Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '10

 
Kategori
Felsefe
 

Kilitlerinden ayrı düşen anahtarlar!

Kilitlerinden ayrı düşen anahtarlar!
 

Görsel:www.seslisalincak.com. Ressam Zeynep Gürler çalışması.


İçinde yaşadığı kaotik çağın ve kentin yorgunu entellektüel bir adam, yatmadan önce Michel Tournier'in "Anahtarlar ve Kilitler" adlı deneme kitabına dalmıştı. (1) Yazarın "Kilitler" diye adlandırdığı insan yüzü, kitap, kadın, yabancı ülke, sanat yapıtı ve burçlar ile "anahtarlar" olarak adlandırdığı silah, para, insan, ulaşım araçları ve müzik aletinin buluşmasının yarattığı iç çağrı hem dikkatini çekmiş hem de kafasındaki soru işaretlerini artırmıştı... Yüzlerce anahtar deliği gibi soru işaretleri... Her birine üşenmeden ruh gözünü dayadığında içeride uçsuz bucaksız, küçük birer karadelik görüyordu. (*)

Pozitivist, teknoloji merkezli ve akılcı (rasyonalist) temelleriyle tanımlanan modernizmin suları hızla geri çekilirken, gelip geçicilik, süreksizlik ve kargaşanın egemen olduğu postmodern zamanın yağmur bulutları yüksek gördüğü tüm tepelere ve mega kentlere sağanaklar halinde bindiriyordu...

Bir de aynı sabırla zihin gözünü dayamayı denedi aynı anahtar deliklerine... Adamın gördükleri Tournier'in yazdıklarını da aşmış, bu iki (s)imge özelinde âdetâ büyük kentlerde yaşanan zamanı tanımlar nitelikteydi.

Anahtarlar, binlerce, yüzbinlerce... Kilitlerle buluşmak yerine günümüzün, çoğu - temel ve gerçek ihtiyaçların çok ötesinde- abartılmış nesnelerin, saptırılmış taleplerin peş(rev)inde, piyasalaşmış ilişkilerin pençesindeydiler... Benzerlerinin arasında, uzaktaki sıcaklığı, doğa ile, kendileriyle ve birbirleriyle barışık oldukları, kilitlerinin içinde güvenle yaşadıkları geçmişlerini arayan, geçici ve çoğu sanal mutlulukların kıskacındaki bireyler, topluluklar, toplumlar olarak göründüler ona...

Bu arayış, hâyâl edilip erişilemeyene kavuşma arzusu , onları zaman ve mekân boyutunda bazen bir araya getirmekte lâkin çoğu zaman da ayrı düşürmekte...

Her anahtarın karşısında çoğu kez beklentilerinin metamorfoza uğramış birer yansıması var ya da gölgesi yanına düşmüş; Kuzey ve güney yarımküre, doğu ve batı uygarlıkları, gece – gündüz, deniz - kara, kadın – erkek, ruh-beden, eski - yeni, yalnızlık – birliktelik, bireysellik – toplumsallık ikilem(e)leriyle ifade bulan karşıt eşleri... (**)

Sıkış(tırıl)mış zamanlarda, "ötekileşme süreci"nin uzun tünellerinde tamamlayıcı eşini arayış... Aydınlığın karanlığın gizemini, karanlığın aydınlığın ışıklı yüzünü arayışı gibi ...

Aralarında, “Asıl“ olan, özlenen, tamamlayıcı eş olan "öteki" ile buluşamaz, empati kuramaz, senteze varamazsa her ikisini de alıp yutacak olan derin bir boşluk var! Sentez oluşacaksa, kendiliğinden, doğal olarak kapanacak olan derin bir çukur!

Anahtarlar yabancılaşmış, ötekileşmiş, piyasalaşmış, sanallaşmış gerçeklikleri ile, kilitlerinden ayrı düşmüşler. Ne kadar çabasalar da çözüm olmuyor. Arzulanana, özlenene ulaşılamıyor. Anahtarlar kilitlerle buluşamıyor!

“ Asıl “ olan “ öteki “ ile kavuşmalı, anahtarlar kilitleri ile buluşmalı, sentez sağlanmalı.

Yoksa, bu bir çözümsüzlük mü? Kaotik bir çözümsüzlük mü?

"Kültürel söylemin yeniden tanımlanmasında heterojenliği ve farklılığı özgürleştirici güçler olarak öne çıkarttığı"(2) söylenen yeni zamanın postmodern yağmurları, tarihe vurgu yerine, mekâna, yerele ve somut olana vurguyu öne çıkartmakta... Zaman, tarih ve değişme kavramları yerlerini "somut olan"a ve "görünen"e bırakmakta, onları yıkayıp aklamakta... "Anahtarlar" bu nedenle moda "kilitler" diye bireye-tikel olana ve kültüre yöneltilmekte... Bu yönelişin bedeli olarak, postmodernizm tartışmalarıyla gelen yağmurlar, her defasında "farklılık" ve "kültürel kimlik" tartışmalarının dar ve derin kuyularında birikmekte, insanlığın geniş, düz ve verimli ovalarına uygun kanallarla erişememekte... Tam da bu noktada son dönemlerin coşkulu, sevimli ve aşkın filozofu Slovenyalı düşünür Zizek,"rüyana sahip çık" diyen bir sesle yorgun adamın kulağına doğru fısıldar ve "ideolojinin oyunu buradadır işte..." diyerek insanlığı uyarır!(3)

Tüketim ve ticaretin temel, doğal ve insanî ihtiyaçlara yönelik varlığını ve gerekliliğini hiç şüphesizki kimse yadsıyamaz. Fakat burada eleştirileri çeken nokta, bu eylemlerin kültürle sarıp sarmalanarak, düzey, derinlik ve biçimlerinin yukarıdan aşağıya tümüyle belirlenmesidir. (4) Bir şeyin nihai amacı eğer ticari değilse, alım-satım ve kâr içermiyorsa, onun, evrensel, toplumsal, çoğul, siyasal ve ideolojik alandan hızla dışlanmakta oluşudur. Bireysel anlamda da duygusal ve hümanist aklın gerileyip "araçsal aklın" hemen her yeri istilasıdır!

