Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ocak '09

 
Kategori
Psikoloji
 

Kevin Carter kimdir?

Kevin Carter kimdir?
 

Pulitzer ödüllü meşhur fotoğraf...


Bugün sizlere Kevin Carter’ı tanıtmak istiyorum. İki sebepten ötürü; Birinci sebep, Pulitzer ödülü almış önemli bir fotoğrafçı olması. İkincisi sebep ise çektiği bir fotoğraf ile hayatının son bulmuş olması.

Carter’ın dünya çapında tanınmasını ve ona Pulitzer ödülü kazanmasını sağlayan fotoğrafı belki birçoğunuz daha önce görmüş olabilirsiniz. Fakat bu fotoğraf hakkında bilgisi olmayanlar için bir yandan böyle bir yazı yazmak isterken diğer yandan da böyle bir durumda kalırsak, ne yapardık sorusuna empati yaparak cevap aramak istedim.

Kevin Carter, 13 Eylül 1960’ da Güney Afrika, Johannesburg’da doğmuş. Fotoğrafçılık kariyerinin büyük bir bölümünü ırkçı Apartheid rejiminde geçiren fotoğrafçı, yaşadığı coğrafyanın acımasız vahşetini görüntüleyen ve “Vahşettin Paparazzisi” denilen “Bang Bang” adlı kulübünün öncülerindendir. Ve eğer Google arama motorunun “görseller” kısmına Kevin Carter yazarsanız, yakılan insan vb. vahşet fotoğraflarını görebilirisiniz maalesef.

1994 yılında Sudan’daki Birleşmiş Milletler kampına sürünerek ulaşmaya çalışan ve açlıktan ölmek üzere olan bir çocuk ve onun arkasında bekleyen akbabanın fotoğrafını çekmiş olan Carter, bu fotoğrafı ile “Pulitzer” ödülü kazanmıştır. Bu fotoğrafı çektikten sonra olay yerini terk ederken çocuğa yardım etmemiştir. Daha sonra bu çocuğun akibeti hakkında net bir bilgi olmamasına rağmen, Carter yoğun eleştirilere maruz kalmış ve kendisinin yardım görevlisi olmadığını, profesyonel bir fotoğrafçı olduğunu söyleyerek savunma yapmıştır. Çektiği bu fotoğraf sayesinde şöhrete kavuşan fotoğrafçı yardım kuruluşlarını büyük miktarda maddi kaynak sağlanmasında faydalı olmuş fakat aynı faydayı kendisi için sağlayamamış ve 27 Temmuz 1994’de Johannesburg banliyösünde, park halindeki kamyonetinin içine egzoz gazı basarak intihar etmiştir. Öldüğü zaman yanında çevresindeki insanlara yazılmış çok sayıda mektup bulunmuştur.

Evet işte yaşanmış bir hikaye ! Siz olsaydınız ne yapardınız? Aslında, o dönemde gazetecilere, bulaşıcı hastalıklar sebebiyle insanlara dokunmamaları için özellikle uyarıldığı bilgisini de dikkate almak gerekir tabi ki. Diğer yandan, gerçekten yardım etmek istese, o çocuğa dokunmaksızın yapabileceği bir şeyler de vardı elbette.

Amatör bir fotoğrafçı olarak böylesine dramatik bir durumla hiç karşılaşmadım ama vicdanım bana fotoğrafı çektikten sonra veya gerekirse çekmeden önce duruma müdahale etmem gerektiğini söylüyor. En azından ahlaki açıdan “sonrasında” kendime ve insanlığa karşı kendimi iyi hissetmek adına müdahale etmem gerektiğini çok iyi biliyorum. Aslında buna benzer durumları zaman zaman ulusal kanallarımızda görmek mümkün. Ellerinde telsizle geceleri haber peşinde koşan TV kameramanlarımız, buz tutmuş yolda kaza yapan veya düşen insanları görüntülemeye gittikleri zaman o anda kazaya uğramış kazazedeleri görüntüledikten sonra tehlikeli bölgeye yaklaşmakta olan ve aynı duruma düşecek olan insanları uyarmak yerine yeni kurbanları beklemeye başlıyorlar. Hal böyle olunca da akşam haberlerinde oturup arka arkaya karda buzda çarpışan arabalara benzeyen araçlarla, ayaklarını havaya diken insanları şaşkınlıkla izliyoruz. Bana kalırsa bu hiç etik değil. Atlatma haber yapmak uğruna bile bile insanların zarar ziyana uğraması veya yaralanıp ölme tehlikesini göz ardı etmek vicdansızca bir davranış şekli. Sanırım yardımlaşma konusunda gittikçe ahlakımız bozuluyor. Lanet olası kapitalizmin bizleri para, kariyer veya ödüller kazanmak uğruna ne hale getirdiğinin açık bir örneği maalesef. Bol vicdanlı günler dilerim.

 
Toplam blog
: 180
: 4439
Kayıt tarihi
: 01.08.08
 
 

Kısaca -Yaş Grubu Türkiye Triatlon Şampiyonu, Vegan Triatlet, Türkiye Triatlon Federasyonu Eski B..