Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '11

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kendimle barışığım

Gerçekten yalnızca şu an neşe dolu içim. Kendimle kavgam durmuş durumda. Ne güzel bir duygudur bu! İnsan bu duygu içinde çok fazla kalsa vallahi kafayı yer. Biliyor da ondan vermiyor Tanrı. Nasıl ki yoğun acı kafayı yedirtiyorsa yoğun sevincin de pek farkı yok sanırım. Deneyimlerimden yola çıkarak bunu söyleyebilirim. Onun için denge ve uyum diyorlar, başımın etini yiyorlar. Eh! Nasıl olsa Tanrı’ nın hazinesinde çok, elbet biz de nasibimizi alırız bir gün. Yalnızca bugün için şu an yaşadığım bu yoğunluktan zevk almaya bakıyorum.

      Yıllar önce, yine yaşamı ve yaşadıklarımı yoğun olarak sorguladığım bir dönemde, “Pozitif Yaşam Enerjisi” konulu kişisel gelişimle ilgili bir grup çalışmasında yer aldım. Burada bize zaman zaman uygulama çalışmaları verildi. Bunlardan biri; olumsuz bir düşünce aklımıza gelince gözlerimizi karşıya dikip 20 derece yukarı kaldırmaktı. Bir başka uygulama ise; her gece yatmadan önce yeterince güldüm mü, diye kendime soracağım. Gülmediğimi düşünüyorsam; önce nerede olduğu gösterilen timüs bezini yine gösterilen şekilde elle uyarıcam, yine gösterilen şekilde dili dişle damak arasına değdirip gülme taklidi yapacağım. Bütün bunları bir oda dolusu, yaşları da dâhil hiçbir kriterleri tutmayan insanla birlikte yapıyorsun. Düşününce hiçbir uygulamaya gerek kalmadan ben basıyordum kahkahayı zaten. Fakat her zaman olduğu gibi disiplinli bir öğrenci olarak uygulamaları da her gece yapıyordum. Bütün bunları eş dost bütün akrabalarla da bilgiyi paylaşmak adına paylaşıyordum. Zavallı anacığım, gecenin sessizliğinde kahkahalarım apartman sakinleri tarafından duyulacak ve kafayı yediğim düşünülecek diye çok telaşlanıyordu. Canım benim gerçekten bazen ona çok yüklendiğimi düşünüyorum. Çok iyi niyetliyim aslında yaptıklarımda. İstiyorum ki yaşamımın her soluğunda o da yanımda olsun. Zaman zaman onu kaybetme korkusunu yoğun yaşıyorum. Fakat dönüp geriye baktığımda ne yaşanılmışsa yaşanılmış o beni hiçbir zaman terk etmemiş aslında. İşte burada terkedilme, kaybetme korkularımın da nasıl illüzyona dayalı olduğunu çok net görüyorum. Ölümse diyorum bu korkuların kaynağı, ilmik ilmik işli bedenimde ve ruhumda onun izleri. Terk etmez hiçbir zaman onun sevdası beni.

       Kendimle barışık olduğum, huzurlu olduğum anları kesin olarak hissedebiliyorum artık. Fakat mutluluk anlarına tam temas edemiyordum yakın zamana kadar. Hatta bu konuda birkaç arkadaşımla da sohbetlerim olmuştu. Bu sohbetlerden birinde bir arkadaşım kendinde olanı şöyle paylaşmıştı; “Ben sabah kalktığımda o gün yapılacaklar listem vardır. Bu listedekileri o gün yapabilmişsem o gün tüm iniş çıkışlara rağmen benim için mutlu bir gündür.”

      Benim de her sabah yapılacaklar listem vardır. Fakat ben onları görev olarak addediyordum. Hâlbuki kendime karşı sorumluluklarım, özsaygımı destekleyiciler olarak baktığımda durum değişti. Beraberinde bir doyum duygusu gelişti. Geçen gün okuduğum bir kitapta; “Mutluluğun en somut ifadesidir doyum“ tespiti de benim mutluluk kavramımı daha somutlaştırdı. Bertrand Russell’ ın dediği gibi, “Hayattaki en değerli şeyler parayla ölçülemez. Gerçekten önemli olan şeyler dostluk, güven, empati, şefkat, sevgi ve şükran duyabilmektir.”

        Ben yalnızca bugün için kendimle barışık bir vaziyette, biraz sonra annemin evinde, annemin benim için hazırladığı formika başlıklı, delik işi karyola etekli mis gibi yatağına huzur içinde yatacağım. Bugün için yapılacaklar listesini tamamlamış olmanın doyumu da mutluluk haneme yazılacak. Daha ne olsun. Körün istediği bir göz, iki olursa ne söz. Olsa olsa ancak minnetim konuşur.  

 
Toplam blog
: 423
: 186
Kayıt tarihi
: 10.10.11
 
 

İkbal Özlen DİNÇERLER. 14.02.1960 doğumlu. izmir Kız Lisesi Edebiyat Bölümünü okudu. Buca Eğitim ..