Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '11

 
Kategori
İlişkiler
 

Kendimle söyleşi ...

Kendimle söyleşi ...
 

Hayat kendi kendine ilerliyor aslında...


Hayat kendi kendine ilerliyor aslında; ona anlam yüklemek bize kalıyormuş gibi (ki aslında kendi hayatımızsa konu tabii ki öyledir) seyrini bozarız. Nasıl mı? Çok kolay… İlişkilerden başlayayım mesela. İş ilişkisi olsun … İşyerinde bir bayan arkadaşımız çok iyi giyimli, alımlı, güzel ve aynı zamanda da çok çalışkan ve başarılı. Hımmm, nasıl başarılı oldu bu? (ilk anlam yükleme) Güzel ya kesin ondan, yoksa herkes kadar çalışıyor canım…Tabii hiç düşünülmez ya da düşünülmesi istenmez, herkes evindeyken o işyerinde fazla mesailere kalıyordur, işlerin peşinden koşturup bitiriyordur… Ortak yapılması gereken sunumları tek başına hazırlayıp; hiç alakası olmadığı konularda bile araştırıp, kendini geliştirip işi bitiriyordur. 

Yine çalıştığımız işyerindeki bir erkek arkadaşımızı ele alalım. Öyle yakışıklı falan değil hatta çirkin bile denebilir… üstelik işbilen biri de değil ama üst düzey konumda. Hımmm, kesin arkası kuvvetli bunun (ikinci anlam yükleme) patron tanıdığı mı ne? Oysa adam, sektöre yıllarını vermiş bir Genel Müdürdür…İş yapabildiğini sana kanıtlayacak değil ya…Ya da senin algınla aynı mı bakalım onun algısı? 

Şimdi de gelelim aşk ilişkisine… İlişkinin kendi anlamını yaratması gerektiği gerçeğini bir kenara bırakıp sırf bir ilişkim olsun diye, yaşadıklarına anlam yüklemeye çalışanlar vardır. Böyleleri çok iyi olabilecek ilişkiyi de berbat ederler. Oysa, karşı tarafı, kendi söylemediği sürece yaptığı hareket ve davranışlarla yargılamak insanı psikolojik bozukluklara da sürükler… Ya da karşı tarafın her yaptığından bir sonuç çıkarmaya çalışanlar vardır; davranışlarıyla gereksiz bir sürü şeyi ifade eder, yorar… Hem kendini hem de onu… Oysa hayat, bu kadar saçmalığı kaldıramayacak kadar kısadır BELKİ de… Yapacağın tek şey konuşmaktır birşeyler yüklemeden... 

Yüklediğin programlar, bir süre sonra bilgisayarını ağırlaştıracak ve belki de kullanılmaz duruma getirecektir. Ayrıntılarda takılıp kalacak, sorgulamalardan bıkmayacaktır…Aslında, ihtiyacı olan duyguyu arar ilişkisinde ve anlam “ta kendisidir”… Gerekli olup olmaması ise sadece ilişkide gizlidir. Gizli özneyi buldumu, cümlesini de kuracaktır… 

Bir başka bakış açısı da, “Ne işim var bu şehirde?” dir mesela… Başka bir şehirde hatta ülkede olsa her şeyin daha farklı olacağını düşünür. Yaşadığı şehri sevmiyordur çünkü. Yaşanmışlıklar ve yaşanılacaklar korkutuyordur ve öyle çok anlam yükler ki şehre sonunda, yükün altında kalır.Hayal kırıklığıyla beraberdir onun şehrini sevmemesi aslında…O andan itibaren, şehrin tüm güzellikleri yok olur; eski güzel kırıntılar bile süpürülür yürekten. Oysa, şehre gereğinden fazla anlam yüklemiştir ve sonuç felaket olmuştur… 

Hangi birini sıralayayım ki?...Dervişin fikri neyse, zikri de odur aslında. Yaptığın işler, düşüncelerinle uyuşuyorsa kime ne? Anlamlı olmuş, olmamış çok mu önemli? 

Bektaşiye sormuşlar:”Abdestsiz namaz kılınır mı ? diye…O da : “Ben kıldım, oldu…” demiş. Diyeceğim o ki… Hayatı doya doya ve istediğiniz gibi yaşayın. Anlam yüklemeden ve çok fazla beklentiye girmeden. O, kendi kendine ilerlerken peşine bizi de takacaktır nasılsa. Arada bir önüne, sağına, soluna da geçelim, duraksıyalım da, koşalım da… Ama hep yanında olalım, sıcacık seyrini bozmayalım. 

 

FUNDA 

 
Toplam blog
: 11
: 460
Kayıt tarihi
: 29.05.11
 
 

İ.T.Ü. Lisans eğitimli, halen çalışmakta olan biriyim. Okumayı ve okutmayı seviyorum:) Hayatı yaş..