Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '11

 
Kategori
Dünya
 

Kıbrıs'ta yaşananların şifresi

Politikada çoğu zaman bir konu veya durum hakkında uzun tartışmalar yürütülür, tahliller yapılır ve öngörülerde bulunulur. Bazen de, bu tartışmalar devam ederken, söylenen bir cümle bütün tartışmaları bitirir. 

Tıpkı, Türkiye-Kıbrıs ilişkilerinin tartışıldığı bugünlerde Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in bu konuyla ilgili olarak söylediği “ KKTC 2010’un sonunda kamu görevlilerinin son maaşını ödeyemedi. Türkiye’nin 2011 yardımından avans verildi. Türkiye’nin verebilecekleri belli. Biz 2011’de 880 trilyon kaynak veriyoruz. Açıkların kapatılmasıyla ilgili kim tedbir alacaksa biz onların yanında oluruz. Kuzey Kıbrıs Türk Havayolları, THY’ye bağlı iken 2005’te 5 trilyon kar ediyordu, bugün 120 milyon doların üzerinde zararla tasfiye noktasına gelmiştir. Bu alacaklılar iki günde bir bize geliyor.” şeklinde söylediği sözlerinde saklı olan şifre gibi. 

Bu sözler, KKTC ile ilgili sürdürülen tartışmaları bitirmiş, bu konuşmadan sonra tartışmaların seyri değişerek, Türkiye-KKTC hükümetleri arasında, en azından kamuoyunun bildiği şekliyle eşit ilişki formatında süren ilişki, “Anavatan-Bağımlı Yavruvatan” ilişkisine dönüşmüştür. Türkiye’ye gelen KKTC heyetleri, kamuoyu önünde, özür babında açıklamalarda bulunmuş, Türkiye Cumhuriyeti’nin, KKTC üzerindeki vesayetini protesto eden göstericilerin marjinal gruplar tarafından organize edildiğini ve KKTC’yi temsil etmediğini beyan etmişlerdir. 

KKTC yetkilileri bu açıklamalarla, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in, “Ekonomik yardımları keseriz” imalı, tehdit dolu sözlerini dikkate alacaklarını kamuoyu önünde ikrar etmiş oldular. 

Kendi marifetimizle, KKTC’nin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne göbekten bağlı 

( ekonomik) bir devlet olduğunu bütün dünya kamuoyuna beyan etmiş olduk. Yıllardır sürdürülen barış görüşmeleri bu hamlelerle akamete uğramıştır. 

Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in bu görüşünün bir başka yönü de ekonomik olarak bağımsızlığını kazanamamış ya da ekonomik olarak başka ülke ve kurumlara bağımlı hale gelmiş ülkelerin durumunu çok iyi açıklamasıdır. 

Gerçekten de, dünya tarihi, ekonomik bağımsızlığını yitirmiş devletlerin, siyasal bağımsızlığını da yitirdiği, başka ülkelerin kuklası olduğu ve geleceği hakkında kendi başına karar alamadığını gösteren örneklerle doludur. 

Kapitalizmin, zaferini ilan ettiği son 20 yılda, ekonomik bağımsızlık “OUT” oldu. Ekonomik bağımsızlık kavramını dile getirmek, ekonomik anlamda geri kafalılık, çağ dışılık gibi yaftalarla, yaftalandı. Sınıf mücadelesi, emperyalizm, sömürü gibi kavramlar tukaka ilan edildi. Uzun süre, zafer sarhoşluğu yaşayan kapitalist sistem, “1999 krizi ile bu zaferin uzun sürmeyeceğini, 2008 krizi ile de aslında bir zafer kazanmadıklarını, sömürüye dayalı sistemlerinin çok da sağlam temeller üzerine oturmadığını gördü. Bu nedenle, emperyalist devletler, geri kalmış ülkeleri hem açık hem gizli sömürüye tabii tuttular. 

Emperyalist devletlerin, gözü doymaz saldırganlıklarına sahne olan dünyanın birçok devleti, artık ekonomik olarak özgürlüklerini kazanmaksızın, siyasal bağımsızlığın da olmayacağını anladı. 

“Kendi bindiği dalı kesen hoca” konumuna gelen siyasal kadroların yarattığı bu keşmekeşle Kıbrıs, siyasal bağımsızlığı olan ancak, ekonomik bağımsızlığı olmayan bir ülke konumuna getirildi. Hem Kıbrıs halkı, hem de yıllardır Kıbrıs ile ilgili politika üreten siyasal partiler ve akımlar, yapılan bu müdahalelerle zor durumda kalmıştır. 

Kıbrıs’ta iki halkın bir arada, kardeşçe yaşamasını amaçlayan barış görüşmelerinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin tezlerini de alt-üst eden bu yaklaşım, en kısa sürede terk edilmez ve Kıbrıs’ta “Söz” Kıbrıslılara devredilmezse, kısa süre sonra ortada bağımsız bir KKTC’den söz etmek mümkün olmayacaktır. 

 
Toplam blog
: 223
: 700
Kayıt tarihi
: 04.01.08
 
 

Gaziantep' te öğretmen olarak görev yapmaktayım. Son olarak Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ..