Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '11

 
Kategori
Deneme
 

Kendini ifade edemeyen genç

Hafta sonu gazetelerin Pazar eklerinde çıkan başarılı yazar, iş adamı, sporcu ve sanatçı gibi insanlarla yapılmış olan röportajları okumaktan büyük zevk alırım. Bu röportajlarda anlatılanlardan kendimce ders çıkarırım. Kendini rahatça ifade eden, anlatan ve çekingenlik nedir bilmeyen başarılı insanlara olan sempatim artar. 

Bu yüzden bende eli kalem tutan bir insan olarak her zaman gençlerin kendilerini ifade edebilmeleri için yerel basında ilimizde SBS derece yapan, YGS ve LYS de derece yapan gençler ile röportajlar yapmaya başlamıştım. Soruları hazırlarken soruları ilimizin dershanelerini gezerek onlara bırakıyor, onlarda çoğaltarak öğrencilere veriyorlardı. Cevaplar gelince bende bu cevapları alıyor, röportaj haline getirerek yerel gazetede internette yayınlıyordum. Hatta bir keresinde dershaneleri ikna ederek bu röportajları kitap yaparak geçlere hediye etmiştim. Dershanelerin de reklamını koymuştuk kitaba. Bu basında ilgi görmüştü. Bunu her sene yenileyelim dememe rağmen dershaneler “paramız yok” bahanesi ile artık yapamayacaklarını söylediler. Bu da benim motivasyonumu kırdı. Hatta işi dalgaya vurarak “ sen paranla bastır getir, biz dağıtalım” diye akıl veren bile oldu. Bende baktım ki olmuyor, bunu bıraktım. 

Buna nazaran benim röportaj yapmamdan hoşlanan ve hatta 2 kere, 4 kere röportaj yaptığım gençler oldu. Gazetede röportaj çıkınca ailelerinin çok sevindiğini anlattılar. Bu röportajların kendilerini çok iyi motive ettiğini söyleyen de oldu tabii ki. Buna nazaran verdiğim soruları kaybettiğini söyleyenlere yenilerini yazarak verdim. Gene de buna rağmen cevaplamak istemeyen, soruları çok severek cevaplayacağını söyleyip de sonradan cevaplamayan insanlarda oldu. 

Geçtiğimiz hafta özel bir Üniversitede okuyan, önceden tanıdığım bir arkadaşa rastladım. Okuduğu bölüm uluslar arası ilişkilerdi. Öğrenci “röportaj yapalım” dediğim zaman hemen kabul ederek” Sen soruları ver ağabey, ben en kısa zamanda cevaplarım” dedi. Bir gün sonra soruların cevaplarını vereceği zaman, “ağabey, ailemle konuştum. Bu reklam olur. Bunu yapma, boş ver “ dedikleri, röportajı cevaplamayı istemesine rağmen ailesine de itaat etmek zorunda oluğunu söyledi. 

Bu cevap karşısında düşünerek bu yazıyı yazmamın faydalı olacağını düşündüm. Röportaj yapmak, gençlerin bir yerel gazeteye röportaj vermesi iyi bir şey mi? Kötü bir şey mi? Aileler çocuklarını sevmesine rağmen, neden onların gelişmesinin önünü açacak şeylere karşı çıkardı? Üniversiteye kadar gelmiş gençleri ailelerinin aşırı koruma iç güdüsü ile gelişmesine engel mi oluyorlardı? Bu soruların cevabını sizlerle bulmaya çalışacağım. 

Gençler ile ilgilenen fazla insan yok. Okulda öğretmenleri, arkadaşları, ailenin komşu ve akrabalık duyguları ilişkileri güçlüyse komşu ve akrabaları gençlerin küçük dünyasını oluşturmakta. Gençler bu çevreyi yıkmak için çaba da harcamamakta. Okulda ezbercilikten bunalan gençler, okumayı da sevmediği zaman ortaya çevresinden korkan, kaçan, kendisini aşırı koruyacağım derken kendini ifade edemeyen, iki kelimeyi yan yana getirerek konuşamayan gençler ortaya çıkmakta. Ailelerde sevmediklerinden değil, bilmediklerinden neredeyse gençlere yol gösteren ve insanlardan uzak kalmasının gerektiğini sanmaktalar. Bu da gençlerin gelişmelerine nerede ise engel olmakta. 

Bugün hayata baktığımız zaman en başarılı insanların değil, kendini rahatça ifade edebilen, güçlü diyaloglar ve dostluklar kurabilen ve insanlar arası ilişkileri güçlü insanların hem mesleklerinde başarısı artmakta, hem de çevreleri genişlediği için tanınmaları ve başarılarını tam ve doğru olarak kamuoyuna anlattıklarını gözlemlemekteyim. 

Çocuklarının hakiki manada gelişmesini isteyen aile mesela, ben Üniversiteli gence “ gel seninle röportaj yapayım” dediğim zaman, çocuk ve ailesi hemen bunu ret etmek yerine aile “ ya kimmiş senle röportaj yapmak isteyen insan? getir bir tanışalım, yemeğimizi yesin, çayımızı içsin. Onunla sohbet edelim, seninle neden röportaj yapmak istemekteymiş” diyerek bizi davet etse, tanısa, sohbet etse, bizlerde dilimizin döndüğü kadarıyla o aile ile sohbet etsek onlara röportajın nedenini anlatsak ve çocuklarına neler kazandıracağı konusunda bilgi versek ne güzel olmaz mı? 

