Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '21

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Kent Kovboyu

Bu haftaki yazımda sizlere dünya prömiyerini geçen sene Toronto Film Festivali’nde yapan ve son günlerde Netflix’e eklenen en iyi filmlerden biri olan ‘Concrete Cowboy’ filminden bahsetmek istiyorum.
 
Her şeyden önce oyunculuk ve öykü açısından sağlam bir film olduğunu söyleyebilirim. Filmin yönetmen koltuğunda Ricky Staub var, aynı zamanda senaryoda da Dan Walser ile birlikte Staub’un da ismini görüyoruz. Oyuncu kadrosunda ise Caleb McLaughlin, Liz Priestley, Jharrel Jerome ve Idris Elba var. Idris Elba, aynı zamanda filmin yapımcılarından ve kendini ön plana çıkarmaksızın sergilediği kusursuz oyunculuğuyla adeta filmin temel taşlarından biri. 
 
Filme genel olarak baktığımızda western’in izlerini görüyoruz. Ancak filmin geçtiği zaman ve mekan olarak tabii ki bir western değil. Edwin Porter, western türünün ilk örneği sayılabilecek Büyük Tren Soygunu filmini 1903 yılında, sessiz sinema döneminde çektiği zaman, insanlar western’in tüm izlerini taşıyan bir film izlediler; atlar, kovboylar, klasik kovboy kıyafetleri (şapkalar, yelekler, çizmeler vb.), soygun, silahlar ve silah sesleri… Bu filmden sonra western türünün sinemaya girmesiyle, dünya sinemasında klasik kovboy filmlerinin çekilmesi kaçınılmaz oldu ve her defasında da bu filmler çok rağbet gördü. Concrete Cowboy filmine baktığımızda ise aslında western türünün tam anlamıyla etkisini görmüyoruz. Çünkü filmde olay aslında şehirde geçiyor. Mekan olarak bir kasaba, açık alanlar, uzun yollar ya da bir ufuk çizgisi yok ama detaylara inildikçe görsel olarak western’in etkisinin görüldüğü söylenebilir. 
 
Western türü bir filmin bazen öyküsüne bazen de görsel yapısına etki edebilir. Biz Concrete Cowboy filminde görsellik görüyoruz. Öykü olarak ise western türüyle çok da ilgisi yok. Filmde genel olarak güçlü kesime karşı kendi çiftliklerini korumaya çalışan kovboylar dışında western türüne ait pek de bir unsur göremiyoruz. 
 
Filmin öyküsündeki şehir kovboylarının geçmişi, kamyonlar olmadan önceki at arabacılarına kadar uzanıyor. Afrikalı Amerikalı arabacılar, zamanla atlarını satmak yerine onları korumaya çalışıyorlar. Ancak belediyenin her imar hamlesinden sonra korumaya çalıştıkları at ahırlarını yavaş yavaş kaybediyorlar. Son kaleleri Fletcher Sokağı’ndaki at ahırı kalıyor ve biz bu ahırın son kale olduğunu filmin ana karakteri Cole (Caleb McLaughlin) ile öğreniyoruz. Okuduğu liseden agresif hallerinden dolayı uzaklaştırılan, annesi tarafından babasına bırakılan Cole’un, yıllardır görüşmediği babası Harp’ın (Idris Elba) evinde bir atla yaşadığını gördüğündeki şaşkınlığı ve o mahalleden bir an önce uzaklaşmak istemesi bize oldukça olağan geliyor. Cole zamanla Philadelphia’da iki dünya arasında kalıyor. Bir tarafta eski arkadaşı Smush’ın (Jharrel Jerome) kendisini çekmeye çalıştığı karanlık bir suç dünyası var, bir yanda da babası ve çevresinin at ahırı yakınında geçen yoksul hayatı var. Cole, son kale olan at ahırının civardakiler için ne anlama geldiğini keşfederek atlarla bağ kurmaya çalışırken, bir yandan da Smush’ın teklif ettiği paraların etkisinden de kurtulamıyor. 
 
Greg Neri’nin romanını filme uyarlayan yönetmen, Cole ve arkadaşı Smush’ın torbacılık olaylarıyla filme aksiyon katıyor. Filmde yer yer çekim hızlarıyla oynanarak yer yer hızlı kurgu kullanılarak etkili çerçeveler oluşturuluyor. Filmde aynı zamanda ahırın önündeki yeşil alan ile karanlık arasında kontrast oluşturuluyor ve bu da filmin mekanını zehirli bir şehir atmosferine dönüştürüyor.
 
Filmde aynı zamanda siyahi kovboylara dikkat çekiliyor. Şimdiye kadar alışık olduğumuz western türü filmlerde kovboyla genel olarak hep beyazlardı. Burada da güzel bir tespit var; beyazların atları sadece binicilik sporu için önemsemeleri, at ahırlarının elitlere ait bir kültür veya bir sektör olarak görmek istediklerinin üstünde duruluyor ve bu ekonomik sektöre karşı da siyahi kovboyların son kaleleri olan Fletcher Sokağı’ndaki ahırı korumaları filmde önem teşkil ediyor. 
 
Bu arada filmde kovboyluk sadece erkeklere ait bir kültürmüş gibi de yansıtılmıyor. Erkeklerle kadınların beraber geliştirip korudukları bir alt kültür görüyoruz. Filmin ana karakteri Cole, atlarla ilgili bilgileri sadece babasından vs. değil, mahallede tanıştığı arkadaşları Nessie ve Esha’dan da öğreniyor. 
 
Film, Netflix’te yayında. Bence son haftalarda eklenen iyi filmlerden… Tavsiye ederim. 
 
 
Sağlıkla kalın.

 

 
 
Toplam blog
: 23
: 57
Kayıt tarihi
: 16.08.19
 
 

Sinema, televizyon, yeni medya ve halkla ilişkiler alanlarında kendini hem eğitim hem de sektörel..