Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '13

 
Kategori
Eğitim
 

Kılık-kıyafet serbestliğine neden karşıyız?

Kılık-kıyafet serbestliğine neden karşıyız?
 

.anonsajans.com.tr


“Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, velilerden ve eğitim sendikalarından gelen yoğun şikayet üzerine yönetmeliği yeniden inceleme kararı aldı. Özel okullarda, velilerin yüzde 60’ının onayına bırakılan serbest kıyafet uygulamasının devlet okullarında da geçerli olması planlanıyor.”

Hürriyet gazetesinde çıkan bu habere yapılan okuyucu yorumlarını incelemeye devam ediyorum.

Sıralı olarak değerlendirdiğim yorumlardan 11 (on bir)  tanesi ise klasik yerli film edebiyatından kalıplanmış “zengin-fakir ayırımı zenciliğidir.” Ve serbestliğin yol açacağı söylenen “çocukların marka özentisidir.”  

Ben öğretmenim. Sınıfta kimin zengin, kimin fakir olduğu bütün öğrenciler tarafından bilinir. Kaldı ki kılık-kıyafet yönetmeliği öğrencinin “ayakkabısına neredeyse hiç karışmaz,” karışsa bile hiçbir öğretmen, çocuğun hangi tür ayakkabı giydiğiyle ilgilenmez. Demek istediğim “ayakkabı markaları” zenginliği ve fakirliği çok iyi gösterir. Bu özenti bu tür tartışmalarda hep göz ardı edilir? Fakir çocuklar, zengin çocukları “tektip giyinmedikleri için kıskanır ve çocukların psikolojisini bozardemek “dam üstünde saksağandır” "Çocukların psikolojileri onlara ne giyeceklerini dikte ettiğin zaman bozulur." Bunu anlamak için uzman, pedagog vb. olmaya gerek yoktur.

Hem öğrenci mahallede nasıl giyinecek? Acaba mahallede giymek içinde geliştirilen bir forma biçimi var mıdır? Mesela mahalle muhtarı çocuklarınızın ne giyeceğinize karışsa ve sizi “aman zenginliğiniz belli olur, özenti yaratıyorsunuz” diyerek uyarsa neler hissedersiniz? Lütfen dikkat ediniz. Bu örnekte karşılaştırdığım olgu, çocukların ne giyeceğine karışılmasıdır. Yani demagoji yapmıyorum.

Kılık-Kıyafetin serbestliği yönünden olumlu bulduğum yorumlardan bir iki tanesi “çocukları tektip giydirmenin ‘Komünist’ ülkelerde rastlanan duruma benzetmiş. Aynen öyle. "Herhalde Dünyada böyle kılık-kıyafet yönetmeliği uygulayan ender ülkelerden biri olmalıyız."

Askerde acemiliği bitirip dağıtıma giden gençlerden biri bana özetle şu sözleri söylemişti. “Artık usta askerim. Şimdiye kadar dayak yedim. Artık sıra bende. Bundan sonra ben döveceğim”

Bugün bizim okulda da (11.02.2013) kılık-kıyafet serbest bırakıldı. Öğrenciler, haberi veren Müdür yardımcısını neredeyse alkışladılar. Aslında öğrencilerin tamamı kılık-kıyafet serbestliği tarafında yer alması gerekirken, yine de tek tük öğrencilerin bu yönetmelik hakkında çekinceleri vardı. Onlar da aynı ebeveynlerinin ve çokça da öğretmenlerinin kaygılarını taşıyorlar. Serbestliğe taraf olmayan bu öğrenciler, kesinlikle öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunun istediği tipte “efendi, tam bir öğrenci vb” sınıflamasına girebileceğini düşünüyorum.

Yalnızca gazete okumakla kalmayıp bir de yorum bırakan ve bu açıdan diğer gazete okumayan kesime göre aydın olarak niteleyebileceğim önemli büyüklükteki bir kitle, “serbest kıyafete karşı?” Gazete okuyup yorum yapan bu büyük çoğunluk aynı zamanda AK Partiye düşman. Bir çoğu bu yüzden aslında iyi bir düzenleme olan “kılık-kıyafet serbestliğine karşı.” Aynı yönetmeliği "CHP" çıkarmak istesydi eminim durum tam tersi olacaktı.

