Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '13

 
Kategori
Kentleşme
 

Kentleşme üzerine

Kentleşme üzerine
 

Kentler, insanoğlunun korunma gereksinimi ile var olmaya başlar. Eski çağlardan beri sürekli alet geliştiren ve kullanan insan, korunma duygusuyla bir dayanışma içinde olarak, o günden bu güne yerleşim alanları kurmuş ve geliştirmiştir.Bu oluşum sürecinde, kırsaldan deniz kıyılarına akın eden halk deniz ticaretini geliştirerek kentleri yeniden biçimlendiriyor. Zamanla kentleri oluşturan ve uzun süre ayakta kalabilen; saraylar, hanlar, hamamlar, dinsel yapılar ve o günün site kentleri bu gün gördüğümüz ‘siteler kentine’ dönüşüyor.

Ancak zaman içinde çeşitli nedenlerle nüfusun dengesiz akışkanlığı ile kentlerin yapıları da değişmiştir. Kent sarmalını oluşturan çember genişledikçe, merkezde var olan o klasik anıtsal yapı dokusu da gün geçtikçe biçim değiştirmiş ve bozulmuştur.

Yerleşik düzene geçen toplumlar, anıtsal kentler kurmuş ve bu sanatsal değeri olan yapıları bu güne kadar korumuşlardır. Konar-göçer toplumlar ise, son yüzyıl içinde sanayinin de yanlış konumlanmasından olacak, kentlerini koruyamadığı gibi, yaşadığı kentin eski antik dokusunu da bozarak göçebeliğini sürdürmektedir.

Fatih Sultan Mehmed’in Avrupa değerleriyle ilgilenmesinden dolayı, bazı zanaatkârlar ve sanatçıların Osmanlı Devleti ile bağlantı kurduğu; Rönesans döneminin en önemli sanatçılarından ressam ve bilim adamı Leonardo Da Vinci’nin 2. Beyazıt’a mektup yazdığı bilinir.

Bu yazışmalardan şunu anlıyoruz ki, dünya kentleri birbirlerinden etkilenmiş ve paralel bir yapılanmayla bugüne gelmiştir.

Şehir plancısı, düzenli gelişmenin olması için, yerleşkelerin değişiminde etkili olabilecek sosyal, ekonomik ve teknik verilerle; estetik, kültürel bilgisini birleştirerek; doğal-çevre dengesini koruyarak; geleceğe yönelik amacı olan karar vericilere öneriler sunmalı ve bunların uygulanmasında uzman kişi ve kurumlara gereksinimin varlığını daima vurgulamalıdır.

Bu kurum ve kişiler, karar vericiler tarafından dışlanırsa, sonuç olarak bu görünen çirkin manzara oluşur. Bu manzaradan geriye dönüş zor ve neredeyse olanaksızdır. Şehir planlayıcılar olaya günlük bakmazlar, yaşam onların yaşadığı zamanla sınırlı değildir. Böyle düşünen sanatçı, sanatkâr ve şehir planlayıcıların yüzlerce yıl önce planladıkları kentleri bugün görüyor ve bu sanatsal yapılara hayranlıkla bakıyoruz.

Olumsuz biçimde değişen kentleşmenin önüne geçecek yöneticiler ve uygulayıcılar; geç kalmadan şehir planlayıcılarla işbirliği yaparak; çocuklarımızın geleceği için sağlıklı kentlerin oluşmasını sağlamalıdırlar.

Duvarlarla çevrili olan, doğal-çevre dengesini göz ardı eden yerleşkelerde, sağlıklı insan olamaz. Hem doğa, hem insanın kendisi ziyan olur. Kent insanı, insan kendini yer!


Canip DOĞUTÜRK

Fotoğraf : afasam.org/tr/featured/prof-dr-akif-cukurcayir-ile-kentlesme-uzerine-roportaj/

 
Toplam blog
: 18
: 1578
Kayıt tarihi
: 16.07.09
 
 

Eğitimci, Yazar ..