde anlatmış.

“Telefonlardan dalga dalga yayılan sevgiye her yerde rastlıyoruz. O gün bulunduğum mekanda farklı masalarda yapılan telefon görüşmelerinde 4 adet canım, 2 adet aşkım 2 adet kuşum karşıdaki insanlara bir samimiyet tonlamasıyla gönderildi. Sadece İstanbul'daki bir kafede canlar aşklar kuşlar havada uçuştuğuna göre ülke genelinde korkunç bir sevgi sarfiyatı olmalıydı. Ben de az önce telefonda arkadaşımın canı olmuştum”.

“Galiba kendi cümlelerimiz çok şık olmadığı için hayatı tek celsede özetlediğine inandığımız bu özlü sözlere ihtiyacımız vardı.”

Bu ihtiyacımızı facebook ya da twitterda bolca eklediğimiz  özlü sözlerle tatmin etmiyor muyuz bizler de?

Bir süre siz de “Kendimi Durduracak Değilim” deyin ve Fırat Budacı ile birlikte herkese her şeye yabancılaşıp dışarıdan izleyin hayatınızı. Ben çok güldüm. Bakalım siz de gülebilecek misiniz…

Tijen Taşlı- İzmir

 
Toplam blog
: 156
: 2800
Kayıt tarihi
: 03.04.07
 
 

SÖZ UÇAR, YAZI KALIR. 9 Eylül Ünv. İşletme mezunu, 9 Eylül Ünv.Sosyal Bil. Ens.Sağlık Kurumla..