Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '12

 
Kategori
Psikoloji
 

Kendimize hakaret edilmesini seviyoruz...

Kendimize hakaret edilmesini seviyoruz...
 

Yok!.. Daha neler? Diye soran gözlerle baktığınızı hissediyorum. Acaba gerçekten böylemi, değil mi? Diye bir bakmadan evvel hakareti tanımlayalım. Değişik birçok tanımı var ama hepimizin bildiği tanım,

“Bir şeyi veya bir kimseyi aşağılık ve değersiz gösterecek biçimde davranmak “

şeklindeki tanımdır. Yani, söze illa gerek yoktur. Bir kişiye bakışlarımızla, mimiklerimizle de hakaret edebiliriz.

Aşağılanmayı, onuru kırılmayı kim isteyebilir ki diye düşündüğümüzde cevap kocaman bir “hayır” oluyor. Ama pratikte durum hiç de düşündüğümüz gibi değil. Biz, başkalarına çok sık hakaret ediyoruz. Tabii bu da kendimize hakaret edilmesini normal hale getiriyor.

Mesela hanımlarımız; Yaramazlık yapan çocuğa “akşam babana mutlaka söyleyeceğim, dayak ye de aklın başına gelsin” şeklindeki cümleyi çok sık kullanırlar. Bunu belki o anlık çocuğun olumsuz durumunu bırakması için söylerler ve unuturlar ama, o hitabın çocuğun beyninde hangi fırtınaları estirdiğini düşünemezler bile. Tabii ki, aynı hakaretler devam ettikçe çocuk buna alışacak ve umursamaz olacak, başkalarına hakaret etmeyi normal sayacaktır.

Hanımlardan başlamışken; “Erkek dediğin biraz sert olmalı, sözünü dinletmeli” cümlesi hanımların biraz daha yumuşak veya sert dilindedir. Sertlik hakareti getirecektir.

Dikkat ettiğimizde halkın çoğunluğunun bu düşüncede olduğunu görüyoruz. Örneğin çoğumuz televizyon seyrederiz. Şimdi şu isimlere bakın: Murat Bardakçı,Rasim Ozan Kütahyalı, Ümit Zileli, Sami Dadalıoğlu, Latif Şimşek, Ahmet Çakar, Şamil Tayyar, Nagehan Alçı, Müge Anlı, Erman Toroğlu. Bu isimleri çoğaltmak çok mümkün. Bunların ortak özellikleri insanlara hakaret etmek, halkın hoşuna giden şekli ile “fırça çekmek” Bu davranışları hiç de hoş olmamasına rağmen izlenirlikleri epey yüksek kişilerdir. Onları izlemeyi, programlarına bağlanmayı seçtiğimize göre birilerine edilen hakaret hoşumuza gidiyor demektir. Kabul etmek istemesekte bizde direkt olmasada o birilerindeniz.

Bunu başbakan çok sık yapıyor. Alçak, şerefsiz, müfteri, izansız gibi kelimeler televizyon ekranlarından belirli bir kişi için bile söylenmiş olsa genel anlamda öyle düşünen kesimi hedef almaktadır. Böyle bir politikacının %50 den fazla oy alabilmesi, onun taraftarlarının televizyondan yağmur gibi yağan bu sözlerden mimiklerden, davranışlardan hoşlandığını göstermektedir.

Çocukluktan başlayıp taa başbakanın konuşma ve davranışlarına kadar giden bu yol insanların kendine güvensiz, silik, kişiliği bozuk, değersiz, toplumlar oluşmasına yol açıyor..

İzmir 2012

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..