Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '07

     
    Kategori
    Eğitim
     

    Keşfedilemeyen yetenekler

    Keşfedilemeyen yetenekler
     

    Ben ilk okul 1. sınıfta okumayı-yazmayı, toplama - çıkarma işlemini öğrendim. 2. sınıfa geçtiğimde çarpma - bölme işlemlerinin olduğunu da gördüm. Kendime baktığımda eğitimimde bir zaman hatası göremiyordum. Ancak lisede tanıştığım Anadolu lisesi mezunu birkaç arkadaşım var ki, matematik hakkında pek bir bilgi sahibi değillerdi. Nedenini irdelediğimde Anadolu lisesinde matematiği öğrenmek için ilk önce İngilizce’yi öğrenmek gerekiyormuş. Şimdi size temelini bildiğiniz bir dille soru sorsam ilk önce Türkçe’ye çevirir, sonra soruyu yanıtlar, tekrar hangi dilde sorduysam çevirir cevap verirsiniz. Soruyu çözmek 2 dk.nızı alacaksa, diller arası çeviri yapmak da 2 d.nızı alacaktır. Erken yaşta İngilizce öğrenemeyip de matematik, fizik, kimya gibi derslerin temel bilgilerinden yoksun kaç kişiyi mezun ettik.

    Orta öğrenim bittiğinde de kimi insanlar hayallerini kovalar, kimileri de başkasının daha genelde ailelerinin hayalleri peşinde koştuğu bir açıktır. (Tabii ki ailesinin zoru ile erkenden evlendirilen geri zihniyeti hiç dahil etmiyorum). Genç yaşta rehber olarak aileden daha baskın bir etken de görmüyorum. Müziğe eğilimli olup da avukat olan, doğuştan atletik olupta masa başında bir işte bedenini çürümeye terk eden insan çoktur. Neden personele göre meslek yerine, mesleğe göre personeli tercih ediyoruz? Daha iyi bir gelecek için mi? Belki ama yanlış bir meslekle ne kadar mutlu oluruz, o bir tartışma konusu. Neden eğitim verilirken potansiyel bir yargılama yapılıp, başarıyı yakalayabileceğimiz bir mesleğe doğru yönlendirilemiyoruz? Ama bizde bunu sağlayacak rehberlik sistemi yok.

    Günümüzde spor deyince akla ilk gelen nedense futbol oluyor. Birçok ebeveynin futbola iyi bir meslek olarak baktığı gerçek. Hatta kime sorsanız amatör olarak futbol oynamayı bilir. Arada inanılmaz cevherler de çıkmıyor değil. Adam 8 saniyede 100 metre koşuyordur, ama futbolcu olacaktır. Bacakları düz bir metre sıçrıyordur ama basketbolcu olacaktır. Kimi de kıvraktır, beli bükülmez, güreşi hiç görmemiştir gösteren öğreten olmamıştır, bir potansiyel daha yitirilmiştir. Daha niceleri yitirilmedi mi? Ülkemizde nice cevherleri rehbersiz kaldığı için kaybetmedik mi? Daha ne kadarını kaybederiz bilemiyorum.

    Size biraz da gelişmiş ülkelerden örnek vermek istiyorum;

    Okul öncesi eğitim o kadar önemli ki (Japonya’da sadece 3 yıl insanın potansiyelini yargılayıp verilecek eğitim seçiliyor) çocuklar üç yıl kreşe gönderiliyor. O üç yılda okumayı yazmayı nasıl oluyor bilmiyorum ama toplama - çıkarmanın yani basit matematiğin mantığını kavratıyorlar. Zorunlu öğrenim 11 yıl ki, biz daha yeni 8 yıllık zorunlu eğitime geçebildik. O da bir sürü sansasyonel konu oldu. “Baba beni okula gönder” kampanyası gerekli bir faaliyet ancak ben, o Türküm diyen babalardan nedense utanıyorum. Lise döneminde potansiyel gruplara dönüştürülüp eğitim veriliyor. Öğreciye yeteneğine göre birkaç spor dalı seçiyorlar. Müfredatlı seçmeli iki dil öğretiliyor. Beyin jimnastiği yaptırmak için satranç gibi akıl oyunlarına teşvik ettiriliyor. Onlar bu işi 1980 yılından öncesinde çözmüşken biz (yıl 2007) hala eğitim eğitim diye haykırıyor ama atılan adımlar bir arpa boyunu nedense geçmiyor.

    Ben inanıyorum ki Türkiye’de okul öncesi iyi bir eğitim sistemi olmalı. İlköğrenimde yetenek avcıları dediğimiz rehberlik sistemi olmalı. Öğrenci yeteneğine göre yönlendirilmeli ve eğitimi ona göre verilmeli ki, geleceği, doğru ve emin adımlar atan insanlara sahip Türkiye ile feth edelim.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 283
    Kayıt tarihi
    : 18.01.07
     
     

    1983 Bulgaristan'da doğdum. İzmir'de bir kamu sektöründe orta düzey yöneticiyim. Yazmayı seviyorum. ..