Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '10

 
Kategori
Felsefe
 

Kendin olmanın tatmini

Kendin olmanın tatmini
 

İnsan için etiketler ve önyargılar, kendini insanlardan ayırması için, egosunun yaşaması için zorunlu olmuştur. Dolayısıyla insan karşısındakine bütünüyle, olduğu gibi değil, bazı parçalarına, özelliklerine, sözlerine ve davranışlarına göre bakar.

Bir parça tüm bütünü nasıl yansıtabilir? Ama egon kendini insanlardan ayırman gerektiğini ve onları diğerleri olarak görmeni, kıyaslamanı, rekabet etmeni, hırslanmanı, kıskanmanı söylüyor. Sen de toplum gibi, karşındakiler gibi düşünmeye, duygulanmaya çalışıyorsun. Kendin olmak dışında pek çok şey yapıyorsun. Saf enerjini bunlara harcıyorsun.

Toplum ne zaman sana kabul gördüğünü söylese, saygınlık tuzağını sunsa dikkat et, kendin değilsin. Hiçbir zaman bir başkası olmana, başkalarıyla yarışmana, olmak için bir şeylere ihtiyacın yok. Zaten kendinsin, daha başka ne olabilir, ne ekleyebilirsin?

Kendi duygularını dinlediğinde, kalbinin yolundasındır, etrafa bakmana gerek kalmaz, aramana gerek kalmaz. Çoğu insan zaten kendini yansıtmıyor, kendini yaşamaktan ve yansıtmaktan korkuyor. Dolayısıyla...

Zaten insanlarda gördüğün şey, onların kendi hakikatleri, kendileri olmuyor.

Maskeler, roller, kaygılar gerçek değil. Çoğu insan örnek model olarak aldığı kişilerin baskısına boyun eğmiş durumda, kendi olarak gerçekleştireceği potansiyeli gerçekleştirmiyor.

Senin yüzün gerçek olmadığı zaman, başkalarının da yüzü gerçek olmayacaktır.

Önce kendin ol, senin yüzün kendin olsun, başkalarından alınmış, kopyalanmış olmasın, sahtelik içermesin. Dışın içini yansıtsın, dışın da içini.

Rûmî’nin dediği gibi “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.” Bütün ol. O zaman muazzam bir enerji içinde taşar, derin tatmin dallarını çiçeklendirir, hayata kucak açarsın.

Toplum bir ikiyüzlülük icat etmiştir. Kendi gerçekleştiremediklerini başkalarını gerçekleştirdiğini gören insanlar, barış dolu, içinden yayılan mesajı dünyayla paylaşan insanları yok etmek isterler.

Toplum senin içyüzünle ilgilenmez. Toplum o denli korkaktır ki, senin farklı olman, kendini yaşaman, onun için her zaman bir tehdittir. Belirsizlik toplumu korkutur. Bir grubu, yığını yönetmek, bir insanı yönetmekten çok daha kolaydır. Toplum grupların nasıl hareket edeceğini, tercihlerini, düşünüşlerini bilebilir ancak söz konusu tek bir birey olduğunda şaşırır.

Toplum bir cezaevidir, sen ancak kendin olduüunda tüm duvarları yıkabilirsin.

Korku, kaygı, baskı hâkimdir. Dolayısıyla kendini gizlersin. İç yüzünü gösterirsen cezalanacağını, dışlanacağını, yok edileceğini düşünürsün.

Çoğu zaman sevgililerin bile sadece yüzeysel olması, sevgiden bahsederken hiç sevgi dolu olmamaları, kendi olamamaları bu yüzdendir. En yakınındakine bile kendilerini açamazlar. Çünkü her zaman bilinmeyen ordadır, ya samimiyeti kullanılırsa, ya tehdit olarak kendine dönerse, ya sırları açığa çıkarsa diye endişelenir.

Başkaları, toplum, dogma, devlet, ırk, bunların hepsi bir rüyadır. Tüm bunlar seni böler, parçalar ve bundan bir ego çıkararak kendini özel hissetmeni, ayrı hissetmeni sağlar. Yeter ki oyun sürsün.

