Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '13

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Kent Yönetimciliği

Kent Yönetimciliği
 

Örnek Kent Yönetimi- Eskişehir


Son günlerde özellikle Kent Yönetimi algısında, İstanbul Taksim-Gezi Parkında yaşanılanlar nedeni ve Marka Belediyeciliğini çokça duyduğumuz bu günlerde ben de Kent Yönetimi kavramını ele almak istedim. R.E.Pahl, Weber’in güç, bürokrasi ve modern toplumlardaki yönetim sistemleri konusundaki çalışmalarından hareketle, kentin mekânsal ve toplumsal değişiminde kent yöneticilerinin (özel ve kamu sektörü) etkin olduğu düşüncesini içeren kent yönetimciliği kuramını geliştirdiğini söylemekle başlamak gerekir. Kent yönetimciliği kuramı, kent yöneticilerinin uygulamalarıyla oluşan kentsel yapının açıklanmasına odaklanmış bir kuramdır.

Kent yönetimciliği yaklaşımı iki temel soruya yanıt arar: “Kıt kaynakları ve imkânları (sosyal kaynaklar, kültürel kaynaklar, konut, endüstri ve ticaret binaları, ulaşım, eğitim, sağlık ve eğlence) kim elde eder? Bu kaynakların nasıl dağıtılacağına ve bölüştürüleceğine kim karar verir? Kimin karar vereceğine kim karar verir?”

Kıt kaynakları kontrol altında bulunduran kent yöneticileri, toplumsal ve mekânsal dağılımı büyük oranda belirlemektedir. Bu açıdan kent yönetimciliği kuramı kentsel alanda iktidar, çatışma ve piyasa ve devlet kurumlarının rolüyle ilişkili sorunları kent sosyolojisinin merkezine alır.

Pahl’a göre, yaşam şanslarına ilişkin kaynaklar ve imkânlar, rastgele olmayan bir biçimde kent yöneticileri tarafından dağıtıldığından; kent sosyolojisi, nüfusa yönelik bu türden dağıtımların nedenlerini ve sonuçlarını anlamakla ilgilenmelidir. Bu nedenle dağıtımı, düzenlemeyi yapan ve “kapı bekçileri” konumunda olan profesyonellerin değerleri ve ideolojileri kent sosyolojisinde merkezî bir öneme sahiptir. Pahl, kentsel kaynakların dağıtımını elinde bulunduran kapı bekçilerine ve onların kurallarına, değerlerine ve ideolojilerine odaklanmanın yanı sıra mekânsal bileşenleri de inceleyerek yaklaşımını sistematik hâle getirmeye çalışmıştır. Pahl’a göre “erişim” ve “tahsis” anahtar kelimelerdir. Erişebilirlik, fiziksel hareketlilik veya siyasal aktivitelerle (ya da her ikisiyle) geliştirilebilir.

Kaynakların tahsisine ise kentsel sistemin yerel yöneticileri (politik güce sahip olanlar) karar vermektedir. Devletin (merkezî) ve özel sektörün finansal ilgileri ise genel sınırlamaları belirlemektedir. Tahsisler kent yöneticilerinin ideolojilerine ve değerlerine göre toplumun bir kesimini diğerine oranla ayrıcalıklı konuma getirebilmektedir. Örneğin çevre yolunun orta sınıfın yaşadığı bir mahalleden geçme ihtimali neden daha yüksektir? Pahl, bu türden sorularla kent sosyolojisi ve siyaset teorisinin temelini oluşturmayı ümit etmektedir.

Pahl’ın kent yönetimciliği yaklaşımı çerçevesinde ana önermeleri şunlardır:

(1) Mekânsal sınırlamalar:Kıt olan kentsel kaynaklara ve imkânlara erişim konusunda temel mekânsal sınırlamalar bulunmaktadır. Pahl, bu türden sınırlamaların zaman ve maliyetle ilgili olduğunu belirtmektedir.

(2) Toplumsal sınırlamalar:Kıt olan kentsel kaynaklara ve imkânlara ulaşım konusunda temel toplumsal sınırlamalar vardır. Bu sınırlamalar toplumdaki gücün dağılımını yansıtmakta ve şu şekilde tanımlanmaktadır: -Bürokratik kurallar ve prosedürler, -Kentsel kaynakların dağıtımını ve kontrolünü gerçekleştiren kent yöneticileri.

(3) Bağımsız değişken olarak kent yöneticileri:Farklı bölgelerde yaşayan nüfusların kaynaklara ve imkânlara erişimi farklılık arz etmektedir. Kentsel nüfusun kaynaklara ve imkânlara erişiminin sınırlandırılması bağımlı değişken, bunun kontrol edilmesi, kent yöneticileri ise bağımsız değişkendir.

(4) Kentsel sistemde çatışmanın kaçınılmaz olması:Kaynaklar ve imkânların çoğu mevcut nüfusun tamamı tarafından değerlendirilmektedir. Dolayısıyla kentsel sistemde çatışmanın olması kaçınılmazdır.

