Kendini yöneten, hayatını yönetir

Yazılarımı takip eden dostlar bileceklerdir. En son “Zaman Yönetimi” üzerine yazmıştım. Dilerseniz, “Yönetmek” kavramından devam edelim. Konumuzu biraz daha derinleştirelim ne dersiniz?

Belki en sonda söylememiz gerekeni, en başta söyleyerek başlayalım. Kendisini yönetemeyen, ailesini yönetemez. Kendisini yönetemeyen, şirket yönetemez. Kendisini yönetemeyen, şehir yönetemez. Kendisini yönetemeyen, ülke yönetemez. Bu çok açık ve net bir tespittir. Kişinin kendisini tanıma yolculuğu, belli bir disiplin altında kendisini yönetebilme becerisi zor, bir o kadar da keyifli bir süreçtir.

Kendini yönetebilmek, başarılı, mutlu, huzurlu olmanın temelidir. Yaşadığımız yüzyılın en önemli keşiflerin bir tanesi şudur: “İnsanlar artık kendini yönetme gücünün farkına varıyorlar.” Artık ülkemizde birçok kurumsal firma özellikle yönetici pozisyonu konumunda ki çalışanlarına beyin gücü, zihin yönetimi, kendini yönetme eğitimi aldırıyorlar. Değerli büyüğüm, yönetici olarak görev yapan bir ağabeyimle yaptığımız sohbet esnasında çok önemli bir şey söyledi:“İnsan yaptığı seçimlere göre bir hayat yaşar. Hayatta ona, kendi kapasitesine göre istediğini verir.” Bunu duyunca Einstein’ın bir söz aklıma geldi. Einstein der ki; “Yaşamı nasıl gördüğünüzle ilgili bir karar vermeniz lazım. Sizce dünya vahşi ve kötülüklerle dolu bir yer mi? Yoksa güzellikler ve mucizelerle dolu bir yer mi? “ Evet, buna karar vermemiz gerekli.

Kendinizi yönetebilmeniz için farkındalığınızı yükseltmeniz gerekmektedir. Farkındalık düzeyinin artması için, kendinizi yönetebilmeniz gerekmektedir. Farkındalık ve kendini yönetebilmek beraber kol kola ilerleyen bir güçtür.

Kendisinden eğitimler aldığım, hocam, üstadım Timur TİRYAKİ, “Buda mı Olsam, Ceo’mu Olsam” isimli kitabında bakın farkındalığı nasıl tanımlıyor?

“Farkındalık, tüm olanların bir sebebi olduğunu ve hepsinin bizim tekâmülümüzün bir parçası olduğunu anlamaktır.

Farkındalık, güçlü yanlarımızı ve gelişim alanlarınızı bilmektir.

Farkındalık, ne istemediğimizi değil, ne istediğinizi bilmektir.”

Yeri gelmişken şu kıssadan hisseyi sizlerle paylaşmak isterim.

“Bir gün tasavvuf öğrencisi dergaha gelir ve ben de Allah sevgisini kalbimde hissetmek, O’nun aşkıyla yanıp tutuşmak istiyorum der. Hoca buyur eder ve genç adamı içeri alır. İçeride 4 tane derviş gözleri kapalı bacaklarını altına almış oturmaktadır. Şimdi der hoca, sıradan şurada oturan kişilere gidip birer birer tüm gücünle tokat atmanı istiyorum. Genç adam şaşırır. Hocanın ciddi olduğunu anlayınca gider birinci kişiye bütün gücüyle bir tokat patlatır. Gözleri kapalıyken huzur içinde duran o derviş birden hışımla yerinden kalkar ve geriye daha güçlü bir tokat patlatır. Genç adam hayretler içerinde hocaya döner ve ne olduğunu anlamaya çalışır. Şimdi 2.kişiye git der hoca. İkinci kişiye gider tekrar tokatı patlatır genç adam. Tokatı yiyen kişi yerinden fırlar gözler kıpkırmızı, damarları kabarmış tam elini kaldırır geriye vurmak için, birden durur. Derin bir nefes alır ve nefsine hakim olur. Kızgın bir yüz ifadesiyle yerine oturur ve gözlerini kapatır. Şimdi de 3. Kişiye git der. Tokatı yiyen 3. Kişi hafifçe gözlerini açar, adama bakar ve gözlerini tekrar kapatır. 4. kişiye geldiğinde ise tokatı yiyen derviş hiç yerinden kımıldamaz, gözlerini bile açmaz çünkü olanların farkındadır. İşte bu kendini bilmenin farklı adımlarıdır der hoca. “

Yazının başında da belirttiğim üzere insanın “kendisini yönetmesi”, belirli bir disiplin gerektirir. Üzerine planlı, vazgeçmeden sebatla çalışılması gerekir. Öyle bir hal almalı ki; adeta yemek yemek, su içmek gibi rutin bir hal alması gerekir. Fark edin, farkında olun. Her zaman söylediğim gibi en önemli yatırım kişinin kendisine yaptığı yatırımdır. Okuyun. Derinliğinize derinlik katan insanlarla birlikte olun. Sohbet edin. Rol model alın. Göreceksiniz kendinizi tanıdıkça, kendinizi yönetmeye başladıkça, hayatınızı yönetmeye başlayacaksınız.