Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

15 Ekim '17

 
Kategori
Anılar
 

Kendir Ekimi Zinhar Yasak

Kendir, ya da kenevir nedir?  Yüce Allah’ın yarattığı bir bitkidir.

Nasıl bir bitkidir, bu bitkiden çok mu korkmalıyız? Aklımızın erdiğince biraz anlatalım.

Kendir sulak yerlerde yetişen bir tarım bitkisidir. Gübresi ve suyu verildiğinde 3 ile 3,5 metre boy atan, lifli ve tohumlu bir bitkidir. Daha çok harımlara (Büyük bahçelere) ekilir.

Kenevir, arpa ve buğday gibi ekildiğinden, topraktan aynı şekilde çıkar.

Sulandıkça büyür. Mart ayının ikinci yarısında ekim yapılır. Lifi için Eylül,  lifi ve tohumu için Ekim ayında biçilir.

3 ile 3,5 metre boyundaki kendirin kalınlığı takriben başparmak veya biraz daha kalın olabilir. En kalitelisi kalın gövdeli ve uzun boylu olanıdır. Sulama, gübreleme durumuna göre daha kalın, ya da daha ince olabilir. Koyu yeşil yapraklı ve hoş koku içeren bir özelliğe sahiptir.

Kökünden en ucuna kadar liflidir. Liflerin içerisinde yumuşak ve kaba, çöp tabir edilen iskeleti vardır.

Kendir, lifi için biçilecekse; bu biçme şekli tek tiptir. Şayet lifi ve tohumu için biçilecekse, biçme tekniği ikiye ayrılır: Erkek-dişi.  Zira erken biçilirse lifi olur, tohumu olmaz. Geç biçilirse, yani Ekim ayında veya sonrasında biçilirse hem lifi, hem de tohumu elde edilir.

Lifin ne işe yaradığına gelince: Kullanım alanını saymakla bitiremezsiniz. Örneğin, göndere çekilen bayrakların ipleri kendirdendi. Şimdi naylondan. "Acaba naylonu piyasaya salanların bir oyunu mudur, kendir üretiminin azaltılması" demek te akla geliveriyor. Soru bir yana:

Evinizde çamaşır ipi olmaktan tutun, denizlerdeki gemilere kadar kullanım alanı vardır kendirin. Mesela: Eşeklere, atlara, ineklere yular olur. Eşeklere, atlara yük sarmada urgan, çamaşır sermeye sicim olur. Kamyonlara veya yük taşımacılığı yapanlara ve gemileri babalara bağlamaya yaramaya da halat olur. Su borularının eklerinden su sızdırmayı önlemek için özel hazırlanan lifleri ek yerlere sarmada kullanılır. Sonradan üretilme naylon alternatiflerle asla kendirin aslı kıyaslanamaz.

Tohumuna gelince, mercimek büyüklüğündeki tohumlar kavrularak yendiğinde, çok nefis bir kuru yemiş olur. Çok ucuza lezzet doyumu; günümüzün stresine birebir etkili ve bedeni, beyni rahatlatıcı özelliği bulunur. Yine tohumları, kavrulup dövüldükten sonra has üzüm pekmezine karıştırılıp yendiğinde kansızlık sorununa çözüm olur. Tohumların bu şekle dönmüşüne haşhaş denir. Böreklere, katmerlere, nokullara kat, pişir ye bak. Çok besleyici, hoş bir yiyecek olur.

Kendirin tohumuna kenevir denir. Kenevirin tadını, kendir tarımı yapanlar çok iyi bilir. Çöpleri (İskeleti) yakacak olarak kullanılır. Yani bir karış toprağa ekilen her bir kendir tohumu, bir emeğe bin fayda vererek, kendir kenevir çok yönlü kazanımla size geri döner. Pek çok kendir üreticisi emeğinin karşılığını bolca almış olarak, kimseye muhtaçlık duymadan rahat yaşardı. Ne yazık ki, “Dı” diyerek içimizin acısını dışa vurmamaya çalışıyoruz.

Ben kendim köy kökenli değilim. Şehrin göbeğinden, denilecek türden şehirliyim. Amma velakin; mesleğim gereği çok köylü vatandaşla konuşmuşluğum vardır. Onların ektikleriyle, diktikleriyle çok yakından âlâkadar olmuşluğum vardır. Çabalarına vicdanen çok yakınlık duymuşluğum mevcuttur. Kendir ekimi ve yetiştirme gayretlerinde yanlarında çok bulunmuşluğum ve ekinler çiçeğe durduğunda rengârenk çiçeklerin güzelliğini onlarla birlikte çok seyretmişliğim vardır. Ne yazık ki, geçmişte kaldı o günler, çünkü bu bitkiyi ülkemizden yok etmek için işin içine hile karıştı. Zehir karıştı. Akla, hayale gelmeyen işler karıştı. Kendirin ekimi yasaklandı, köylünün ilkin buna kafası karıştı. Sonra karışan karışana karıştı.

