Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kıllık ve mükemmellik

Kıllık ve mükemmellik
 

Altın Oran


Birçok insan mükemmellikleri ile övünür durur. Bir diğer çoğunluk ise mükemmellikçiliklerinin hayatlarına getirdiği zorluklardan şikayet eder.

İnsanız işte. Bakar halimize, yanarız mutsuzluklarımıza. Bakmayız çoğu zaman neyi farklı yapabiliriz diye. Bakmayız çoğu zaman neden bu haldeyiz diye?

Öncelikle mükemmel, kusursuz, noksansız diye bir şey olmadığını hatırlayalım. Tüm bu sıfatlar tek ve bütün olan, sonsuz ve mutlak olan Allah’a ait. Tanrı suretinde yaratılan ve O’nun parçası olan insanoğlu ise O’nun muhteşem ışığını görüp, ona yaklaşabilir ancak. Sonlu olan sonsuz olamaz.

Bu noktada her insan kendi yaradılışının,fıtratının, tabiatının kendisine tanıdığı imkanların en iyisini yapmaktan öteye ne yapabilir? Tasavvuf diliyle konuşursak, insan kendinde gizli Allah’ın sıfat ve isimlerini ortaya çıkarmaktan başka ne yapabilir ki? Kendisinin olmayan ışığı yansıtmaktan daha başka ne yapabilir ki?

Bu yüzden herkesin gelişim yolu ve amacı farklı. Her insan kendisine biçilen oyun ve imkanlar dahilinde en iyiyi yapmakla sorumlu.

Bu demek ki, mükemmel diye bir şey yok, mükemmele yolculuk var. Mükemmelliği arayış var, ama mükemmelliği putlaştırmak, dogma haline getirmek yok. Her şey bu muazzam kainatta denge ve ahenk içinde ise bizlere düşen de bunu uygulamak ve mükemmellik arayışında da dengede olmak ve kalmak.

Yani ne kendimizi mükemmellik için üzelim ne de başkalarını. Kendini sevmeyen başkalarını da sevemeyeceği gibi önce kendimize sonra başkalarına bakalım. Bu da “kendini bilmek”ten geçiyor. O ünlü söz ne doğru değil mi?

Kendini bilmeyen sürü insanı ise haddini bilmeden mükemmelliği kıllık mertebesine taşıyor.

Nedir bu? Sanki kendisi mükemmelmiş gibi başkalarını eleştirenlere bakın. Sanki her şeyi en doğru kendileri yapıyormuş gibi her şeyi, herkesi eleştirenlere bakın. Her sözü, her fikri kendinden farklı olduğu için bir tehditmiş gibi yargılayanlara bir bakın. Anlamadan sürüngen beyninin esiri olarak tepki verenlere bakın. Elindekilerin değerini bilmeden, hiçbir şeyi beğenmeyenlere bir bakın. Her ne kadar ilerlerse ilerlesinler, ne kadar kazanırlarsa kazansınlar hiç memnun olmayanlara bakın.

Bu kişiler sadece dış dünyayı suçlamak, yargılamak, eleştirmek ile kalmazlar, bunu kendilerine de yapar ve 7/24 uyanık oldukları her dakika kendilerini yargılayarak, eleştirerek, suçlayarak kendi cehennemlerinde yaşarlar.

Kendi içlerinde mutlu olmadıklarından dışarıya da bunu saçarlar. Takdir edersiniz, yanlış anlarlar. Güzel bir jest yaparsınız, altında bir pislik ararlar. Arar dururlar ve aradıklarını bulurlar.

Bu gibi kılı kırk yaranlar sadece aklın aşırıklara takılması yüzünden hayatı yaşayamazlar. Onu kucaklayamazlar. Güzellikleri algılayamazlar. Önlerinde duran saklı hazineleri göremez, dokunamaz, hissedemezler. Ne yazık.

Ancak hayat bizleri aşırılıklarımızlada sınar. Her şey bu dünyada bir sınav. Burası bir tekamül tiyatrosu. Hayat kabuğu kalın olanları daha sert sınar. Her anlaşılmayan sınav ise daha zor olanı ile yenilenir. Kişi bunu kahır zanneder, ama bilmez ki bu bir lütuftur. Bilmez ki uyanması için her şey, her olay, her insan ona O’ndan konuşmaktadır.

Bu yüzden hayatın dinamik olduğunu, her şeyin tekamül ile ilgili olduğunu bilerek sonuca değil, gelişim sürecine odaklanalım. Varış noktasına değil, yola odaklanalım. Yolculuğa odaklanalım. Karma Yoga ile bahsedildiği gibi ağacı meyvesi için değil, ağaç olduğu için sevelim. Çünkü insanoğluna mükemmel yoktur, sadece mükemmele seyir vardır.

Sevgiler,

Kenan

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

http://naacel.blogspot.co.uk/

http://www.felsefetasi.org/author/kenan-kolday/

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..