Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '12

 
Kategori
İnançlar
 

Kevser Suresi

Kevser Suresi
 

Efendimiz ( s.a.v.) “ Her Nebi / Resul’ ün bir havzı vardır ve onlar hangisinin vâridesi daha çok diye tebâhi ederler ve ben muhakkak onların en çok vâridelisi olacağımı umarım ” demektedir.


İnna a’tayna Kel-Kevser. (Gerçekten Biz, sana Kevser’i verdik.)

Fesallli Rabbike venhar (Öyle ise Rabb’ın için namaz kıl, kurban kes. )

İnne şanieke hüvel’Ebter (Sana buğzeden; şüphesiz ki zürriyetsiz olan, işte odur.)

Yorum
Kevser, Kur’an’daki en kısa suredir. Kevser Suresi’nin son bölümünde bulunan “ebter” kelimesi, “soyu kesik olan, ölümünden sonra adı sanı anılmayan” manasına geliyor..
Hazreti Muhammed’e dininden dolayı buğz eden bazı düşmanları tarafından “ebter” denilmiş olması sebebiyle bu surenin nazil olduğu söylenmektedir. Ancak, söyleyen kimdir ve ne suretle söylemiştir? Bunun hakkında rivayetler muhteliftir. Bu kelimenin Ebu Leheb için kullanıldığında İslâm alimleri hemfikirdir. Sure’de Hz. Resulûllah’a akıl almaz düzeyde övgüler, hedef alınan kimseye ise çok acı sözler kullanılmıştır. Deruni bir şekilde incelendiğinde, ayetler içinde deşifre edilmesi gereken bazı kelimeleri kapsadığı anlaşılmaktadır. Bu bakımdan sorunların çözülebilmesi için, yeni düşünce biçimlerini benimsemekte yarar var. Kevser Suresi’nde anahtar kelimeler bulunuyor. İlki “Kevser” ya da “Havz” sözcüğü ile ifade edileni. Bu kelimenin birkaç anlamı mevcut. Bir tanesi; Efendimiz’in bildirdiği gibi, tüm ırmakların kaynağı olarak kabul edilmiş olması.
Kevser, 
lügat manası itibariyle “çok, pek çok” demektirOğlu seferden gelen bir Arabiyye’ye “Oğlun ne ile geldi?” diye sorulduğunda “Kevserle geldi.” dediğini ve bunun “Çok şeyle geldi.” anlamında olduğunu naklederler.
Bir başka anlamı; “Hayır”dır. 
Nitekim Seyyid İbni Cübeyre’den, İbni Abbas radıyallahü anhüma’dan şöyle rivayet eylemişlerdir: “Kevser, Allahu Tealâ’nın O’na, yani Rasûl’üne i’ta buyurduğu hayırdır” dedi. Ebu Bişr, ben Sayıd’a “Birçok kimseler, o cennette bir nehirdir diyorlar ” dedim.Cennetteki nehir, Allah-u Tealâ’nın O’na ata buyurduğu hayırdandır” cevabını verdi diye izhar eylemişlerdir.
Bu bakımdan Hayrı yani KEVSER’ i; amaca ulaşma, varoluş gayesine erme, bir bakıma Teklik, yani Vahdet boyutunu algılama şeklinde düşünmek mümkün olacaktır.

Nitekim, açıklayıcı bir bilgi olarak Tırmızi’de geçen bir hadisi örnek verebiliriz. Efendimiz ( s.a.v.)  Her Nebi / Resul’ ün bir havzı vardır ve onlar hangisinin vâridesi daha çok diye tebâhi ederler ve ben muhakkak onların en çok vâridelisi olacağımı umarım ” demektedir.  Bu Hadisi Şerif’i, her Nebi ve Resül’ün kendisine inanan ümmetlerinin olduğunu, ancak bu ümmetler içinde aslını ve hakikâtini bilme boyutu itibariyle sayısal üstünlüğün Efendimize ait olduğu şeklinde anlamak kanaatimce doğru olacaktır.