Bu bağlamda kent yöneticileri, kentle ilgili temel kararları aldıkları için kentin kontrolünü ellerinde bulundurmaktadırlar. Kent yöneticilerinin aldığı temel kararlardan bazıları şunlardır:

* Konut ve eğitim gibi alanlara ayrılan kaynaklarının dağılımını kontrol etmek;

*Kentleri planlamak ve ulaşım sistemini düzenlemek;

* Vergi miktarlarını ve bunların hangi alanlarda kullanılacağını belirlemek;

* Park ve oyun alanları gibi kamusal mekânları belirlemek

* Alışveriş merkezi vb. tüketim mekânlarını belirlemek. (Bu maddeye dikkat çekmek isterim.)

Kent yöneticilerinin kente ilişkin kararlarını etkileyen bazı faktörler bulunmaktadır. Pahl Weberci bir çerçeve içerisinde müdahalenin doğası ve türünü birkaç faktörle ilişkilendirmektedir:

- Alanın siyasal tarihi;

- Siyasal, toplumsal ve ekonomik gücün mevcut dağılımı;

- Yerel teknokratların değerleri ve ideolojileri;

- Diğer yerelliklere ait göreli yoksunluğa ilişkin bilinç.

Kent yöneticilerini kentsel sistemin merkezine yerleştiren Pahl’a göre, kentlerin kontrolü ne doğal güçlerde ne de piyasanın gizli elindedir, kent zamanla daha karmaşık hâle gelen kentsel sistemin giderek sayıları artan bürokratlarının ve yöneticilerinin kontrolündedir. Yerel politikacılar ve kentin siyasal yöneticileri her ne kadar halk tarafından seçilmiş olsa da, kentsel sistemin kontrolü bürokraside bulunan kişilerdedir. Kentlerin büyümesi ve büyüdükçe karmaşıklaşması kent bürokrasisinin de hızla çoğalmasına neden olmaktadır. Bürokrasinin artması ise kentte yaşayanlarda yabancılaşma, güçsüzleşme ve çevre kontrolünü kaybetme duygusu yaratmaktadır. Zira bu yetkililer planlama kararlarıyla kentin merkezinde veya periferisinde (kıyı, çevre, uç) yeni toplulukların oluşmasını ya da mevcut toplulukların farklı alanlara gönderilmesini sağlayabilmekte ve nihayetinde kentin sosyal ve mekânsal yapısını belirleyebilmektedir. Kent yöneticileri, sahip oldukları gücü kişisel özelliklerinden değil bürokratik sistemden elde etmektedirler.

Weber’in bürokrasi analizini ve yaşam şansları yaklaşımını kullanan Pahl, bu nedenle, mevcut nüfusun kaynaklara ve imkânlara ulaşım oranlarından ziyade, bu oranları kontrol eden kent yöneticilerinin ahlaki ve siyasal değerlerinin ve temel kararlarının kentsel alandaki yaşam şanslarını nasıl etkilediğinin ortaya konması gerektiğini ileri sürmektedir. Zira denetleyiciler, plancılar, sosyal çalışanlar, mimarlar, eğitimciler, emlakçılar, gayrimenkul komisyoncuları, piyasa temsilcileri, özel girişimci veya devlet, kentsel sistemde en alt düzeyde bulunan katılımcıların amaçlarını ve değerlerini düzenlemektedir.

Devlet kaynaklarını elinde bulundurması ve dağıtımı düzenleyici konumda olması nedeniyle kent yöneticileri gerek sermaye birikim süreçlerine gerekse sınıfların oluşumuna doğrudan müdahale edebilmektedir. Zira Weberci yaklaşımdan hareket eden Pahl’a göre, iktidarın devlette yoğunlaşması, iktidarı elinde tutan yöneticilere özel bir konum vermekte ve yerel yöneticiler kentsel kaynakların dağıtımında belirleyici aktör olmaktadır. Diğer taraftan kentle ilgili çalışmalarda kamu görevlilerinin yanı sıra özel kesimdeki yöneticiler de bulunmaktadır. Örneğin konut kredisi faizlerini belirleyenler, ev sahibi olmayı etkilemekte ve banka yöneticileri konut satın alma biçimlerini belirleyebilmektedirler.

Pahl, kentsel kaynakları elinde bulunduran kent yöneticilerinin bu kaynakları nasıl kullandıklarını ele alarak kentte oluşturdukları dağıtım ve erişebilirlik yapılarını ortaya çıkarmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda Pahl, hem kentin fiziksel kullanımını etkileyen planlama süreçlerini hem de kıt kaynaklar arasında özel önem atfettiği konut, iş ve eğitim fırsatlarının dağıtımını ve kontrolünü ele almaktadır.

