Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '11

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Kent ve kentli olmak

Kent ve kentli olmak
 

Bu yazımda, plancı edasıyla ahkam kesmeyeceğim, çünkü ben plancı değilim, sadece 20 yıllık iş hayatımda plancılarla birlikte çalışma fırsatım oldu ve onların her birine bugün sahip olduğum bakış açısını kazandırdıkları için de minnettarım. 

Her zamanki gibi, başlıkla ilgili nacizane şahsi fikirlerimi siz okurlarımla paylaşacağım. 

Kent nedir? Onu bir köyden ayıran özellikleri nelerdir? Evvel zaman içine bakıldığında, insanoğlu tarım devrimi ile yerleşik düzene geçti ve sanayi devrimi ile de kentli olmaya… Köy-kent arasında elbette ölçek farkı vardır, örneğin. Yayılma veya yoğunluk açısından. Bu sebepten dolayı günümüzün modası AVM’ler (Alışveriş Merkezleri) yoktur, mesela. Ayrıca, ekonomisi tarımsal faaliyetlerden öte hizmet, sanayi, sağlık ve diğer sektörlere de kaymıştır. Kültürel faaliyetler kentteki kadar yaygın ve çeşitli değildir, düğün, sünnet faaliyetleri dışındadır. Birkaç kuşak birlikte yaşayan ailelerden ziyade çekirdek aile hakimiyeti vardır ki bu da yapılaşmada farklılık getirir, toplu konutlar, apartmanlar vardır. Farkı getiren insandır, onun dünyayı algılayışıdır. Geleneksel yapı köyde hakim iken, kentte modern-yenilikçi yaklaşımlar söz konusudur. Şehirlerde iletişim için daha fazla ortak mekanlar vardır ve köylerde, farklılıkların yaşanabileceği kongreler, sempozyumlar, sergiler, yarışmalar, festivaller, konserler yoktur. Kentte, kısmen de olsa kurumsallaşma vardır, yani otobüsün nereden saat kaçta geçeceği bellidir, köyde ise dolunca kalkar. Köyde zaman yavaş işler, kentte ise hızlıJ Kurumsallaşma gereklidir, çünkü köylü kendi kendine yetebilirken, kentli iş paylaşımı yapmak zorundadır. Köyde değişim aracı mal iken, şehirlerde paradır. Sonuçta daha bir çok şeyler sayılabilir ama bizim konumuz, başlıkta da belirttiğim gibi Kentli Olmak’tır. 

Kentli olmak, kentin ruhuna sahip çıkmaktır. 

O zaman kentlere ruh katan şeyler nelerdir? 

  • Otağ’ın direği gibi merkezi oluşturan basiretli-vizyon sahibi yöneticiler
  • Kentin ruhunu anlayan, anlatan ve yayan sanatçılar
  • Tarihi ve kültürel unsurların varlığı (camileri-etnoğrafyası-mimarisi-agorası-sinagoğu v.b.)
  • Kuruluş öyküsü (mitik veya efsanevi)
  • İçinde yaşayanların aidiyet duygusu-“benim şehrim” olgusu (Atatürk’ün yurt gezilerinden birinde bir köyde Ata önüne çıkan iki oğlan ile sohbet eder. –Söyle bakalım, laz mısın, Türk müsün? Birinci oğlan, köy yoğunluklu Lazların yaşadığı köy olduğu için “lazım”, der. İkinci oğlana da aynı soruyu sorunca, ikincisi “Türk’üm” der. Ata sevinir ve her iki oğlana harçlık verip, yoluna devam eder.)
  • Insanlığın hizmetine sunduğu sanatsal/bilimsel çalışmaları
  • İmece yapılan faaliyetleri
  • Kentlinin hayata bakışı (ben merkezli? Önceliği kendi şehri, kendi ülkesi veya tüm insanlık?)
  • Sokaklarının estetiği, yolların temizliği, sağlıklı suyu, temiz havası, gece aydınlatması, yeşil /beton oranının yeşil yüzdesinin fazla oluşu yani çevre bilinci

Bir kent, sadece insan ve bina yığını değildir. Kentler de insanlar gibidir, hayatın merkezine parayı koyduğu taktirde Faust’a döner, dolayısıyla kentin merkezinde para değil, ruh vardır. 

Kent ruhuna sahip çıkmanın sonuçları nasıl görünür? 

  • Binalarından gelen mutlu insan seslerinde,
  • Kente mutlu olmak için gelen ziyaretçi sayısında,
  • Kentlinin, mutlu olunmanın gereklerini anlattıkları kent dışı ziyaret sayısında

 

Şimdi, düşünmek zamanı, kentimize sahip çıkıyor muyuz? Kentimizin ruhuna sahip çıkıyor muyuz? Yoksa sadece ruhsuz şekillerin çoğalmasını mı seyrediyoruz. Bize ilham veren unsurlar nerede? 

Bu yazı, Yeni Yüksektepe Kültür Derneği'ndeki felsefi sohbetler ışığında, Bursa Hakimiyet Gazetesi İnsan Kaynakları için hazırlanmıştır. 

 
Toplam blog
: 68
: 2603
Kayıt tarihi
: 27.05.11
 
 

Çoklu paydaş ortamında çalışma yeteneği, özellikle inovasyon ve kümelenmeyi teşvik etmek için kamu k..