Kuyularda biriken yağmur suları bu nedenle verimli ovalara akamamakta, anlamı arayan -ve çoğaltan- yazı yaşantının yalnızca posasına, anahtarlar ve kilitler de ruhsuz metalik yığınlara dönüşmekte...

Görünen öylesi bir ortam ki, civa taneleri gibi her bir yana dağılmış bireyleri, doğal, tamamlayıcı eşlerinden önce ayrı düşüren, ardından çağdaş tüketim nesneleri önünde onları -ister ateist, ister mûmîn, isterse deist olsun- usluca saf tutturan her şey! (5)

Hem yurtta hem de cihanda...

Tüm büyük kentlerde...

İ.Ersin KABAOĞLU

15 Nisan 2009, Ankara

Kaynakça ve Blognot:

(*) Michel Tournier'in eseri dışında yarattığı özgün "assemble" tablo ile bu çağrışımları tetikleyen genç ressamımız Zeynep Gürler'e, bu çağrışımlar zincirini kısa ama faydalı bir beyin fırtınasıyla zenginleştiren sevgideğer babası, değerli meslekdaşım, MB yazarı Bekir Sıtkı Gürler'e, değerli meslektaş ve blogdaşım Hakan Kıldokum ve İlker Başlıoğlu'na içten teşekkürlerimi iletmek isterim.

(**) Michel Tournier'e nazire yaparsak, kuzey yarımküre - batı uygarlığı - gece - deniz- kadın - ruh - eski - yalnızlık - bireysellik (s)imgeleri "kilit", onları açan, çözümleyen-tamamlayan karşıt eşleri de "anahtar" olsun benim benzeşimimde.

(1) Michel Tournier, "Anahtarlar ve Kilitler- Kısa Düz Yazılar "(Orj. "Petites Proses"), Çeviri:Tahsin Yücel,. Ayrıntı Yayınları, 2003 İst. 220 sayfa.

(2) Harvey David, 1990. s.21, "Çağdaş Sosyoloji Kuramları", Margaret M. Poloma, Çev. Hayriye Erbaş, EOS Yayınevi, 2007, Ankara. 359. sayfa.

(3) "...Çokkültürcülükle, bir kültür diğerine saygı göstermeli gibi şeyler kastediliyorsa, tabi ki bunu destekliyorum. Ama ideolojinin oyunu buradadır işte. Şeyler, aslında yalnızca o şeyler değildir. Meseleye daha yakından bakalım. Bugün hangi ürünlere rağbet artıyor? Ürünü, içinde o ürün yapan zehirli madde olmayanlara, örneğin alkolsüz bira, kafeinsiz kahve, yağsız çikolata, çokkültürcülükte benim her zaman şüphe ettiğim şey şudur; komşuyu, ‘öteki’ni istiyoruz ama kafeinsiz olarak, hoşgörü kisvesi altında hoşgörüsüz davranıyoruz. Asıl zor olan ‘öteki’ni ‘gerçek öteki’ olarak kabul etmektir..." Tuğba Tekerek'in röportajı : "Ordu Gönüllü olmamızı emrediyor"- Taraf- Istanbul - 05.12.2009.

(4) Kültürün metalaşması sürecine kapitalizm bağlamında en kapsamlı teşhisleri yapan, kültürü bir endüstri konusu olarak ele alan Adorno'ya kulak verecek olursak; "Kültür Endüstrisi" makalesinin girişinde, kurulu dinlerin düşüşü, teknolojik ve toplumsal farklılaşmanın artması ve kapitalizmin bir sonucu olarak kapitalizm öncesi unsurların çözülmesinin kültürel kaos yaratacağı yönündeki yaygın teze karşı şunu söyler: "aksine, kültür hiç bir zaman bu kadar birleşmiş ve bütünleşmiş değildir. Şu anda kültür her şeye damgasını vurmaktadır. Filmler, radyo ve magazinler bir bütün olarak tek biçimli ve her yerde geçerli bir sistemi oluşturmaktadır" (Adorno, Theodor W., 1985, "Aesthetic Theory",120). " Kitle iletişim araçları yoluyla kültür endüstrisi tüketicilerini yukarıdan aşağıya belirler. Diğer metaların tabi olduğu üretim tüketim düzeninin aynısına tabi olur" (Adorno, Theodor W., 1991, The Culture Industry: Selected Essays on Mass Culture, J. M. Bernstein (ed.), London: Routledge, 85). Adorno'nun ikinci yorumuna tamamen katılmakla birlikte, ilk yorumunda bahsedilen ve umut beslenen medya unsurlarının yayın içerikleri ve derinliği konusundaki endişelerim nedeniyle ben bu yaklaşıma uzak durmaktayım (İ.Ersin K.)

(5) Bu konuda bir çözüm önerisi denemesi için bkz.: http://blog.milliyet.com.tr/Iktisadi_Aklin_Akilsizliklarina_Karsi_Yeni_Bir_oneri/Blog/?BlogNo=115806

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..