O zaman sen “keşke”lerinle, pişmanlıklarınla bir hayat sürersin. Toplum için, gelenekler için, milliyet için, dogmalar için kendini harcarsın ama keşfettiğin, deneyimlediğin bir hakikatin olmaz.

Böylece herkes kendine kapanır. Bir zirve belirler ve ona çıkmaya çalışır. Çıktığında olacağını düşünür. Başarırsa o hiç gelemyen mutluluğun doğacığını, tatminin oluşacağını hayal eder.

Başkalarını bir yana koy. Sen zaten tüm varoluşla birsin. İçindekini keşfet, onun nefes almasına izin ver. Bastırmana, korkmana, kaygılanmana gerek yok.

Ne zaman bastırmazsan, sevinç ortaya çıkar. Ne zaman bastırsan kendini zehirlersin, toplum adına, kabullenmek adına, saygınlık adına kendine karşı bir suikast düzenlersin.

Sen tamamıyle güzelsin, özelsin, bunun için toplumun rüşvetlerine kanmana, tehditlerin, yaptırımlarından korkmana gerek yok.

Kalbini dinle. İçine bakan uyanır, kısa sürede daha fazla tamin, coşku hissedeceksin. Daha saf bir enerji ortaya çıkacak. Daha çok şiir, daha çok dans olacaksın. Bir kere hakikatini keşfettiğinde, artık sahte olmakla yetinemezsin. Kendini kandıramazsın.

Çoğu insan sahte olmayı, sahte olarak kalmayı sürdürü çünkü hakikatin, kendi olmanın güzelliğini bilmez, bunu tadmamıştır. Sen bir kez gerçek olduğunda, tüm sahtelikler ve oyun ortaya çıkar.

Çocukluğundan itibaren bastırıldığın, koşullandırıldığın, inanmaya zorlandığın ne varsa geride kalır. Daha gerçeğin ne olduğunu tanımadan, şüphe etmene, araştırmana, kendini keşfetmene izin verilmeden bastırmayı, inanmayı öğrendin. O zaman hakikat ne zaman karşına çıksa korkmaya, titremeye, inkar etmeye çabalıyorsun.

Ne zaman kendinsen, sevgi ortaya çıkıyor. Sevgi seni dönüştürür. Ansızın üzüntüler, tatminsizlikler, mutsuzluklar sona erer. Kendin olarak başarılısın, başka bir şeye gerek yok. Severken tüm üzüntü, kaygı, rekabet, kıskançlık sona erer, yüreğinde bir dans, bir coşku belirir. Hayatın bir şiir, bir şarkı olur.

O zaman başkalarına gerek kalmaz, içindeki dışına taşar, beklentisiz, hesapsız paylaşırsın. Hiçbir baskıya, koşullanmaya, şarta gerek kalmaz.

Hakikatin toplumun sunduğu yöntemlere, ne yaptığını bilmeden bastırmaya devam etmene ihtiyacı yok.

Bırak diğerleri zirveye tırmansın. Senin ilk sorumluluğun kendin olma soreumluğunu alman, bu cesareti göstermendir. Her insan önce kendi varlığına karşı sorumludur. Varoluşun senden beklediği tek şey kendin olabilmendir. Sahte, yapay, düzenlenmiş, kurgulanmış, başarılı biri olman değil.

Önce kendin olursan, diğer sorunlar kendiliğinden mesele olmaktan çıkacak, çözülecek. Böylece yaşamın bir dans, bir şarkı, bir şiir olarak keyif olacak.

Yoksa çatışmaya devam edeceksin… İlk önce de kendinle.

Tıpkı bir Zen hikâyesinde olduğu gibi:

Öğrenci ustasına sorar:
“Ego nedir?”
Usta yüzünü buruşturarak öğrenciye dönüp, “Bu ne kadar aptalca bir soru. bunu sadece bir aptal sorabilir.” der.

Öğrenci allak bullak olur, öfkeden kıpkırmızı kesilmiştir.
usta gülümser ve şöyle der: “İşte ego budur!"

 
Toplam blog
: 48
: 2763
Kayıt tarihi
: 15.09.10
 
 

Sanskritçe: Kendini bilen ve kendinin ustası olan. Doğdu, büyüdü, ölecek. Sonsuza kalmak için değ..