Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '14

 
Kategori
Dans
 

Kesinlikle özgür yaşamakla ilgili!

Kesinlikle özgür yaşamakla ilgili!
 

Hayatım boyunca arabalarıma harika ses sistemleri kurdum çünkü çocukluğumdan beri müzik ve dans aşığıyım ben.

Otuzbeş yaşıma kadar o kadar çok dans ettim ki hatta bir keresinde dünyaca ünlü müzik grubu “Boney M” ile bile dans etmişliğim var. Altı yıl evvel  yerel bir gazeteci, beni bir resim sergisinde görmüş ve o dans eden kişinin ben olup olmadığımı sormuştu. Bir yıla yakın fabrikamdaki işçi arkadaşlar o kişinin ben olduğuna inanamadıklarını söylemişti.

Utandım mı? Hayır, tabi ki!

Müzik ritimdir, danstır! Ritim ve dans birbirinin ayrılmaz parçasıdır.

Yirmili yaşlarda Asena’nın yaptığı yılan dansını yapardım ve tabi ki o zaman Asena piyasada yoktu. Bir erkeğin Heavy Metalci olup göbek atıyor olması pek rastlanan durum değildir. Fakat dans bir ritim işidir ve o ritim sizi yönlendirir. Heavy Metal sizi kafa sallamaya yönlendirirken, Tarkan ve Türk kültürü de, hem yaşadığınız, hem de duyumsadığınız ölçüde, sizi göbek ve kalça atmaya  iter. Evet, çocukluğumdan beri düğünlerde ve derneklerde yıllarca alkış almış ve para toplamış biri olarak, korkmadan ve utanmadan göbek atardım bir erkek olmama rağmen!

Modern dansa cesaret edebilmem için yıllarca gözlem yapmam gerekti. Ve bizim kültürümüzde olmayan bir dans türü olduğu ve yıllarca kompozisyonda ve çiftli danslarda başarısız olduğumuz için, cesaretimi toplamam çok zor oldu. Bugünkü gibi internet ve dans kursları olmadığı için 80’li yıllarda modern dansa cesaret edebilmek, akıl alacak iş değildi. Ve bunu askeri bir gazinoda yüz kişinin önünde yapmak sadece ve sadece kendini bilmezlikti. Her şey benim dansımı bilen Bahar’ın Pink Floyd’un “We don’t need no education” şarkısında beni dansa kaldırmasıyla başladı! Yani özcesi ilk seferindeki cesaret bana ait değildi. Yerlerde süründüğümü ve ara sıra havaya bir balet gibi yay şeklinde  uçtuğumu hatırlıyorum. Ayaklarımı açıp sıçradığımda yere paralel olmayı başarmış ve yerden bir metre yükselmiştim. Evet, o zamanlar bacağımı iki yana açabilecek kadar esnektim.

Otuzlu yaşlarıma kadar davuldan daha hızlı dans eden adam olarak anıldım. Davulcunun çalma hızı ile benim hareket hızım, ne kadar hızlı ritim olursa olsun, her daim eşdeğerdi. Birçok defa dans etmekle kalmayıp vücudumun her noktasında tef de çalarak eşlik ederdim davula. Şayet bildiğim şarkıysa, solist mikrofonla, ben mikrofonsuz ve özellikle dans ederek, şarkı da söylerdim. Evet, benim bar ve gece hayatından bahsettiğim, dans ve müziktir. Ve Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde dans etmek benden evvel yasaktı. Orası bir sohbet ve müzik dinleme ortamıyken 3 aylık ısrarcı(uyarılara rağmen) danslarımla ve beni takip eden diğer müşteriler sayesinde barın tarzını değiştirmeyi başarmıştık!

Daha evvelden bloglarımda bahsettiğim beni yanlızlaştıran sadece kırık bir aşk hikayesi değildir, bunun ötesinde doğduğumdan beri, kendi başıma bulduğum ve izlediğim özgün yoldur, yani kaderim!

Bunları yazarken amacım kesinlikle kendimi övmek değil, yıllarca alkışlanmış bir olarak buna ihtiyacım yok. Fakat şunu anlatmak istiyorum; her zaman her iş profesyonelce yapılmaz. İnsan gönlünün sesine kulak vererek hayatındaki güzellikleri kendi de yaratabilir. Mesela ben yıllarca davul çalmak istedim ama bugüne kadar iki-üç kez dışında davulun yanına dahi yaklaşmadım. Ama oğlum Yetkin’in hevesi dolayısıyla yakın gelecekte beraber davul çalacağımızı biliyorum.  

 Bugün blog yazarken bundan farklı davranmıyorum.

Evet, bugün Zeus heykeli gibi bir vücudum yok, aksine John Travolta’dan farklı olmayan bir görüntüm var.  Hatta kırklı yaşlarda olmama rağmen rahat 50’lik gösterecek ak saçlarım ve sakalım var. Ve ötesinde 21 yıllık, endüstride üreterek geçmiş, bir mühendislik geçmişim, uluslar arası bazda yaşanmış bir ticari hayatım var. Buna rağmen yüreğimi halen titreten bir yazım yaşamım var.

Evet, o gün dans ederken ne hissediyorsam, bugün yazarken aynı şeyi hissediyorum.

İster buna adrenalin deyin, ister hobi deyin, ister yazarlık deyin, ne derseniz deyin, ben buna sadece üretmek diyorum.

Ben bir İşletme Mühendisi olarak hayatımın sonun kadar üretmeye devam edeceğim. Ve yüreğime pompalanan cesaretim ve yaşama aşkımla, çocuklarımla, bu hayatı sonuna kadar yaşamaya cesaret edeceğim. Evet, benim kendime ait kahramanlık hikayelerim olacak ve bunlar kesinlikle bu hayatı yaşamakla ilgili!

Ve kesinlikle bu hayatı özgürce yaşamakla ilgili!

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..