Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '16

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Kıbrıs’a Deniz Otobüsü ile gidenler yoksa mutlaka okuyun?

Kıbrıs’a Deniz Otobüsü ile gidenler yoksa mutlaka okuyun?
 

DENİZ OTOBÜSÜ -


Geçmişte bir gün, Elifim Kıbrıs’ta okuyor. Uzun zamandır da gelemedi. Bizim gitmemiz gerek. Kız kardeşim Suzan’la karar verdik gideceğiz bizim kızı ziyaret edeceğiz.

Tamam, ne yapalım. Uçakla gidelim dedi Suzan ben her zamanki gibi oyunbozanlık yaptım;

“Yok ya deniz her defasında uçak bu sefer değişiklik yapalım. Arkadaşlar deniz otobüsü ile gitmişler arkadaşlar çok rahat etmişler çok da zevkliymiş.”

Kızcağız ne desin.

“Peki, sen bilirsin.”

Ben bilirim de ben aslında en çok da denizden korkarım. Çocukken Amasra’da çok ciddi bir boğulma tehlikesi atlattım ki birçok korkularımın sebebidir...

Nasıl gideceğimizin telaş bende söylediğim anda geldi yerleşti.

Aman dedim ne var bir iki sakinleştirici ile ben bu işi hallederim.

Neyse gün gidiş günü oldu. Sabahın erkenin den biz gideceğimiz acentenin servisindeyiz. Alanya’ya götürecek bizi. Bendeki telaşa bakın hemen bir tane sakinleştirici aldım. Yola çıktık. Alanya ya geldik. Nasıl heyecanlıyım anlatamam sizlere. Denize bakıyorum – bakıyorum daha çok korkuyorum. Hiç olacak şey olmamasına rağmen nedense benim aklımda iki saat süre olarak kalmış bu yol.

Varan bir daha ilk başta onun beş saat olduğunu öğrendiğimde ne yapacağımı bilemedim. Biletler alınmış, biz denizin üzerinde neye benzediğine de o anda karar veremediğim o tuhaf şeye doğru gidiyoruz. Gittik. Sinema salonu gibi sıralar halinde dizilmiş kanepe benzeri sandalyelerden hemen en öndekilere geçtik kurulduk. Büyük ekran TV, oh dedik gidene kadar TV izleriz anlamayız bile yolun nasıl geçtiğini. Biz henüz oturmuştuk ki genç bir bey geldi. Selamdan sonra.

“Biz gelirken çok dalga vardı burada oturanlar çok perişan oldular. Durmadan çıkardılar. Siz en iyisi arkaya geçin.”

Beni düşünün; birde deniz çok dalgalıymış. Eyvah ki ne eyvah… Yapacak bir şey yok haydi arkaya geçelim. Geçtik. Arkaya geçerken baktık bir büfe ve camda gemi tutmasına iyi gelen ilaç. Aaaa dedik öyle ya böyle bir hap var değil mi? Suzan’a dedim.

“Git al hayatım hemen birer tane içelim ne olur ne olmaz. Pardon bu arada daha serviste gelirken kız istemiyor ama ben zorla ona bir sakinleştirici verdim. Ne akla hizmetse. Korkmuyor, rahat, mutlu bende ne yeminler bilemezsiniz. İç – iç… Ne yapsın içti. Evet, Suzan gitti, araç tutmalarına karşı olan haptan aldı geldi.

Aç karnına olmaz sen bize tost al yanına da içecek… Peki. Kız bir daha gitti. Neyse tostları yedik içeceğimizi içtik. Acilen haplardan da üstüne aldık. Bu arada daha hareket halinde filan değiliz. Yolcular geliyorlar yavaş – yavaş…

Etrafa bakıyorum, genelde camdan dışarı bakmamaya çalışıyorum. Dışarı baktığım anda kocaman mavi su. Aman Allah’ım. Kapat gözlerini. Yok, böyle olmaz. Demek ki ilaç beni rahatlatmamış, ben en iyisi bir sakinleştirici daha alayım. Aldım. Burada ağlar mısınız yoksa Suzan’ın haline güler misiniz bilmem ama ben ne yeminlerle ona da içirdim. Suzan soruyor;

“İyide haydi sen korkuyorsun ondan içiyorsun ben niye içiyorum. Çarpılacağım yahu.”