Öğrenci velileri aşağı yukarı aynı şeyleri düşünüyorlar. Onların da azımsanamayacak çoğunluğu serbest kıyafet düzenlemesine karşı. Sahi bir veli neden çocuğunu forma-tektip elbise içerisine sıkıştırıp, okullarda, tabiki bazı okullarda tam olarak uygulanmaya çalışılan ve sık sık disiplin olaylarıyla ve her defasında öğrencinin mağduriyeti ile sonuçlanan böyle çağdışı bir uygulamayı savunur ki?

Diğer taraftan ülkemizin en büyük açmazlarından birisi de ne iktidar ne de muhalefet partileri “Temel Hak ve Özgürlükler” konusunda bile anlaşıp, halkın çıkarlarını gözeterek birbirini desteklemiyor. İnadına kutuplaşma. İnadına takım tutar gibi kör inançlarla ve "hiç değişmeyen zamanın ruhuna aykırı fikirlerle" bir de bunu erdem gibi göstererek kendisi gibi düşünmeyenleri de döneklikle suçlayarak en temel konularda bile anlaşamıyorlar-anlaşamıyoruz.

Kılık-Kıyafet konusunda mı anlaşacağız?

Diğer taraftan kıyafet serbestliğine karşı olanlar şimdiye kadar hep böyle görmüşler, kalıplanmışlar. Bu zorunlu kılık-kıyafet düzeni ve efendi öğrenci tiplemesi onlara “geçmişte saygı” diye öğretilmiş. Bu yüzden yorumun birisi “biz eskiden böylemeydik” diyerek başlıyor. 

“Çocuğunuzun okullarda dövülmesine, küfür yemesine taraf mısınız? diye sorsam,, hemen olur mu öyle şey diyeceklerdir. Elbette eskiden okullarda dayak da vardı, hakarette vardı. “Biz öğretmenden şöyle korkardık, böyle çekinirdik” sözleri boşuna söylenmiyor. Şimdiki öğrencileri eleştirmek için bu tür söylemleri kullananlar, aslında eskiden okullarda  “dayak ve kötü muamelenin” olduğunu itiraf etmektedirler. Onlar aynı dağıtıma gidecek acemi asker gibi ustalaşınca kendinden zayıf olanlara dayak atacaklardır. Şimdiki öğrencileri bilinçaltı bir kıskanmadır bu… Aynı el ele tutuşup parklarda dolaşan gençleri kıskanıp eleştirdiğimiz gibi…

Birde özgür düşünemediklerinden öyledir. Çünkü sistem tarafından daha ilköğretimde ne giyecekleri, saç sakal ne kadar bırakabilecekleri, "büyükleri saymak"  filan kalıplanmışlardır. Bu yüzden elbette serbest giyime karşı olacaklardır. Tabi aslında bir iki nokta daha var ama…

Peki, Cumhuriyetin kazanımlarından(!) en aydın kesimlerinden biri olması gereken öğretmenler neden karşı çıkarlar böylesine bir serbestliğe?

Bence “sistemin gerektirdiği öğretmen tiplemesine” uymaktaki kolaylık için.  Onlarda ezilmişliklerini bir yerde tatmin edeceklerdir. Bu sistemde öğretmen ne kadar "asli görevinin öğretmek olduğunu unutur ve terbiyeciliğe kayarsa, o kadar yükselir."

Hem yükselmek için çalışmasına da gerek yoktur. Zamana uygun olarak asıl kimliği olan mesleğini bir kenara bırakarak bıyıklarını aşağı, yukarı bırakıp, suratını da asarak, hem de hiç gülmeden, buna benzer fiziksel kimliklerini ön plana çıkararak yalanıp durursa işin kolayını da bulmuş olacaktır.  O zaman “MEB basamaklarından” daha hızla yükselir. Çevredeki herkes seni alkışlar. Herkes sana “ne otoriter öğretmen, helal olsun ne oturaklı adam-bayan” der. (Oturaklı” ne demekse?) Elbette sırtını yaslayacak milletvekili filan bulmak da gerekebilir. İlçelerde “Parti İlçe başkanları filan…”

 “Sistemle savaşmak cesaret gerektirir.”  

