Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kendimi Fişliyorum

Kendimi Fişliyorum
 

İstihbarat Çalışması no:1

Kendimi bildim bileli kurulu düzenle barışık ve uysal bir kişilik yapısına sahibim. İçimde sakladığım iflah olmaz bir muhalefet yanım olsa da bunu zahire pek fazla yansıtmayı sevmemişimdir.

İnsanoğlu hakikatken çok farklı ve ilginç özelliklere sahip bir varlık. Akıl ve mantık diye bildiğimiz iki önemli özelliğe sahip olmasına rağmen bunun ya kıymetini bilmiyor ya da eskimesin diye kullanmamayı tercih ediyor.

Rahmetli babam uzaktan kumandaların ilk çıktığı yıllarda televizyonun uzaktan kumandasını bir naylon ile sarmış ve güzelce de bantlamıştı. Keza aynı şekilde bakkalımızdaki hesap makinesini de korumaya almıştı.

İşte aynı bunun gibi insanoğlu aklını ve mantığını koruma içgüdüsüyle olsa gerek bir naylona sarmış ve sanki öylece bırakmış gibi geliyor bana. Hani içine toz kaçmasın, hem kirlenmesin hem de eskimesin diye.

Çok yaygın bir deyiş vardır. Komiklik olsun diye söylenir ama içerdiği derin ironinin farkında varan olmuş mudur ya da olduysa ne kadar olmuştur bilmem. “Öldüğünde vicdanını yıkama gereği duymadılar, çünkü kullanılmadığından tertemizdi!” Değişik versiyonları da olabilir ama özü aynı. Aynı şeyi akıl ve mantık için de uygulayabiliriz pekâlâ…

Ne yazık ki bu insan olarak beni üzen bir durum. Dışarıdan baktığımda insan görünümünde olan birinin içerisinde yatan canavarı fark ettiğimde insanlık adına üzülüyorum. Neil Armstrong kendisi için küçük ama insanlık adına büyük bir adım atarken nasıl ulvi duygularla dolu idiyse ben de aynı mantıkla, benim için önemsiz ama insanlık adına çok üzücü ve utanç verici bir şey diyorum.

Peki bunu deyince bir şey değişiyor mu? Hayır! Çünkü değişmesi için o davranışın ya da eylemin yanlışlığını ilgili şahsın bilmesi ve kabullenmesi de gerek. Bu pratik olarak çok mümkün görünmüyor. Şöyle ki;

Birincisi, ben bu durumun yanlışlığını kibar ve anlaşılabilir bir dille ifade etmeye kalksam karşıdaki kişi bunu ne derece algılayabilir. Çünkü burada dil çok önemli. Benim için normal olan bir ifade biçimi karşıdaki için küfür mahiyetinde bile addedilebilir.

İkincisi, o kişi zaten şimdiye değin bir yığın nasihat almış, bir yığın gazete okumuş ya da televizyon seyretmiştir. Ahlaka ve saygıya dair bir şeyleri az çok biliyor olması gerekir. Öyle olduğu halde aklını ve mantığını çalıştırmadıysa benim kıytırıktan bir cümlemle harekete geçmesi de pek olası değil gibi sanki.

Üçüncüsü, terzi kendi söküğünü dikemez. Buradan hareketle ben kendimdeki hangi davranışları eleştirdim ve yanlışlarımı düzeltme yoluna gittim ki başkasına bunu telkin edeyim. Bu hakkı kimden alacağım.

Dördüncüsü, bir musibet bin nasihatten evladır diyen atalarımızın da bir bildiği var demek ki. O zaman benim nasihatle harcanan vaktime yazık olmaz mı?

Beşincisi, herkes benim kadar duyarlı davranarak taşın altına elini koyacak mı acaba? Yahut beni duyarlılık dediğim şey gerçekte bir hezeyan yahut paranoya mı?

Soruları daha uzatmak mümkün. Ancak gerekli değil. Zira insan olarak bizlerin nerede, ne zaman, hangi durumlarda nasıl davranacağımız ve aklımızı hangi sistemde kullanacağımıza dair ortak bir yöntem belirlemenin zorluğu aşikârdır. Hele ki mantık dediğimiz ve herkeste ayrı dinamiklere bağlı olarak çalışan bir mekanizmanın da ortak payda oluşturabilecek bir mükemmeliyette olmasını beklemek hayalcilikten öteye geçemeyecek ve ütopik mezarlar diyarına hoş geldiniz yazısıyla sizi karşılayacaktır.

Bütün bunlardan hareketle işe kendimden başlayarak bir harekete öncü olmak gayesiyle kendimi fişlemeyi düşündüm. Zira terzi önce kendi söküğünü dikerse inandırıcılığını arttırır. O zaman benim bu minvalde taşın altına elimi/kolumu koymam gerekirse bu uğurda onları feda etmem gerekir.

İşte bu nedenlerden dolayı kendimi açıkça fişlemekten çekinmiyorum. Tabi fişlemek deyince birçok şey anlaşılacağı aşikârdır. Benim fişleme mekanizmam ve yöntemim farklı dinamiklerle çalışıyor.

Böyle yaparak başkalarının işini de kolaylaştırmış olacağım. Beni fişleme dürtüsüyle hareket eden, fişlemek için doküman arayanlara da hazır bilgiyi servis etmiş olacağım. Armut piş, ağzıma düş!

Fişleme sürecim öyle hemencecik bitmeyebilir. “Ali koş. Işık ılık süt iç” şeklinde bir fişleme yapıyor olsaydım bu yazının sonunda siz sağ ben selamet nur topu gibi fişli yazarınız olacaktı. Ancak durum sanıldığı kadar kolay değil.

Bu işe soyununca istihbaratın da çok zor bir şey olduğunu kavradım. Bu da ikinci bir kazanımım oldu.

Birinci bölümün sonu

<ı>Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

www.murathacioglu.com

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..