Ben şimdi korkuyorum ya sanıyorum ki o da korkuyor.

“Sende korkuyorsun değil mi?”

“Niye korkayım. Ben denizi severim. Bayılırım. Batsak bile yüzerim.”

“Neee. Batsak mı dedin. Eyvah ben bir tane daha içmeliyim.”

“İçme çok oldu. Vallahi zehirleneceksin.”

“Olur mu canım bunlar bitkisel, kimyasal değil ki. Gel ölümü öp biliyorum korkuyorsun bir tanede sen iç.”

“Vallahi zehirleneceğim. Bari birimiz ayık kalsın.”

“Yok, ne olur iç.”

“Peki – peki… İçeyim. Kız içti mi ikinci sakinleştiriciyi birer tanede araç tutması engelleyici hapı!  Biraz – biraz tuhaflaştığımızın farkındayım da çok belli etmiyorum. Tam bu sırada bizi ön taraftan kaldırıp arka tarafa geçin diyen genç ilgili yanımıza geldi. Siz belli korkuyorsunuz. (nereden anladı ise?) o haptan iki tane alın Vallahi çok dalga var, perişan olursunuz.”

Oda bizimle kafa buluyordu herhalde. Suzan ben duymayım diye sanıyorum çocuğa çocuğun anlam veremediği kaş göz işaretleri yaptı ki; çocuk bu kadın bana niye öyle komik yüz mimikleri yapıyordur diye düşünceli bir ifade ile yanımızdan uzaklaştı. Ama ben duydum. Ne öylemi haydi birer tane daha içelim.”

“Yok abla kurban olayım içmeyelim öleceğiz ya.”

“Yok – yok öleceğiz. Bak zaten çok dalgalı belki batarız hiç değilse duymayız.”

“Yahu batacaksak ta aklımız başımızda olsun da kurtulalım.”

“Vay niye sen öyle dedin. Yoksa bir duyum mu aldın?”

“Ne duyumu alacağım? Duyum alsak niye hala hareket etmemiş araçta duralım.”

“Sen en iyisi mi bir tane daha iç.”

“Yahu taktın mı ben niye içiyorum. Allah’ım ya delireceğim.”

“İç – iç bak asabisin. İç sakinleşirsin. Bak ben içiyorum.”

Ben bir tane daha içtim ha ondan sonra Suzan içti mi içmedi mi hatırlamıyorum.

Bir ara gözlerimi açmaya çalıştığımı hatırlıyorum.

Suzan’ın yüzü benim yüzümün hemen en yakın şekilde karşısında ikimizin başı arkaya yanlı vaziyette yaslı…

Açabilsem gözlerimi açıp bakacağım da çok zor. Zorlukla da açtım. Suzan’da gözünü açmış ama benden beter biz birbirimize kısa bir ara baktık, bunu net hatırlıyorum. Sonra yine yok. Bir ara başımı diğer tarafa doğru çevireceğim boynum tutuldu ama ne mümkün hiçbir yerimi oynatamıyorum ki. Bir iki dakika ya geçti ya geçmedi. Bir sallantı oldu. Ben zorlukla gözlerimi açmaya çalıştım. Suzan’a;

“Of be nihayet hareket etti. Dedim. Suzan’da ses yok. Bizimle fazla ilgili genç geldi. “Siz inmiyorsunuz galiba geri mi gideceksiniz” dedi.

“Nasıl, ne… Geldik mi?”

“He… Geldik. Amma da uyudunuz be siz kaç gündür uyumuyordunuz?”

Suzan’a kalk diyeceğim demesine de etrafa bir bakayım dedim. Vallahi ışıklar içinde bir yerdeyiz. Ben herhalde duyduğumu da anlamıyorum. Bir daha sordum.

“Geldik mi?”

“Geldik siz biraz daha inmezseniz tekrar Türkiye ‘ye gidersiniz.”

Suzan’la nasıl kalktık, nasıl karaya ayak bastık net hatırlamıyorum ama Elifimin bizi görünce bize bakışını çok net hatırlıyorum.

“Size ne oldu?”

 

Nazan Şara Şatana

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....