"Öğretmenlerin asıl mesleği öğretmektir. Öğretme dışında eğitmenlik yani terbiyecilik yapmaya çabalarsan Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyetlerin seviyesine ulaşamazsın". Öğrencinin saçı “uzun mu olsuuun, yoksa kısamı olsuuun”  diyerek günlerin gelir geçer.

 Aslında bakarsanız “öğretmen ne yapsın?” Sistem de tam da böyle bir durumu gerekli kılıyor.

Bugün çocuklara “ne giymesi gerektiğinin söylenmesi,”  yarın her adımda önüne çıkana “kimlik sorulmasının normalleşmesidir.”  

 “Çocukken budananalar, yetişkin olduklarında yatak odalarına kadar sokulan bir sistemin yanaşması durumuna düşerler.

Şöyle bir çevrenize bakar mısınız? Giyimiyle, sakalıyla, bıyığıyla, kullandığı kelimeleriyle, kimlik oluşturmaya çalışarak liyakatli olmadığı halde devlette bir köşe başı tutmaya çalışanları görmüyor musunuz?

Çocukların ne giyeceğine karışan bir devlet, nasıl özgürlükleri ve özgür düşünceyi serbest hale getirebilir ki?

Kaldı ki “12 Eylül Anayasası, devletin özgürlükler konusunda nasıl da baskıcı olduğunun “ortada kabak gibi duran açık bir belgesi” halinde değil mi?”

İş bulmak için “mesleği yerine başka yerlerini çalıştırmalarının” nedenlerinden birisi de kılık-kıyafet yönetmeliği olmadığını söyleyebilir misiniz? Nasıl ki beyinler sakat düşüncelerle çalışmaz ise “sistemin istediği gibi giyinmek kulluk ve yalakalık düzeninin devamını gerektirir.”

Bizim okulda kılık-kıyafet daha yeni serbest bırakıldı. Biraz erken olacak fakat, söz konusu olan “öğretim” ise, öğrenci açısından değişen hiçbir şey yok. Kot pantolanla gelen hiçbir öğrenci öğretmenin karizmasını çizmemiştir.

Diğer taraftan, kılık-kıyafet yüzünden ortaya çıkan disiplin olayları artık olmayacak. Kılık-kıyafeti yüzünden öğrenciler artık okuldan kovulmayacak, derslerden atılamayacaklardır. Kot pantolonlu geldi diyerek hiçbir öğrenci sınavdan çıkarılmayacak.

Kılık-kıyafet yönetmeliğinde elbette eksiklikler olabilir. Bunlar zamanla mutlaka düzeltilmelidir. Her ihtimalde, şimdiki yönetmelik görünen bir serbestliği, özgürlüğü ortaya çıkarmıştır. Öğrenciler arasında  “Extreme” giyimler tek tük de olsa mutlaka görülecektir. Bunlar otokontrol mekanizmasıyla düzelir veya düzelmez.

Lütfen eski kılık-kıyafet yönetmeliğini ve şimdikini herkes terazinin bir kefesine koysun. Bu yönetmeliklerin getirisini ve götürüsünü iktidar veya muhalefet düşmanlığı yapmadan, kendi gençliklerini ve gençken neler hissettiklerini ve tabii ileride bu tür yasakların hangi toplumsal rahatsızlıklara yol açtığını ve açacağını bir güzelce terazilesin.

“MEB”  bence bu yönetmeliği tekrar ele alıp “habere de bahsedildiği gibi yeniden düzenlerse” hele bir de bunu veliler kanalıyla okul yönetimlerine bırakacak olursa gerçekten” çağdışı bir iş yapmış olacaktır.”

 

 
Toplam blog
: 144
: 899
Kayıt tarihi
: 06.02.07
 
 

Gazete ve kitaplara hep tersten göz atar, daha sonra okumaya başlarım. Bu özelliğim devrik cümlel..