Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kerim Korkut’la yeni ufuklara doğru/Hakaret

Kerim Korkut’la yeni ufuklara doğru/Hakaret
 

Hakaret olarak algılanan davranış ve sözler aslında sadece belirli bazı durumlar olmalıdır. Kişiyi utandıran ve çevreye karşı küçük düşüren, rencide eden bu söz ve davranışların çok büyük sorun olarak hayatımızda yer alması gerekmez. Adamın şekli tuhaftır; ayının biri ayıya benzetmiştir. Ayı bir hayvandır. Belli bir şekli vardır. Burada her ne kadar görüntü olarak ayının şekline benzetilmek hakaret sayılsa da işin özü kabalık açısından da bir aşağılama vardır. Ayıyı ayı olarak seviyoruz ama bizi ayıya benzettikleri zaman kızıyoruz. Oysa gerçeğe kızılmaz. Şeklimiz ayıya benziyorsa niye kızıyoruz ki. İyi de ayı şeklinde adam olur mu? Normal bir insanın şekli asla ayıya benzemez. Ayıya benziyorsan kendine bakmamışsındır. Bir de hakaret ediyorsun diye adama kızıyorsun. Ayıya benziyorsan ben sana ayı gibisin derim arkadaş! Bu, hakaret değildir.

Hakaretin ne olduğunu da kimse bilmiyor ya. Hakaret sayılan olay, durum bir kere doğru olacak. Sen şerefsizsin dedin. Sana bunu söyleten olayları durumları ispat edeceksin. Beni şerefsiz olarak nitelemene neden olan söz ve davranışım nedir? Ayıbıyla/ hatasıyla/ utancıyla/ rezaletiyle insan yüzleşebilmelidir. Başımızı kuma gömerek ve yediğimiz naneleri saklayarak onurlu olamayız. Fakat ayıp denilen bu şeyler kime göre ayıp? Örneğin bana göre şerefsizlik sayılacak şeyler istemediği halde evli olmayan ve istemiş olsa bile evli olan bir kadına yanaşmak. 21 yaşının altında erkek ya da kızlara kendileri istemiş olsa bile yanaşmak, taciz etmek, Birinin hakkını, malını, parasını almak. Kutsal olarak kabul edilen değerlere saygısızlık yapmak. Hepsi bu. Şerefsizliğin kapsamına giren şeyler bundan ibaret. Bunları yapmıyorsanız ve birisi size şerefsiz diyorsa kendisi şerefsizdir. Savaştan kaçmak şerefsizlik değildir. Rızaen evli olmayan birisiyle yatmak kalkmak şerefsizlik, namussuzluk değildir.

Yani şimdi her şey hakaret konusu. Sesini yükseltsen hakaret. Sakız çiğnesen hakaret. Beğenmesen hakaret. Hiç kimseye bir şey söyleyemiyorsun. Böyle yaşanmaz ki. Şaka yaparsın hakaret. Gülersin hakaret. Tanrı yok dersin hakaret. Ben öyle inanıyorum. Rengin çiçek bozuğu dersin hakaret. Beylere bayanlara kusursuz davranacağız. Peygamberin sınıf arkadaşı bunlar. Sizi bilmem ama ben kolayını buldum. Kızılmayacak söz ve davranışıma kızanlara yar saçların lüle lüle diyorum. Kimseye mecbur ve mahkûm değiliz. Ben çook tanıdığımı, arkadaşımı kovdum. Dünyada yedi milyar insan var. Ali yoksa Veli var. O da yoksa deli var. Kimse vazgeçilmez değil. Hemen kırılıyor hemen darılıyorlar. Şımartmışsınız bu maydanozları. Özür dilerim, lütfen, bir daha olmaz; eteklerine kapan, yalvar… O kadar uzun boylu değil beyim. Diğer ülkeleri bilmiyorum ama Türkiye’de bu durum çok büyük sorun. İnsanlarımızın üçte biri psikolojik. Ne söylesen, ne yapsan küsüyor, kızıyor, darılıyor. Her şey hakaret sayılıyor. Konuşurken hakaret name kılavuzu kullanacaksın.

Türkiye’de hakaret edenler değil hakaret edilenler sorun. Meselelerini çözemeyen, durumunu kabul etmeyen, psikolojisi bozuk, takıntılı, kompleksli insanlar başımızın belası… Facede paylaşım yapıyorlar. Arkadaşımın Mevlana’yla ilgili bir gönderisi var. İlgimi çekti bir iki kelime yazdım. Hemen oradan biri çıktı. Sen Mevlana’ya laf söyleyemezsin. Haklısın, eğer Mevlana babansa, dedense söyleyemem. Sana ne, sen Mevlana’nın koruma polisi misin?

