Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '13

 
Kategori
Futbol
 

Kendini aklama kurnazlığı: Hepimiz suçluyuz!

Kendini aklama kurnazlığı: Hepimiz suçluyuz!
 

Olan olduktan sonra, kalıplaşmış sözlere sığınan çok olur. Bu, aslında toplumsal bir illettir. Bu illet, tüm olumsuzluklara karşı çıkıyormuş görüntüsü altında, bir tür savunmadır.

Ne demek hepimiz suçluyuz?

O zaman “suçsuz”, “mağdur” olan kim?

Böyle, “Hepimiz suçluyuz” diye ortaya çıkmak, kendine yontmaktan başka bir şey değildir. Sormak gerek:

“Niye bizi de genelin içine katıyorsun?”

Yüreği yeten, aydınlıktan korkmayan, karanlık yerlerden çıkar, bağırır da bağırır:

“Ben suçluyum!”

Toplumun her kesiminde, havayı kendi lehine koklayan, değiştirmek isteyen “tip”ler vardır. Böyleleri suçluyu, genelin içinde eritmek, gözden uzak tutmak için “Hepimiz suçluyuz”a sığınırlar.

*****

Fenerbahçe-Galatasaray maçı sonrası...

Evine dönerken, üzerinde Fenerbahçe forması olan Burak Yıldırım’ın yolunu, bir başka renkten formalı kesti, bıçakla Burak’ı kalbinden vurdu.

O bıçak, “takım aşkı”yla saplandı!...

Sonra mı?

Bıçak sallama, adam öldürme; muz sallamanın gölgesinde bırakıldı.

Sonra mı?

Konuşan konuştu. Herkes kendine yontu, olanlara kendi penceresinden baktı.

ldürme için “münferit olay”,  “camialara mal edilmesin” dedi bir başkan. Ama muz gösterme/sallama, “münferit”ten sayılmadı, bunun  üzerinden bir başka “camia”ya “nokta atışı” yapıldı. Ondan sonra da, bir taraftar grubundan  “Ben temiz, sen kirli” anlamına gelen açıklamalar geldi.  Neyse ki, bir gün sonra aynı başkan, ırkçılığın kültürümüzde olmadığını, Türkiye’ye yapıştırılmak istenen bir leke olduğunu belirtti. Pazar günkü olayı “kaza olarak görelim ve bu işi kapatalım” deme gereksinimi duydu. Bütün bunlar, ülkemizin nerelere çekilmek istendiğinin farkına varılması bakımından önemlidir. Böylece, "münferit olay"lardan yola çıkarak "genel"i suçlamanın anlamsızlığı anlaşılmış oldu.)

*****

Bugün olanlar unutulacak, yarın bir başka durum/lar ortaya çıkacak. Yine nutuklar atılacak, sonuçta hiçbir şey değişmeyecek.

“Ölenle ölünmez” anlayışıyla gelen yanıltmalar, hedef saptırmalar sürüp gidecek. Dün tribünlerden dolarlar gösterildi, iç çamaşırı atıldı sahaya... Bugün muz gösteriliyor. Yarın bir başka meyve ya da ot gösterilir. 

Her gösterilenle kimilerine “mesaj” verilir.

Bugün Burak Yıldırım, yarın bir başkası...

Giden canlar, bir daha geri gelmez!

Gün gelir, başka derbiler gelir. Ne garip ki, bunlar da, hep sezonun sonuna denk gelir. Bilgisayarın işi diyenler çıkacaktır, biliyorum. Herkes, aptal ya!... Zaten herkes, yıllardır, “Büyükler”in maçlarının son haftalara gelmesini yutuyor!

Ne yapmalı?

Yapılacakları herkes kafasına göre, çıkarına uygun sıralıyor.

Ama ilk yapılacak, derbilerin sezon sonuna getirilmemesi...

*****

Ne desem ne desem...

İki yüzlülük sürdükçe, yasalar sadece adıyla var oldukça, değişen sadece zaman, yer ve kişiler olacaktır.

Kafalar değişmelidir. O kafalar yok mu, o kafalar...

Kafalar değişmedikten sonra, biri gitmiş, öteki gelmiş, ne fark eder?

Biz, kendimizce, üç “düşünme yolu” bulduk:

Kafayla düşünme!...
Ayakla düşünme!...
Mideyle düşünme!

Bunlardan ilki egemen olmadığı sürece, söylenenler “laf”tan öteye gitmeyecektir.

Asıl görev, sorumlu yöneticilere düşüyor.

 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..