Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '12

 
Kategori
Güncel
 

Kılıçdaroğlu ve fezleke sorunsalı

Kılıçdaroğlu ve fezleke sorunsalı
 

CHP Genel Başkanı


Silivri Cumhuriyet Savcılığı, CHP genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu hakkında bir fezleke hazırlamış ve dokunulmazlığının kaldırılması talebiyle Meclis Başkanlığı'na başvurmuş. Kemal bey, "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüsten'' ve ''kurum halinde çalışan kamu görevlisine görevinden dolayı hakaretten" yargılanmak isteniyorumuş.

Genel Başkan'ın ve CHPlilerin böyle bir olaya tepki göstermesi normaldir. Sevdiklerinin rahatsız edilmesi her insana dokunur. Böyle durumlarda, iddia veya isnadın mahiyeti de önemli değildir. Kanaat kesindir ve "bizim taraf suçsuzdur," o kadar.

Buraya kadarını makul karşılayabiliyorum. Ancak Taksim yürüyüşlerine, il ve ilçe teşkilatlarında düzenlenen protestolara, grup toplantısında sergilenen şovlara ve daha ötesine anlam vermekte zorlanıyorum.

"Fezleke gelmiş, fezleke gitmiş... Bunlar vız gelir tırıs geçer, (Silivri savcısı) benim ifade özgürlüğümü sınırlıyor. Sen hükümeti alkışlayacaksın diyor" demeler, birlikte suça ortak olmalar ve dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin meclise sunulan dilekçeler... Bence bu tavırlar çok garip ve ilkel duruyor. Eski kabile geleneklerindeki kötülükleri kovma ayinine benziyor.

Acaba Kılıçdaroğlu, bu duruma düşen ilk ve son siyasetçi mi? Ya da idamına karar verilmiş infaz günü gelip çatmış ta biz mi duymamışız?

Haberlere göre, geçtiğimiz günlerde Meclis Başkanlığı'na dokunulmazlıkla ilgili 60 tane isim sunulmuş. Kılıçdaroğlu, bunlardan sadece biriymiş!

Aynı listede, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın, hatta Başbakan Erdoğan'ın adları da bulunuyormuş. Bazılarının bu kısmı normal saydığını görür gibiyim.

Benzer durumdaki 60 kişiden 59 unun gıkını çıkarmadığı bir konuda Kemal beyin kıyametleri koparmasının, dayılanmasının sebebi nedir doğrusu bilmiyorum. Diğer CHP milletvekillerinin kendilerini, "başkanlarının suçuna ortak ilan etme" cesaretini nereden aldıklarını da bilmiyorum. Muhtemelen bu kesimdekiler, alışık olmadıkları bu durumu olağan karşılamakta zorlanıyorlar.

Evet önceleri sistemde, bazılarını koruyan bir alt yapı vardı. CHP'liler ve onların paralelinde düşünenler için bir sorun yoktu. Bir dava sözkonusu olduğunda, "özellikle yüksek yargının" kime arka çıkacağı, hemen herkes tarafından biliniyordu.

Bazıları inatla kabul etmek istemese de bu ülke uzun süre, belli bir zihniyet tarafından, belli bir zihniyetin keyfine göre yönetilmiştir. Önemli sayılabilecek değişikliklere rağmen bunların ağırlığı ve etkisi halâ sürmektedir. Ancak, Kılıçdaroğlu'nun Silivri çıkışının ardından, hakkında hazırlanan fezlekeden de anlaşılacağı üzere, son yıllarda durum değişmiştir. Yani Türk Yargısı'nın dünyaya bakışı farklılaşmıştır.

İsterseniz geçmişe kısa bir yolculuk yapalım. Önceki Anayasa Mahkemesi'nin 367 ve türban kararıyla Danıştay'ın üniversitelere girişte uygulanan katsayı hakkındaki kararlarını şöyle bir hatırlayalım.