Önce bu işe Türkiye’de polis karıştı. Jandarma karıştı. Narkotik karıştı. Devlet ve hükümet karıştı. Avrupa karıştı. Amerika karıştı. Okullarda öğrenciler karıştı. Mafya karıştı. Of,offf, kafalar çok karıştı. Zinhar yasaklamalarla ne haneler karıştı. Kendirin başına geleni saymakla bitiremezsiniz. Hani ne derler: “Bir uyuz keçi, koca bir sürüyü uyuz eder.”

Sözüm ona, kendisini açıkgöz sanan bir polis memuru çıkıyor, asırlarca sürüp gelen bu tarımı yok ediyor.

Nasıl mı? İşte bakın, şöyle:

Seneler önce Burdur’da görevli bir polis memuru, kendirin çok ekildiği Çerçin köyüne gelir. Saf bir vatandaş bulur, önünden arkasından kaçar, kovalar ve “Kendirlerin yapraklarını topla. Bunları döverek incelt. Bunlardan iyi esrar olur. Bana bir Amerikalı dostum söyledi. Sen bana bunu hazırla ver, var git evine yat. Sonra zahmetsizce ne büyük paralar kazanacağını düşün” diyerek tav eder saf adamı.

Esrarın ne olduğunu bilmeyen köylü vatandaş, kendisini çok para kazanmayla tavlayan kişinin de polis olduğunun farkında değildir. Biraz da çok para hırsına kapıldığından, bu adam polis memurunun tuzağına düşer ve dediklerini aynen yapar. Kendir yapraklarını esrar ham maddesi olarak işlerken, onu bu işe bulaştıran polis memuru, Burdur Emniyeti Narkotik Bürosu’nda görevli polis arkadaşlarına suçüstü yaptırır. Ve kıskıvrak yakalatır.

Şimdi siz, bu işe birisinin kışkırtma teşvikiyle bulaşan köylü vatandaşı esrar imalatçısı, bu işi salt kendisine bir mevki elde etmek veya gazetelerde adından söz ettirmek, terfi kapmak gibi hileyle, şahsi heveslerinin peşinde olan polis memuruna da polis diyebilir misiniz?

İşin aslını bilemezseniz diyebilirsiniz. Zaten bütün köylü de, bu olayı duyan bütün ahali de ve tüm Türkiye halkı da o zamanlar aynen öyle dedi. Köylü vatandaşı esrar imalatçısı olarak “Tu, kaka” yaptı herkesler. Amerikalı birinin maşası olan polis memurunu da kahraman yapıp alkışladı.

“Aferin” delisi, salt dünyalık bir polis memurunun tuzağına düşen köylü vatandaş yıllarca hapis yattıktan sonra, ince hastalığa yakalandığı için hapisten salınır. Ama birkaç ay sonra saflığının ceremesi, kahır olarak bedenini kaplar ve adamcağız ölür. Onu bu dünyalıların gözünde suçlu duruma düşüren polis memuru emeline çoktan ulaşmıştır. Herkesin önünde ceket iliklediği, makamı olan bir baş komiser olmuştur. Şayet böyle mükâfata mükâfat denirse, artık o, büyük şehirde, dolgun maaşla görev yapmaktadır. Dışarıdan gemilerle gelen hakiki uyuşturuculara ne yapmaktadır, onu biz bilemeyiz. Muhtemel para için gözucuyla bakmaktadır.

Ya bizde kendire ne olmuştur?

Satırlar arasında konu edilen bu ikilinin yediği halt sonrası kendir ekimi devletçe ruhsata bağlanmıştır. Saksıda bir dal bile yetiştirenin, elleri bağlanarak suçlu muamelesine tabii tutulmuştur. Yurt dışından getirilen otlara karşı dünyalık birilerince farklı bir kılıf uydurulmuştur. Kendir ekicileri ruhsatla da olsa, kenevir ekimini bir süre daha devam ettirmiş, ama ekim her geçen yıl daha da zorlaştırılınca, neredeyse tüm ekiciler “Bir daha kendir ekmiyoruz” deyip, kendir ekimine son noktayı koymuşlardır.

Ayfer AYTAÇ

ayferaytac.com

 

 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..