Pahl özellikle 1960’lı yıllarda Britanya’daki siyasal, ekonomik ve toplumsal koşullar içerisinde kentsel kaynakların dağıtımında kent yöneticilerini bağımsız değişken olarak tanımlanmıştır. Ancak özellikle 1970’lerin ikinci yarısından itibaren yaklaşımının sınırlarını genişletmeye çalışmıştır. Bu durumun temelde iki nedeni bulunmaktadır: Birincisi Pahl’ın çalışmalarına yönelik eleştiriler, ikincisi ise II. Dünya Savaşı sonrası oluşan ekonomik, siyasal ve toplumsal düzenin giderek değişmeye başlamasıdır. Bu yaklaşıma yapılan eleştiriler, temelde kim yönetir sorusuyla ilişkili olmuştur. Bu eleştiriyi yapanlara göre, kent yöneticilerini de yönetenler vardır. Dolayısıyla kent yöneticisi halk ile “gerçekten yönetenler” arasında bir konuma sahiptir ve bu bağlamda kent yöneticileri görevi yerine getiren aracılar durumundadırlar. Bu bağlamda Pahl’ın kentsel güç yapısında orta kademede yer alan kent yöneticilerine fazlasıyla güç atfederek onların üzerinde yer alan politikacıları ve şirket sahiplerini dışarıda bıraktığına ve nihayetinde asıl/gerçek karar vericiler yerine onların aracılarını ön plana çıkardığına, bu nedenle de yaklaşımının bazı yetersizliklere sahip olduğuna işaret edilmiştir.

 Pahl’ın uluslararası sosyo-ekonomik süreçleri dikkate almaması da eleştirilmiştir. Diğer taraftan politik ekonomi yaklaşımına sahip olanlar kent yönetimciliği yaklaşımını, yerel ve uluslar arası sermaye akışının üstlendiği role vurgu yaparak kentlerdeki uluslararası hiyerarşi oluşumuna dikkat çekilmemesi nedeniyle eksik bulmaktadırlar. Onlara göre kent yöneticileri en önemli aktör olmadıkları gibi, teknolojik değişiklik, sanayileşme gibi kapitalist süreçlerle engellenen bir gruptur. Bu nedenle kurallar ve prosedürleri uygulayarak kentte yaşayanları kontrol eden ve işletmelerin kâra geçmesini sağlayan kent yöneticileri kapitalizmin aletidirler.

Pahl kendisine yöneltilen eleştirilere cevap vererek bazılarını haklı bulmakla birlikte kendi tezini tümüyle değiştirmemiş sadece kapsamını genişletmiştir. Pahl’a göre kentsel sorunlarla ilgili en güçlü yaklaşım 1970’li yıllarda Marksist analiz çerçevesinde geliştirilmiştir. Pahl, kullandığı kavramların eski moda terimleri içerdiğini ve kendi pozisyonunu yeniden tanımladığını belirtmektedir. Pahl’a göre kent sosyolojisinin sosyolojisi ilk olarak Marksist kent sosyolojisini, ikinci olarak, sosyalist devlette ya da merkezî olarak planlanan ekonomilerde kentsel ve bölgesel kalkınmayı içermeli ve son olarak, kamu hizmetlerinin ve imkânlarının kapitalizme hizmet edip etmediği gibi sorularla ilgilenmelidir.

 Pahl kent sosyolojisinin Marksist kent analizini içermesi gerektiğini söylemekle birlikte sonuç olarak Marksist devlet kuramını yetersiz ve Weberci bürokrasi analizini daha güçlü bulmaktadır. Zira Pahl’ın yaklaşımında kente erişebilme ve kentin sahip olduğu imkânların dağıtımı çok önemlidir. Pahl kent yönetimciliği yaklaşımını geliştirirken özellikle refah devletindeki yöneticiler ve yönetici kentsel toplum ilişkisinden hareket etmektedir. Reel gelirin yeniden dağıtımını, kamu kaynaklarının ve imkânlarının tahsisinin bir sonucu olarak değerlendirmektedir. Ona göre bütün mesele söz konusu kamu kaynak ve imkânlarının nasıl dağıtıldığı ile ilgilidir.

Kent yöneticilerinin ya da kapı bekçilerinin araştırma stratejilerinde kullanışlı olduğunu belirten Pahl’a göre, kent yöneticilerinin veya kapı bekçilerinin örtülü amaçlarını, değerlerini, kabullerini ve ideolojilerini keşfetmek profesyonellerin bürokrasideki rollerinin anlaşılmasına imkân tanımaktadır. Bu bağlamda Pahl, Weberci gelenek içerisinde kalarak kente ilişkin kararlarda ve uygulamalarda bürokrasinin sahip olduğu gücün varlığını sürdürdüğüne dikkat çeker.

Pahl’ın Kent Yönetimciliği kavramını okuyunca; Kentlerin, Metropolllerin yönetiminin ve İstanbul Taksim Gezi Parkında yaşanılanların arka planını bilimsel olarak anlamak daha da kolaylaşıyor.

Nizamettin BİBER 

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..