Ayrıca, Allah Resülünün Mirac’ta arşa yakın bir yerde söylediği sözler,  bazı gerçekleri yansıtması bakımından oldukça önemlidir. Allah Resulü“Ben bir ağaç gördüm. Yemişleri ( Nebak ) fil kulağı kadardı. diyor.
Bu mübarek kelâm için, zamanın İnsan-ı Kâmil i Abdülkerim Ceylî Hazretleri, ağacın şeklinden ziyade sözlerdeki derin anlamlar üzerinde durmanın ve değerlendirmenin daha makul olacağını söylemektedir. Buraya kadar anlatılanlardan çıkan sonuç şudur:
İnsanlara bazı olayları anlatabilmek için, sembol ya da mecazi ifadelerin kullanılması gereklidir.

Mecaz kokan hükümlerin varlığına Hadislerin yanı sıra Kur’an’da da tanık oluyoruz. Örneğin,  Hz. Musa asasını taşa vurdu, taştan on iki pınar aktı.” ( Araf/ 160 ) ayetinin de bu bakışla deşifre edilmesi gerekir. Orijinal anlamı, Hz.Muhammed’in ümmetinin yetmiş üç fırkaya bölünmesi gibi, Hz. Musa’nın da ümmetinin on iki fırkaya ayrılması şeklindedir.

Kevser Suresi’nin en önemli olan ikinci ayetinin mealinde “Rabb’in için namazı gerçekleştir ve kurban kes/ ya da kıyamda ellerini bağla” ifadesi dikkât çekicidir.

Birbiri ardına gelen uyarılarda önce Efendimiz’den namazı herhangi bir nedenle değil, sırf Allah rızası için ve anlamını bilerek kılması istenmektedir. Allah rızasından kasıt, bir beşer gibi değil, Uluhiyet’in gereği olarak namazı ifa etmesidir. Bu noktayı gözden kaçırmamak lâzım. Dikkât ederseniz, bir önceki Maun Suresi’nde namaz kılanların çoğunun, kıldıkları namazdan gafil olduğu belirtilirken, burada O’ndan namazın mutlak bir bilinçle eda edilmesi isteniliyor. İslâm otoriteleri esasen, Kevser Suresi’nin Maun Suresi’nin mukabili olduğu hususunda hemfikirdir. Sure’nin bu bölümünün anlaşılmasında cumhur ulema arasında birtakım ihtilaflar söz konusudur. Bir kısmı Venhar kelimesini “kurban kes ve namaz kıl” şeklinde kabul ederken, bir kısmı sadece “kurban kes”, bir bölümü ise “kurban kes ya da ellerini kıyamda bağla” şeklinde algılamaktadır.
Kurban kes uyarısını sadece zahiri mana ile kısıtlamayıp kurban edilmesi gereken şeyin, bireyin izafi benliği olduğuna dikkât çekelim. Bu nokta da Allah için istek ve arzulardan vazgeçilmesi, arınmak suretiyle birimsel varlığın terki isteniyor. Kıyam da da bireyin müstakil bir varlığının olmadığı, Kayyumiyet sıfatı gereği varlığını Allah’tan aldığı, yani Allah’ın varlığı ile kaim bir varlık olduğu müşahedesi var. Ellerin bağlanışı ise bu idrakın sabitleşmesi, yoğunlaşması anlamına geliyor.
Belki kurban kesme ya da kıyamda ellerin bağlanması arasında ilk etapta bir irtibat kurulamayabilir. Ancak, arada son derece güçlü bir müşahade ile böyle olması  gerektiği kabul edilmekte ve her iki kavramın getirisi, sonuç itibariyle Allah’a yakiyn elde etmeye dayanmaktadır. Bu arada, bazı ulemanın çelişkili bir biçimde ellerin boyun arkasından bağlanması şeklindeki görüşleri pek geçerlilik kazanmamakta ve asıl işaret edilenin namazdaki normal bağlantı olduğu anlaşılmaktadır.
Benim bir nokta itibari ile çözümleyemediğim, ufkumun daraldığı bir husus var. O da şudur: “ Ebter lafzının Hu’ya bağlanmış olması.” Kimseye yanıltıcı davetiye çıkartmak istemem; ama burada zahir sebebin yanında bilemediğimiz bir sır vardır diye düşünmekteyim.

 

Ahmed F. YÜKSEL

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..