Adam 130 kilo, dobiş diyorsun, kızıyor. E o zaman zayıfla. İnsanlar söyler kardeşim. Ama diyelim kısa boylusun. Senin elinde bir şey var mı? Yok. Affedersin şeyi yere yakın, yerden bitme derlerse kişilik haklarına tecavüz anlamında bu bir hakarettir. Her şeye kızan, küsen, alınan kimseye kapıyı göstereceksiniz. Dostum, arkadaşım. Ne dostu ya, her sözüme, şakama kızan küsen kimse dost mu olurmuş. Niye dost arkadaş oluyoruz? Rahat konuşalım diye. Şaka, espri, içimizden geldiği gibi davranalım diye. İnsanın gevşemeye ihtiyacı vardır. Bırakın bu kırılgan çavuşlar yalnız başlarına kasılsın dursunlar. Asil yürek samimi sözden rahatsız olmaz. Ben kişinin o şakayı, yersiz sözü söylemesindeki niyetine bakarım. Hiç belli olmaz. “Güle güle” yi hakaret sayarım da “Defol git” i saymam. Hakaret ettiği insanın tavrından halinden bellidir zaten. Bir sözün hakaret niyetiyle söylenip söylenmediğini anlamak için hakaret içeren sözden önceki ya da sonraki söze bakmak lazımdır.

Ya sonra söz söylenir gider; suya yazılır, kuma çizilir. Bu kadar hassas olmamak lazım. Hassas davrananların aslında altından kalkamadıkları başka sorunları vardır. En küçük şeye hakaret diye kızanların gizli durumları araştırılmalıdır. Yedikleri ve yiyip sakladıkları bir nane vardır. Aniden parlamaları ondandır. Hani diyorum ki yalnızsanız ve kişi size bilinçli olarak hakaret etmek için söylememişse (Bunu anlarsınız) öyle bir değilse, bilmeden söz arasında ağzından kaçmışsa duymamış olun ya da duyduysanız bile unutun gitsin.

Bazen söz eylemden daha çok öne çıkar. Hani yapsa o kadar kızmazsınız. Bu, hakaret sayılan sözün herkesin yanında söylenmesinden olur. İnsanlar en çok küçük düşmekten ve onurunun kırılmasından rahatsız olurlar. Ama her söylenene de kızılmaz ki. Kırarız, üzeriz, alınır, kırılır, küser, gider diye korkudan ağzımızı açamıyoruz. Konuşurken hiç rahat değiliz. Sizi ve ortamı germeyen şeyler söylendiğinde(yani rahatsız olmadığınızda) aslında hiçbir şey söylenmemiştir. Çünkü söz rahatsız eder. Mutlu etmesini kabul ediyorsanız rahatsızlık vermesini de kabul edeceksiniz. Söz sadece güzellikleri anlatmaz. Aynı konuşmada aynı kişiye güzel bir şey söylersiniz boynunuza sarılır; olumsuz bir laf edersiniz Allah belanı versin diyebilir.

Hakaret mutlaka suç ve cezası da hapis olmalıdır. Ama neyin hakaret olduğunu tespit edeceğiz. Birine “kel” demek hakarettir. Çünkü “kel”  sadece saçı olmamayı ifade etmiyor; diğer başka bazı aşağılamaları da içeriyor. Yaşlıysa yaşlı dersin (80 yaş üzeri) ama “moruk” diyemezsin. Bunlar bir yıl (1 yıl) hapis cezasını gerektiren standart hakaretler olup yeniçağ düzeninde uygulanacaktır. Daha büyük hakaretler vardır. Örneğin kişiyi çıplak soyup herkesin içinde rezil etmek. Dine inanmadığını bildirebilirsin; ancak dine ve birinin inancına, kutsalına aşağılayıcı söz ve davranışta bulunamazsın. Gerçekten eski, yıkık dökük bir caminin ahıra benzediğini söyleyebilirsin ama genel olarak cami için ahır benzetmesi yapamazsın. Umumhane kadınının yaptığı işi söyleyebilirsin ama onun yaptığı bu işle ilgili olarak aşağılık biri olduğunu söyleyemezsin. 2. derecede ağır hakaret olup 5 yıl cezası vardır.

Herkes her şeye kızıyor, küsüyor. Ama bize karşı yapılmadık, söylenmedik şey de kalmıyor. Ben örneğin “hamallar kötüdür” gibi bir cümleyi yazanı tutuklarım. Çünkü hamallık yapan insanlara hakarettir bu. Üstekiler kendilerine yönelik en ufak söz ve yazıya dava açıyorlar. Siz de sizi yazı ve konuşmalarıyla aşağılayanlara karşı dava açın. Genel bir ifade olarak geçse bile örneğin “köylüler hırsızdır”  sözü hakarettir. İsteyen davasını açar ve tazminatını alır. Ama elbette sözün söylenme amacına da bakmak lazım. Bir de adam hakaret ediyor, arkasından özür diliyor, iş bitiyor. Bu durum insanlarda nasılsa özür dilerim hallolur şeklinde bir anlayışa sebep oluyor. Yani bu iş bu kadar kolay olmamalı. Şu anda çoğumuzun kızdığı şeylerin %90’ı hakaret değil. Bunları görmezden, duymazdan gelebiliriz. Söyleyenler hastadır, cahildir, dikkatsizdir, kişiliği gelişmemiştir. Devamlı yapıyorsa kulağını çekeriz. Ama ağzından kaçmışsa kötü bir niyeti ve kastı yoksa duymayalım. Bunu yapın hayatımız %30 daha iyi olacaktır. Ama gerçek hakaretçileri de affetmeyelim.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..