Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '12

 
Kategori
Mizah
 

Kendini bulan kedi

Kendini bulan kedi
 

Bir merhaba yazısından sonra uzun bir aranın ardından, insanların en temel sorunlarından birisinden bahsetmek istedim. Bu sorun insanın en kadim sorunlarından birisi de ayrıca. Bazen tasavvufun ana konusu, bazen felsefenin çıkmazı… Bu sorunun adı kendini bilmek…

Gerçekleri zaman zaman bir olay tepsisinde sunmak daha iştah kabartıcı olabilir. Ben de öyle yapayım.

Şu La Fontaine'i bilirsiniz. Hayvanlardan rol çalar, laf çalar onların kendi lisanlarından. Hayin bir magazincidir anlayacağınız. Hayvanların özel hayatı da kalmaz, gizli saklısı da. Güya amacı insanlara mesaj vermektir fakat o canım hayvanları maskara eder haberi olmaz. Belki de olur ama popülerlik de tatlı şey vesselam.

İnsanlara havyalığı yakıştırmak nasıl hakaretse, hayvanlara insanlığı yakıştırmak da öyledir bence. Yanlış anlaşılmasın La Fontaine'e çatmam onu sevmediğimden değil aksine çok sevdiğimden. Çok seven çok özer misali. Şimdi biz de La Fontaine'e uyalım ve onun izinden giderek, hayvanlara dadanalım. E oldu mu şimdi, o kadar kınadığın şeyi yapıyorsun, diyebilirsiniz. Ben de işte yazmanın güzelliği de burada derim size. Kalemin en güzeli esnek olanıdır.

Bir kedi varmış lüks bir evde

Yediği önünde yemediği arkasında

Porselen tabaklarda lezzetli mamalar

Altında puf minder, üstünde kadifeler

Tüyleri her gün taranır usta bir elle

Günü pencere kenarında, ya da şömine önünde

Pençesine bakar bunlar ne işe yarar

Kuyruğuna bakar bu neden yaşar

Diye düşünürmüş bazen

Kulakları da ne kadar fazla duyarmış zaten

Rahatı yerindeymiş görünür de ya

Bir şeyler içine sinmezmiş ama

Sanki bir şeyler ona ağır

Bir şeylerde yıkılmış sınır

Derken bir gün pencerenin önünde

Bir sokak kedisi göründü

Gözleri jilet kadar keskin

Pençeleri bir vatoz kadar güçlü

Kuyruğu bir gemi direği kadar maharetli

Kedinin gözleri ayrılmış hayretten

Bir kendi pençelerine bakmış bir onunkilere

Zorlukla ayırmış yumuşak parmaklarını

Birdenbire çıkarmış hain tırnaklarını

Oy demiş gayri ihtiyari

İşte şimdi anlamış ne işe yaradığını

Sonra dikmiş kuyruğunu

Atlamış bir çırpıda açık pencereden

Sokak kedisinin bulunduğu duvara

Kuyruğu direksiyon gibi yön veriyormuş ona

Sevinçten yerinde duramıyormuş

İşte diyormuş ben buyum

Kıssaya yorum yapmak pek şık olmayacak biliyorum. Fakat ah şu kalemin esnekliği yok mu? İnsan ben kimim sorusuna cevap bulmak istiyorsa veya kendini bilmek istiyorsa öncelikle fıtratına uymalı bence, fıtratını tanımalı, yeryüzündeki konumunu bilmeli, yani sınırlarıyla sonsuzluğa uçmalı. Bence böyle olmalı yani. Bilmiyorum belki de saçmaladım…

(GOOGLE’ a La Fontaine yazıp, görsellere tıklayınca La Fontaine’le alakalı görsellerden çok bir popçunun resimleri çıkıyor. Bu saçma durum beni üç yaş kocattı desem yeridir)

 

 
Toplam blog
: 50
: 445
Kayıt tarihi
: 19.05.12
 
 

1983 yılında doğdum. Hayatın yoğunluğundan fırsat buldukça yazarak rahatlamaya çalışıyorum. Yazma..