Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '15

 
Kategori
Güncel
 

Kerim’ce güzellemeler -27–

Kerim’ce güzellemeler -27–
 

Adıyaman da parkmetre uygulamasına başlandığı günden bu yana caddeler boşaldı. Sahi o araçlar ve özellikle "satılıktır" yazısı olan araçlar ne oldu, birden nereye kayboldular? Hani bazılarına lazım olabilirdi yani! Bakalım parkmetre uygulaması ne kadar devam edecek. Daha önce ki devam etmedi de…

***

Genç alımlı ve çalımlı kadın, kocalarının ardından yürüyen birkaç kadına rastlar. Karşılaştığı manzara kendine hem tuhaf gelir, hem ilginç gelir. Güya biraz dalga geçerek kendince espri yapmak ister. Siz neden kocalarınızın ardından gidiyorsunuz, sizin değeriniz işte bu kadar!” der. Yaşlı kadınlardan biri döner, söyledikleriyle kadını yerin dibine sokacak bir cevap verir. “Tövbe, tövbe, sen ne diyorsun yavrum, sen neler diyorsun? Galiba kıyamet yaklaştı! Kocalarımız bize çok değer verir, ama biz kocalarımız ile yan yana yürümeye ar ederiz. Neden mi? Çünkü dul kalanlar, kocası şehit olanlar var, evlenemeyenler var. Onların gönül yaralarına tuz basmayalım, utandırmayalım diye, kocalarımızın bir iki adım gerisinden yürürüz ”diyerek utandırır. Peki, şimdikiler öyle mi, ne dersiniz?

***

Hayatımızda birçok yer, zaman ve mekânda, birçok insan ve söylemlerine karşı "evet!" dememiz gerekirken "Hayır!!", "Hayır!!" dememiz gerekirken "evet!" diyemiyoruz. Bu yüzden yaşantımızın dengesi değişmekte ve bizleri huzursuz etmektedir.

***

Yüzüne bile bakmayan insanların, yüzüne bakılmadığına şahit olduğunuzda; "ne oldum değil, ne olacağım?" diye bir iç geçiriyor musunuz acaba?

***

Tuzaklar kurulur, farkında olamazsın. Sen daha tuzağın ne olduğunu anlamadın, bir bakarsın ki, tuzağı kuran kendi ayaklarıyla yakalanmıştır. Tuzakları başlarına geçmiştir. Tuzaklar kuranların da üstünde tuzakları bozan ve başlarına geçiren bir güç vardır. "Hayır, bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır.” Yüreğiniz, kalbiniz, ferah olsun. O her şeye kadirdir,

***

Bugün çamaşır ipine asılmış elbise gibiyim!.. Her tarafımda acıtan çengel-mandal izleri!. Güneş vurmuş sıkılmış gibiyim olmuşum kupkuru!. Soğukta kavrulmuşum, suyum çekilmiş kaskatı!… Asil olan bir su damlası gibiyim, yaprak üstünde. Rüzgâr sallar bozulur aslım bilinmezliklere… Belki erir yok olurum, katılırım deryalara… Belki de aslıma rücu ederim, düşerim kara toprağın bağrına!.

***

İnsan olarak, her geçen gün ruhumuzda insanî, imanî ve ahlâkî bir takım şeyler eksiliyor da farkında değiliz. Belki imanî eksikliğini sorgulamak haddimiz değil (çünkü dinini, diyanetini öğretmek lazım gelir); ama insanî ve ahlâkî eksiklikleri düzletmek adına üzerimize düşen görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerekiyor.

***

Meydana çıkmış bazı cengâverler, cürmüne bakmadan atıp tutarlar. Bilmezler ki ateş olsalar cürmü kadar yer yakarlar. Bol keseden harcadıkları alengirli beyanatlarıyla çevresini etkilediklerini düşünürler. Bilmezler ki kaale alınmazlar, sözlerinin hiç bir tesiri olmamaktadır. Bağnazlıkları, hercai ve havai tavırları, edaları, bencillik üzerine kurulu yaşam tarzları, egoizm üzerine yoğunlaşmış kişilikleriyle, başkasına söz yetiştirecek çaba ve gayretleriyle,  kendilerini bulunmaz Hint kumaşı görmeleri gibi aymazca insanlara yüklenmeleriyle, yerin dibine, Esfali Safiline kadar yol alırlar. İnsani meydanlarda fırıldak misali ani ve keskin dönüşlerle ancak kendilerini sollarlar. Söz ve söylemleri insanları rencide edenler, bir yerlere gelebilmek için bazı atraksiyonlar yapsalar da sonuçta hüsrana uğrayanlar yine kendileri olmaktadır. Kimsenin kimseyi kabul etmek ve ettirmek zorunda olmadığı bir zeminde ve ortamda, insanlardan icazet beklemek, taltif veya takdir etmek, herhalde hiç bir akıl ve mantıkla izah edilemez. Bazen bunun bilincinde ve farkında olunsa bile, nefse pek de hoş gelmediği, memnun olmadığı, şeytani vesveselerden aklını, yüreğini ve kalbini kurtaramadığından olsa gerek; insanlardan biat beklemek, ilgi, alaka ve teşekkür istemek,  aymazlığın daniskası olsa gerek. Unutulmamalı ki toplumun mevcut iç dinamikleri, kendi içerisinde bir takım ritüellerle; ya insanı insan eder, ya insanı merkep eder. İster küheylana bindirir şahlandırır, isterse merkebe ters bindirir, gülünç hale getirir. İnsan, kendisinde mevcut yetenekleri sayesinde, en iyi kararı yine kendisi verir. Gerisi maval okumaktan öteye gitmez biline! Malum bu meydan ne cengâverler gördü; ama öyle, ama böyle!

Kerim BAYDAK

kbaydak61-artan@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1022
: 214
Kayıt tarihi
: 06.11.12
 
 

Kerim BAYDAK 01.01.1961  ADIYAMAN  doğumlu.. 2003 yılında Anadolu Üniversitesi  İşletme Fakultesi..