Bir kere bir genç söylediğim gibi anne ve babasının önyargısını kırmak için benimle ailesini tanıştırmıştı da sonrasında babasının bana olan saygısı ve sevgisi arttı. Halen o aile ile zaman zaman konuşmaktayız. Düğünlerde bayramlarda konuşmaktayız. İnsan bilmediği tanımadığı şeylere zaten önyargılıdır. Önyargılarımız işte hem bizlerin yanlış düşünmesine sebep olmakta, hem de çocuklarımıza olumsuz etki etmekte. 

Gene röportaj isteğimi her zaman erteleyen ve ciddiye almayan bir genç, bir gün oturarak hemen cevapladı. Gazetede röportaj çıktığı zaman o kadar heyecanlanmıştı ki, röportajın çıktığı gazeteden onlarca istemişti çevresine dağıtmak için. Buna nazaran “röportaj yapmak istemiyorum, gelişmek istemiyorum, seni görmek istemiyorum” diyenlerde oldu. Demek ki gençlerimiz hayata bakış açıları oranında ve genel kültürleri oranında ya varlar ya da yoklar. 

Yaptığım röportajlarda yaşadıklarım, hayatın ne kadar önemli ya da önemsiz, gençlerin hayatı ne kadar önemsedikleri veya önemsemedikleri konusunda bana hayat dersleri vermekte. Bu röportajları her ne kadar hobi olarak algılasam da bana çok faydalı hayat dersleri veren bir öğrenme süreci olarak görmekteyim. “Gençler öğrenmezse ben öğreneyim” diyerek röportajlarımızın şöhretini duyarak cevaplasınlar ya da cevaplamasınlar” bana da soru ver ağabey” diyenlere sorular vermekteyim. Öğrenmek, yaşayarak öğrenmek gerçekten de güzel şey. 

Hayat böyledir işte. Kimisi basında fazla çıkmaktan korkar. Kimisi de “ basın bizim çalışmalarımızı yazmıyor ki?” diyerek hayıflanır. Her şey insanın hayata bakış açısında gizli işte. Bizler hayata bakış açımızı genişletirsek mutluluklarımız, başarılarımız, insanları anlama ve sevme, onlara yardım etme kapasitemiz de o oranda artar ve hayatımız da değişir . Eğer bakış açımızı genişletirsek olumlu, daraltırsak olumsuz bir hayat bizi bekliyor demektir. Geometride geniş açılar da her zaman önem arz eder Matematik ile haşır neşir olanlar bu konuya biraz da bu açıdan baksalar derim. 

Yani insanlar kendi çabaları ve hayata bakış açıları ile ya var ya yokturlar. Buna nazaran seninle benim ilişkimiz, senin kapasitenle alakalıdır. Ben ne kadar sana vermek istersem sen aldığın kadar, almak istediğin kadar olursun. Bir öğretmen dersi tüm sınıfa verir. Kimi öğrenci dersi sadece zorunlu olarak dinler. Ama aklına almaz, beynine nakşetmez. Kimi öğrenci hem dinler hem not eder, not alan öğrencinin kimisi notunu sadece sınavdan önce okur, kimisi de hem hafta sonu , hem sınavdan önce okur. Bunlardan bazıları anlamadığı yeri hem sınıfta sorar öğrenir, kimisi sınıfta anlattığı ile yetinmez, hocasını odasında ziyaret eder, hem de evine davet ederek ondan faydalanmak, bilgisini almak ister. Size tek bir soru sorayım. Bu sınıfta hangi öğrenci veya öğrenciler başarılı olacak? Bunun cevabını da gene siz verin. 

Bence anne ve babalar Üniversiteye kadar gelmiş çocuklarının gelişim alanlarını önyargıları ile sınırlamamalı, ama çocuklarını çor serbest bırakarak da yanlış arkadaşlar edinmelerini önlemeye çalışmalılar ve çocuklarının kimlerle konuştuklarına bizzat o insanlar ile tanışarak dikkat etmeliler. Anne ve babalar çocuklarının arkadaşları ile tanışma konuşma yoluna giderlerse ola ki, çocuklarına faydalı olmak isteyen insanlardan belki de çocukları kadar kendileri de faydalı olacaktır. Bu konuda anne ve babalar bir daha düşünsünler derim. 

Bazen yaşadığım küçük olaylar, başkalarının anlattığım zaman “ boş ver, takma kafana, onlar cahil, seni anlamaz” diye tepki verdikleri olaylar beni bu geniş ve uzun düşüncelere sevk eder ve bende düşündüklerimi kağıda kaleme dökerek başkaları ila paylaşmanın yararına inanarak kayda geçirmekteyim. Olabilir ki anlattığımda inanmayanlara nazaran yazdığımda başka yerde inanan, okuyan ve faydalanan olur 

Gelişmek işte bu demek, gelişirken gelişme iplerimizin elimizde olması ve hayatımızı bizlerin yönetmesi, bizlerin gelişmek istemesine rağmen, çevremizdeki insanların ya bilmemesinden, ya kıskanmasından, ya da bizi kaybetme korkusundan dolayı gelişmemize engel olmalarına asla müsaade etmeden, hayatta neyin bize faydalı olduğuna, neyin zararlı olduğuna bilinçli olarak farkına vararak hayatımıza devam edelim Bilinçli olmak, farkında olmak ve gelişmek gerçekten de güzel şey. Anlayana... 

TURAN YALÇIN-TOKAT 

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..