- Kategori
- Edebiyat
Kendini keşfe çıkan adam; Montaigne
Dolaylı bir tavsiye ile başladım Montaigne’i okumaya. Değerli bir ağabeyim “başucu kitabım” diyerek tanımladığında ilgimi çekmişti ilk. Çok geçmeden kitabı ellerimin arasına aldığımda yirmili yaşlarımın başındaydım.
İlk sayfaları okumaya başladığımda eğlenceli bir ihtiyarın ilginç fikirleri diye düşünmüştüm. Bu ihtiyarın kendini tanıtma ve inceleme “cüreti” beni hem şaşırtmış hem de heyecanlandırmıştı.
Onca debdebeli yaşantısının son demlerini şatosuna kapanarak kendini iç dünyasını dinlemeye/incelemeye/bilmeye adamıştı. Demek ki diye düşünmüştüm, Montaigne hayattaki en önemli çaba olarak görüyordu kendini tanımayı/bilmeyi. Aksi takdirde insan neden elini eteğini sahip olduğu her şeyden çekip, ömrünün en faydalı şeylerle geçirilmesi gereken yaşlarında bu çabaya koyulsun.
Bu aslında ruh dünyasında Don Kişot olmaktan başka bir şey değildi. Don Kişot insanların iyice bencilleştiği, sadece kendi dünyalarına kapandığı, yardımseverlik, centilmenlik, fedakârlık gibi şövalyevari davranışların yok olduğunu düşündüğü bir zamanda şövalye kıyafetlerini kuşanarak bu arzulanan kişiliğe bürünmeye çalışmıştı.
Montaigne, Don Kişot’un yaptığını ruh âleminde yapmak istemiş, kendi iç tahayyülündeki hayali değirmenleri yok ederek gerçek benliğini ve kişiliğini arama yolculuğuna çıkmıştı. Bazen yitip giden muhakeme yeteneğini ise Don Kişot’un sadık dostu Sancho Panza gibi mantığı tekrardan toparlayıp, derliyordu.
Montaigne, kendi benliğinden uzaklaşan, çıkarları, toplumsal baskı, öğretiler, dogmalar veya dayatmalar yüzünden maske takmak zorunda kalan, doğruları eğri bir mantıkla irdelemek ve bazen olması gereken değil de oldurulana teveccüh etmek meziyetine bürünen insana rağmen o içindeki şövalyeyi arama serüvenine soyunmuştu.
Bir benzerliğe de bakın ki, ikisi de bu çabaya ilerleyen yaşlarında girişmişti. Belki de doğruları arama çabasının son hamlesini yapmak istemişlerdi, yalanlarla, bencilliklerle ve riyakârlıklarla kaplı dünya karşısında.
Geçenlerde yine okuma keyfine erdim Montaigne’in tek ve ölümsüz eseri “Denemeleri”. Yine eğlendim, yine düşündüm, yine öğrendim. Fakat bu kez daha derinlemesine... Anladım ki Montaigne’in herkese ve her yaşa bir diyeceği var.