Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '10

 
Kategori
Psikoloji
 

Kibirlilik

Kibir gerçekten çok zavallı bir duygu, içerde olup bitenleri gizlemek için kullanılan bir zırh . Bu zırh da insan ilişkilerini yapaylaştırıp kısırlaştırıyor. Çünkü bu duygular içindeki bir insan çevresini oluştururken kendisini değil, başka bir kimlik kullanıyor. Tabii ki kendimizi beğenip seveceğiz ama ben aşırılığa kaçan insanların mutlaka bir eksiği olduğunu düşünüyorum.

Benim böyle bir insanı tanıma talihsizliğim oldu. Bu şahsın evliliğinin ilk gününden itibaren buzdolaplarının bomboş olduğunu, akşam yemeklerini kızın annesinin yaptığını, kiralarının babası tarafından ödendiğini çok net bilmeme rağmen bana bile hava atardı. Kendi bir iş kurmuştu. Aldığı ihalelerden ve ne büyük karlar peşinde olduğundan bahsedip dururdu. Konuşurken ki halini hele hele bacak bacak üstüne atışındaki havayı görseniz inanamazsınız. Bu saçma sapan yapmacıklığın nereden geldiğini hiç çözemedim. Bana hep efemine erkekleri çağrıştırırdı. Zavallı. Bir süre sonra elektrik faturalarını ödememiş, TEK i dolandırmış, Köy hizmetlerinin ihale paraları alıp, ihale ürünlerini teslim etmemiş ve bütün bu pislikleri de eski eşine ve minik kızına bırakıp başka bir kadınla yurt dışına kaçmış olduğunu öğrendim. İstediği kadar hava atsın, o anda içerideki insanın karıncadan da küçük olduğu ortaya çıktı. Belki de o kadar bile yoktur.

İnsanlar ilişkilerini kurarken camia meslek kültür kısaca insan ayırımına girerse zaten baştan kaybederler. Üstün Dökmen diyor ki;” Kendimizi bilmezlik rol tutsaklığı varoluşu yaşayamamanın belki de en temel göstergesidir. Varoluşumuzu yaşayamadığımız zaman sahip olduğumuz toplumsal rolleri giderek öz varlığımızdan üstün tutmaya başlıyoruz.” Bir in hikayesini bilirsiniz.” Doğduğun zaman 1sin zamanla 1 in yanına sıfırlar eklersin diplomaların unvanların rollerin evlerin arabaların olur. Bunlar 1 in yanına eklenen sıfırlardır senin değerini artıran. Ancak sen sen olduğun sürece. Sen sen olmaktan çıkıp da 1 yok olunca kalan sıfırların bir anlamı kalmaz” .

Hepimiz aynı dünyayı paylaşıyoruz. Ünlü ünsüz pısırık girişken tahsilli tahsilsiz köylü kentli hepimizin diğerine göre üstün veya eksik olan özelliklerimiz var. Kimse doğarken şartlarını oluşturamıyor ki… İki farklı şarttan aynı vasıflara sahip iki insandan birinin daha varlıklı ve herkesle irtibat kurabildiği imkanlara haiz olduğunu düşünürsek, kimin daha çok şansı var? Bu durumda bu önü açık kişinin bu şanslılığı muhtemelen hayatının her döneminde sürecektir. Ama bulunduğu yere sahip olması için hiçbir extra yeteneğe bilgiye sahip değildir. Bu nedenle ki şartlarının üstünlüğünden ve ona sağladığı avantajlardan dolayı diğerine hava atmaya kimsenin hakkı var mı? Bazı çok yetenekli çok hırslı çok başarılı insanlar doğdukları ortam ne olursa olsun şartlarını zorlayarak, kendini göstermeyi başarıyor ama hepsi değil. Sesini duyuramadığı , torpil bulamadığı için harcanıp gidenler de var.

Birde maddi imkanları çok ailelerin çocukları var. Yurt dışında okuyan ebleh ötesi çocuklar. Zorla güzelleştirilen, zekileştirilen yeni bir tür insan evladı. Hiç çirkin zengin yok. Çünkü acaip bir estetik dünyası parayla gamzeye kadar yapıyor. Ne doğurduğun önemli değil. İstersen orangutan doğur. Şerefsizim 18 yıl içinde o orangutan Paris Hilton a dönüşecektir. Olan bizim çocuklarımıza oluyor. Onların çok zeki, çok akıllı, çok pratik aynı zaman da dürüst olması yeterli değil. Bunların yanı sıra entrikalarla mücadele edebilecek kadar uyanık, üç beş dili kendi imkanlarıyla öğrenirken teknolojik imkanlardan minumum parayla maxımum faydalanabilecek mükemmel ötesi bir performans sergileyebilecek ve bu tuzu kuruları sollayabilip hayatını idame ettirme yetisini kazanabilecek evlatlar olması gerekiyor. Yine aynı soruyu soruyorum. Diğerlerinin kibirlenmeye hakkı var mı? Bu arada maddi imkanı olup da aynı zaman da hem insanı özelliklere hem zeka pırıltılarına sahip olanları tenzih ediyorum.

Küçükken Lafonten den masallar okurdum. Orada aslanla farenin hikayesini hepimiz biliriz. Dünya üzerinde ki hiçbir şey tek başına bir şey ifade etmez biz hepimiz bir bütünün parçalarıyız. Büyüğün küçüğe küçüğün büyüğe ihtiyacı var. Bir bilim adamının bir devlet büyüğünün bir şirketin genel müdürünün hep destek elemanlara ihtiyacı vardır. Kendini her şey sanan bir insan bu nokta da çok eksiktir. Bu eksik düşünme mekanızması bile onun tam tekamül etmediğinin bir göstergesidir. Dolayısıyla ne kadar kibirliysen o kadar değersiz ve boşsundur. Yukarılara çıkarken etrafına selam vermeyi unutma. İnerken yine o kişileri göreceksin.

 
Toplam blog
: 80
: 640
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

Fizik Mühendisiyim. Ankara'da oturuyorum.Türkiye' radyoaktif kaynak giriş ve çıkışını takip eden bir..