Refah Partisi'nin Kayıp Trilyon davasında, merhum Erbakan'la beraber 70 civarında üye yargılanıp cezalandırılmış ama aynı durumdan suçlu bulunan CHP'ye, kaybolan paranın hazineye iadesi dışında bir ceza çıktığı duyulmamıştır. İşte eskinin yaklaşımı üç aşağı beş yukarı buydu. Muamele adamına göreydi. Bunun hiç istisnası yokmuydu derseniz, elbette vardı. Ancak parmakla gösterilecek kadar azdı.

Artık yargıya güvenenlerle güvenmeyenlerin yer değiştirdiğini görebiliyoruz. Dün, Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan yagılansın" kararı veren Sincan Ağır Ceza Mahkemesi'ne (ki başkanı Osman Kaçmaz'dı) övgüler düzüp alkış tutanlar şimdi, "Kılıçtaroğlu'nu nasıl yargılarsınız" diye feryat ediyor. Halbuki onlar, Cumhurbaşkanı'yla Başbakan'ın mahkeme önüne çıkarılmasını büyük bir iştahla beklemişlerdi.

Yukarıdaki sıradışı kararlardan ötürü ne Cumhurbaşkanı, ne de Başbakan, "Mahkeme bana vız gelir tırıs gider!" dememişlerdi. Belki de diyememişlerdi. Çünkü o yıllarda mahkeme onlara, Kılıçdaroğlun'a baktığı gibi bakmıyordu. Sanıyorum Kemal bey, yargının halâ öyle olduğunu sanıyor. Dayılanıyor, efeleniyor; kendince dimdik duruyor. Tabi arkasındakiler de... Hepsi kadim geleneğin devam ettiğini sanmak gibi bir gafletin için de yüzüyorlar.

Kılıçdaroğlu Silivri'de basına yaptığı açıklamada bu değişimi, "Aklın ve mantığın çalışmadığı, demokrasi kavramının gelişmediği ülkelerde düşüncelerini özgürce söyleyen insanlardan kaygı duyanlar onları toplama kamplarında toplarlar. ... Burada ön yargılı olan yargıçların, siyasi otoritenin emrinde olan yargıçların sadece oynadıkları bir tiyatro vardır. Onlara yargıç demeyi içime sindiremiyorum." şeklinde yorumlamıştır ama ben buna katılmıyorum.

Gidiş eskiye göre çok daha makul ve adildir. Artık hakimler sadece gözden düşmüşlerle ve potansiyel suçlu gözüyle bakılanlara hesap sormuyor. Gerektiğinde herkese uzanabiliyor. Zaten, dokunulmaz kesimin kıyameti koparmasının nedeni de budur. Yani kendilerine dokunulmasıdır.

Şimdi ben şunu merak ediyorum. Farz-ı muhal, Kemal Kılıçdaroğlu'yla, CHP'li vekillerin verdikleri dilekçeler gündeme alınsa ve meclis, taleplerine binaen hepsinin dokunulmazlıklarını kaldırsa ne olacaktır? Onların, "teşekkül halinde suç işlemekten yargılanmalarını" kim engelleyebilecektir? Eğer böyle bir şey vuku bulursa bunun suçlusu kim olacaktır?

Bence bunun suçlusu, fezleke hazırlandığı duyulur duyulmaz kıyametleri koparan, Kılıçdaroğlu'na isnad edilen suça iştirak eden, dokunulmazlıklarının kaldırılması için genel başkanlarıyla beraber meclise dilekçe veren vekiller olacaktır.

Tayyip Erdoğan da yargı hakkında konuşuyordu. Ancak sadece eleştiriyor, yanlışlara ve hukuksuz kararlara parmak basıyordu. Kılıçdaroğlu ve çevresi ise sınırları aşıyor. Meydanlarda gövde gösterisi yapıyor. Dokunulmazlıklarının kaldırılmasını isteyerek, "hadi sıkıysa yargılayın" demeye getiriyor. Yargı kurumu aleyhine verip veriştiriyor. Bu bence, makul ve hayra alamet bir çıkış değil.

Resim:video.cnnturk.com

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..