Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '08

 
Kategori
Kitap
 

Kerimoğlu 2

Kerimoğlu 2
 

İzlenimler

Gizemli Bir Söyleşi Nabide KILINÇ

KERİMOĞLU VE MENTEŞE(ÇAKALLAR)

Yerkesik’te Kerimoğlu’nun vurulduğu eve doğru yolculukta, ilk durağımız Menteşe’deki mezarlık. Altınsoy’la birlikteyiz...

Altınsoy, genişletilmiş “kerimoğlu” eserinin baskısına ihtiyaç var derken, gözlerim seyre daldığım o mezarlıkta.... Altınsoy’u duyar gibi olsam da, kulağımda “kerimoğlu zeybeği” çınlamakta. Biraz da heyecanlıyım... Yanımda Kerimoğlu Hüseyin Efe’nin torunu bulunmakta. “Eyüp Efe”de büyük amcası olmaktadır.

Mezarlığın içindeyim. Önceki gün yağan yağmurun da etkisiyle toprak iyice yumuşamış, kaygan. Altınsoy hızlı yürüyor bense, biraz tedirginim.”Eyvah bilmeden bir mezara basacağız” diye sesim duyulmakta. Altınsoy, beni alıp götürüyor. Eyüp Efe’nin mezarı başına. Mezarın taşını eskimiş buluyorum. Hemen Sarı Sultan’ın mezarını soruyorum. Mezarı belirleyen bir tek başındaki kayrak taşı. Eyüp Efe’nin sevdalısı Sarı Sultan. “Eyüp Efe” vurulduğu anda çığlıkları gökyüzüne karışıyor. Bu çığlıklar ve yakılan ağıt “Kerimoğlu Türküsü”ne konu oluyor...

Heyecanım mezarlıkta biraz daha artıyor. Soğuk bir rüzgar kulağıma dolanırken, yüreğime kerimoğlu türküsü dolanmaktadır. Kulağımda çınlayan Kerimoğlu zeybeği rüzgarla yumak yumak dağılıp gidiyor, sesi uzaklaşıyor, bulut oluyor, gökyüzüne karışıyor.

Şimdi de Kerimoğlu’nun vurulduğu evdeyiz. O “ev” şimdi restorasyona hazır... Türkünün öyküsünün çıktığı yer “o ev” Yerkesik Belediyesi tarafından satın alınmış bulunmaktadır.

Muğla Valiliği Ormancı türküsüne konu olan “Belen Kahvesi”ni restore ettikten sonra, Kerimoğlu türküsüne konu olan evi projelendirme çalışmaları içerisinde.

Evin dibindeki dut ağacından dolanıyorum. Dut ağacına yaslanıp, Kerimoğlu Eyüp Efe’nin hikayesini canlandırmaya çalışıyorum.

Kerimoğlu Eyüp Efe’nin vurulduğu evin duvarları taş yapıdan örülü. Damı (çatısı) çökmüş. Pek bir şey belli olmuyor. İstiyorum ki, “pencere”yi bulayım. Kerimoğlu Hüseyin Efe’yi hissedeyim. Çünkü, “Kerimoğlu ve pencere” benim duygularımın anlatımıdır.

Bu nedenle; Şubat 2004’te gazetem Devrim’de çıkan Kerimoğlu yazımın anlatımından bir paragraf alalım;

“Hayalimde canlandırırım o vurulduğu evi. Canlandırdığım bir perde gibi oyunun bir bölümüydü sanki. O evde, hep pencerenin iç kısmında, silahını dayamış, bir efe oturuşuyla düşüncelerini ve gözlerini bulmak isterim, Kerimoğlu’nun. Tekrar mezarlığı seyre dalarım. Duygularımın sesinden, sazın telinden, türkülerin dilinden dinlerim, yaşarım Kerimoğlu’nun öyküsünü. Romanı okuduğumda ise, “kerimoğlu Hüseyin Efe’dir pencere iç kısmında olan. Eyüp’ün vuruluşu anında. Hüseyin Efe pencere mandalını açıyor, silahını atıyor.”

Canlandırdığım” o evi” ve” bahçe”yi aynı buluyorum.

Kerimoğlu’nun vurulduğu evin bahçesindeki diğer yapı, biraz daha sağlam duruyor. Küçük bir kiler, küçük bir oda içinde ocak, yüklük. Önündeki açık sofanın ahşap direklerinin köşe oymalarındaki işlemelerini, ustalığını görmeye çalışıyorum.

Kerimoğlu’nun vurulduğu evin bahçesinde gezinirken, toprak yine ıslak ve kaygan. Bahçenin dibinde sümbüller açmaya hazırlanıyor. Harım vardı diyor, Altınsoy. Çalılardan örülmüş bir çit. Arka bahçesinde gözetlemeye çalıştığım o topraklar ve ağaçlar, Kerimoğlu Eyüp ve Hüseyin Efe’nin atlarını bağladıkları yerlerdir, diye düşlüyorum. Bahçesinde yine sümbül, nergis kokmalı. O vadiye bakan ormanın derinliğinde bahçe kır çiçekleriyle bezenmeli.

Evin bahçesinde öyküyü gözlerimde canlandırmaya çalışırken, yaşadığım diğer duygu sevgili dost Ertuğrul Aladağ’ın söylediği “tarz”dır. Ertuğrul Aladağ’la yolda karşılaştım. Küçük bir prak damdan kiremit dama geçişi buldum” diye bahsetmesiydi.

Muğla Evleri’nin baş mimarı “Ertuğrul Aladağ” restorasyon projeleri üzerinde önemle çalışıyor. Muğla’nın mimari yapısına gönül vermiş. Muğla evlerini yaşatırken, içindeki yaşamı da canlandırıp gün yüzüne çıkarıyor. Eserlerini anımsayalım. “Kentimin öyküsü, Sekene, Aşkım Rodna, Andonıa, Muğla Evleri...”

Öyküye konu olan o ev direltildiğinde, herkes Yerkesik’te Menteşe’ye uğrayacaktır. Kırda dinlenebilmenin, Kerimoğlu türküsünü dinleyebilmenin, oyununa eşlik etmenin duygusunu ve tadını yaşayacaktır.

Menteşe mahallesindeki kadınların yaptıkları sac böreğinden yemenin lezzetini duyacaklardır. Serinlemek için bir tas ayran içmeye geleceklerdir.

Kerimoğlu Eyüp Efe’yi orada Menteşe’de bırakarak, Yeniköy muhtarımız Dursun Can’ın yemekli-düğününe uğurlu-kademli olsun diye uğramak istiyoruz.Düğün kurulmuş, yemekler de vurulmuş. Soğuk bir rüzgar inadına esiyor. Davullar ve zurnaların sesi rüzgara karışmış. Yeniköy muhtarımızla “Kerimoğlu Zeybeği’ni çaldıracak kadar vaktimiz olmuyor. İşlerimiz nedeniyle dönmek istiyoruz.

Geride davul ve zurnaları, o candan köylüleri, yüzlerinde misafire gösterdikleri sevgileri ve kalpleri ile bırakarak... Gülüşleri henüz solmamış o canlı, güzel insanlar...

 
Toplam blog
: 642
: 524
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Muğla'nın YERKESİK  beldesinde dünyaya gelmişim.  Yöremin o solunacak havasını, coğrafyasını çok ..