Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '07

 
Kategori
Eğitim
 

Kılık-Kıyafet -3-

Kılık-Kıyafet -3-
 

Erhan; asgari ücretle geçinmeye çalışan bir ailenin oğluydu cuma günü, okuldan ayrıldığı sırada, okul dışında, kendi sınıftaki arkadaşları, diğer bir sınıftaki öğrencilerle tartışıyordu. Hemen koşup araya girdi. Müdür yardımcısınında olaya hızla, müdahale etmesiyle birlikte, kavga fazla büyümeden atlatılmıştı. Bu arbede sırasında, Erhan’ın okulun önerdiği lacivert ceketi, alttan sırtına kadar yırtılmıştı.

Sınıf arkadaşlarıyla birlikte metroya giderlerken, kendi aralarında konuşuyorlardı. Erhan yüzündeki memnuniyetle:

- Helal olsun, Salih Hoca'ma. Olayı görünce koştu geldi.
- Evet. Salih Hoca olmasaydı, şimdiye çoktan polislikti işimiz.
- Okulda bir tane canım. Başka yok. Geçen günde, kravatımı takmadığım için matematikçi derse almamıştı. …
- Sende taksaydın birader..
- Okulumuzun bize taktırdığı bu amblemli kravattan, nefret ediyorum. Salih Hocamla, matematik çinin konuşmalarına kulak misafiri oldum.
- Ne diyorlardı?
- Nasıl gelirsek gelelim okula, öğrenciyi derse almamak diye bir şey yokmuş.
- Vay canına! Bunu bilmiyordum.
- Neyse.. Ceketimde yırtıldı. Babamdan bir sürü azar işiteceğim. Yenisinde alamayız. Bakalım ne olacak.

Pazartesi günüydü. Her hafta başında olduğu gibi, bayrak töreni vardı. Öğrenci girişi; okulun güneş alan, ön bahçesi dururken, sonradan arka bahçeye, buz gibi esen kuzey rüzgârına karşı yapılmıştı.

Okulun bahçesine giren Erhan, Müdür Yardımcısı Salih Bey ile karşılaştı. Üzerinde okulun önerdiği Lacivert ceket yoktu. Kravatı da yoktu. Salih Hoca, Erhan’ın gözlerine baktı. Erhan utancından başını öne eğdi.

- Erhan, bu şekilde okula gelemeyeceğini biliyorsun.
- Evet hocam. Ama tarih dersinden sınav olacağız. Ailem yeni bir ceket alamadı. Tamirde edilemezdi. Mecbur, kaldım Hocam… Üzerimdeki eski ceketim.
- Anladım. En kısa zamanda aldırmaya bak. Şimdi, törene katıl ama ortalıkta fazla gözükme.

Törenden sonra; okul müdürü her hafta yaptığı gibi kürsüye çıkıp, bu kez kılık-kıyafet konusunu işlemeye başladı. Erhan, sınıf arkadaşlarının arasına girerek görünmemeye çalışıyordu. Bir yandan da içinden dua ediyordu. "Ne olur Allahım, beni görmesin."

O sırada, Erhan’ın bulunduğu kısımda bir kaynaşma oldu. Okul Müdürü o tarafa baktı. Ceket rengi farklı olan Erhan’ı çoktan görmüştü. Erhan, o tarafa bakamıyordu. Fakat yakalandığını anlamıştı. Kalp atışları hızlandı. Kendini halsiz hissetti. Bacaklarındaki derman kesildi. "Ne olur Allahım" diye tekrar geçirdi içinden.

Okul Müdürü, istediği örneği bulmuşçasına, gür bir sesle:
- Hey sen, krem ceketli. Gel bakayım buraya! diye bağırdı.
Herkes okul müdürünün işaret ettiği sıraya doğru baktı. Erhan ise yere bakıyordu. İşte korktuğu başına gelmişti.

Okul müdürü, onu çağırıyordu. Üzerinde korkunç bir baskı hissetti. Neredeyse bayılacaktı.
- Oğlum, sana diyorum. Gelsene buraya! diye daha sert bağırdı müdür.
Erhan başını yerden kaldırarak, kendisini işaret etti, ve…
- Ben mi? diyebildi kısık bir sesle
- Evet sen. Krem ceketli! Çabuk gel buraya.

Müdür, Erhan’ı kürsünün ikinci basamağına çıkardı.

Müdürün ne söylediğini, nasıl örneklediğini, kulağının hafifçe çekilmesini, Erhan hiç duyamıyordu bile. Herkesin önünde rezil olmuştu. Herkesin önünde küçük düşmüştü.

Kürsüden ayrıldığı zaman, ağlamaklıydı yüzü. Herkes sınıfına geçerken, Erhan; okul çıkış kapısının yolunu tuttu. Bir yandan da "Bitti artık. Okul falan istemiyorum. Bundan sonra okula gelmeyeceğim. Okumak istemiyorum, " diye içinden geçiriyordu.

Kapıya geldiğinde, arkasından Salih Hoca'nın sesini duydu.

- Erhan dur. Bekle.

Erhan arkasını döndü. Salih Hoca'ydı bu, koşar adımlarla geliyordu. Erhan, artık gözyaşlarını daha fazla tutamadı.

Kısa bir an durdular. Çok kısa bir an. Erhan’la Salih Hoca göz göze geldiler. Erhan, yaşlı gözlerini, elinin tersiyle silerek, "Hayır" anlamında başını salladı. Ve tekrar geriye dönerek, kararlı adımlarla uzaklaştı.

Salih Hoca olduğu yere çivilenmişti sanki. Bu kısa göz göze bakışmadan her şeyi anlamıştı. Kırılan gurur, onur, incitme, hakaret, aşağılama, her şey vardı o anki kısa bakışmada. Erhan’ı etkileyen her şey.

Salih Hoca da geriye döndü. Yapacağı bir şeyler olmamasının çaresizliğiydi, omuzlarına binen yük. Bir zamanlar kendiside, bu yaşlarda toplum huzurunda hakarete uğramıştı. Sol gözünden bir damla yaş aktı. Okul binasına doğru giderken, "Ne için?" diye soruyordu kendi kendine.

Foto: antre en blonc y negro

 
Toplam blog
: 144
: 899
Kayıt tarihi
: 06.02.07
 
 

Gazete ve kitaplara hep tersten göz atar, daha sonra okumaya başlarım. Bu özelliğim devrik cümlel..