Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '13

 
Kategori
Eğitim
 

Kerim Korkut’la yeni ufuklara doğru/ Okul yolunda

Kerim Korkut’la yeni ufuklara doğru/ Okul yolunda
 

Hep güzel ve faydalı şeylerin öğretilmeye çalışılması çocukların hayat hakkında eksik bilgilenmelerine neden oluyor. Onların bize ya da topluma verecekleri değil, bizim ya da toplumun onlara verecekleri de değil, onların kendilerine verecekleri şeyler önemli. Kendileri için varlar ve kendileri için yaşayacaklar. Oysa biz çocuğumuzu büyüdüğü zaman Bizans’a yollamak isteyen Battal Gazi gibi yetiştiriyoruz. Bunun sonucu olarak çocuklarımız kendinden ve hayatından haberi olmayan görev robotu gibi büyüyor.

Çocuk yetiştirme uzmanlarının feriştahı Kerim Korkut’un eline su dökemez, yerim onları! Kanmaya hazır insanları kandırmak kolay, beni kandıracaksın. Çocuk okula gidiyor. Annesi de yanında. Çocuğun çantası da annesinin sırtında. Bu ne şimdi? Çocuk henüz doğmadığını, kucakta olduğunu, bebe olduğunu düşünecektir.  Sizin yanıldığınız nokta çocuk küçüktür ama aklı büyüktür. Ya o yaşta sorumluluk vermeyeceksin, ya da peşinden gitmeyeceksin.

Çocuk sabahın köründe (benden bile önce) döverek zorla uykusundan kaldırılmış, eşeği ve baltası elinde oduna gider gibi evden çıkarılıyor. El kadar çocuk, ağzı süt kokan oyun çocuğu,  baltayla oduna gider gibi, 10 kilo ağırlığında sırt çantası… Derin uykusundan uyandırılarak… Bu fikir hangi beynin ürünü acaba?

Kerim Korkut eğitim sistemlerinde çocuklarımız uykusunu alıp kahvaltısını ettikten, anne babasına sarılıp öptükten sonra, güneş doğmuş, rüzgâr saçlarını okşamaya hazır, oynamaya gider gibi eğitime gidiyor. Üstelik dört duvar arasına değil denize, kırlara, dağlara, hayatın içine… Olmaz diyenler, hayal bu diyenler, destek versinler, görecekler. Bir toplumun çocukları hapishane gibi dört duvar arasında değil toplumun bağrında büyür.

Böyle oduncu gibi, sabahın köründe… Siz çocuk olsanız ne yapardınız? Okula hiç böyle gidilir mi ya!

Bu 10 kilo ağırlığındaki çantalarda ne var? Aç bir bakayım annesi, merak ettim. Çoban gibi azık mı koydun? Ama örgülü altın sarısı saçları rüzgârda dağılan kızın ekmeğine tereyağı sürmek isterdi belki de. Soğuk, kurumuş ekmek. İçinde ne var? Patates kızartması mı? Kantinden alırdı cip mip, ne gerek var. Ah ablam, ah! Hiç çocuğunun yerine kendini koydun mu? Mutlu mudur sence? Büyükler her şeyin doğrusunu bilirler değil mi?

Çocuk sevgiyle büyür, burada sevgi olamaz; çünkü her şey zorla yaptırılıyor. Hiçbir çocuk sabah altıda uykusundan uyanmak istemez. Bu yetişmeler travmadır, ablam, travma. Bedelini sonradan ödersin. Anlamazsın bile. Çocuğun bir gün serseri olur. Ben her şeyi verdim, bu çocuk niye böyle oldu dersin. Her şeyi vermiş ama sevgiyi vermemiş olabilir misin acaba. Sevgi zorla verilmez çünkü. Çocukları öpmek sevmek değildir. Bu büyük dediklerin Korkut’un dergâhtan kovduğu abdestsiz dervişlerdir ablam!

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..