Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '12

 
Kategori
Güncel
 

Kim demiş 28 Şubat bitti diye,medyamız kuvvet sever....

Ekim 2011’de Başbakanlık Resmi Konutu’nda gerçekleşen ve kamuoyuna “basına ayar ” diye yansıyan toplantının gerekçesi özetle terörle mücadelede basının alacağı tutuma dair ev ödevi niteliği taşıyordu.

 Başbakan yardımcıları Bülent Arınç ve Beşir Atalay ile AKP Genel Başkan yardımcıları Hüseyin Çelik ve Ömer Çelik de katıldığı toplantı sonrası Başbakan Erdoğan,“sorumlu yayıncılık” anlayışı ile hareket ettiğini söylemişti. Başbakan, “Elbette bir müdahale arzusu içinde değiliz. Biz oto kontrol yoluyla medyanın milli bir duruş sergilemesinin mücadeleye güç katacağına inanıyoruz. Şehidinin başında ağlayan anne görüntülerini tekrar tekrar yayınlamak terör örgütünden başka kimseyi sevindirmez. Çatışma dilini körükleyici bir üslup kimseye hizmet etmez. Medyamız bu meselede gerçekten duyarlı bir tutum sergiledi. Biz bu duyarlılığın daha da artması için önerilerimizi tekrarladık.” demişti.

 28 Şubat sürecinde yapılan “brifinglerin/medya ayarının” şiddetle eleştirildiği günümüzde doğrusu basın iktidarın meramını iyice anlamış ki, toplumda muhalif duruş sergileyenleri de şiddetle görmezden geliyor. Örnek mi istiyorsunuz; iktidarın aceleyle kotarmaya çalıştığı 4+4+4 12 Yıllık kesintili zorunlu eğitim tasarısına tepki vermek için, 15 Mart günü Türkiye’de alanlara çıkan yüzlerce Eğitim Sen üyesi öğretmenlerin eylemine basının aldığı tutuma bir bakmanızı öneriyorum. Çok satan gazetelerin ana sayfasında yer bulamayan veya iç sayfalarda da hiç görülmeyen eylem ile ilgili haberleri Başbakan’ın “medyaya ayar toplantısı”na çağrılmayan BirGün, Evrensel, Cumhuriyet, Sözcü, Yeniçağ ve Aydınlık gazeteleri önemseyip manşete taşımışlardı.

 Bu tabloya bakarak iktidarın işaretine göre tutum alan gazetelerin 28 Şubat sürecinde aldıkları tutum/medyanın kuvvete/iktidara tapınmasının devam ettiğini rahatlıkla söylemek iddialı bir yaklaşım olmaz. 

 Basın emekçilerinin örgütsüzlüğünün/sendikasızlığının nedeni olarak gazete patronlarının sendikalı gazeteci istemedikleri ve gazetelerin el değiştirdikçe patronların isteği üzerine üye oldukları sendikalardan gazetecilerin istifa etmeleri bu tabloyu normal olarak algılamamızı sağlamaz kuşkusuz. Gazete patronları iktidarlar ile çatışmak istemezler, sonuçta bir biçimde devlet ile işgören/bitirenlerin evrensel ölçütlerde gazete çıkarmalarını beklemek hayalcilik olur ama basın emekçilerinin kamuoyu adına görev yaptıkları, halka gerçekleri anlatmak zorunda oldukları da görmezden gelinemez.

 İşte size sekiz sütuna manşet; 4+4+4’te Evren maddesi!

 Madem öğretmenlerin eylemlerini görmezden geldiniz o zaman yasa taslağının  ayrıntılarına bir bakın!Tasarının son halinde eğitime yönelik düzenlemeleri bir yana bırakıyorum, Adeta torba yasa niteliğindeki tasarıda FATİH projesinin (Tahmini rakam 9/12 Milyar,eski parayla trilyon!) Kamu İhale Yasası’nın dışına çıkarılması (AKP iktidarı 17/18 kez değiştirdiği ihale yasasının arkasından dolaşmayı yeğliyor!), 2015 yılına kadar iktidara ihaleyi istediğine verme yetkisini de mi görmez!

 MADDE 24-4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa aşağıdaki Geçici Madde 13 eklenmiştir.

 “GEÇİCİ MADDE 13- Yurtiçi üretimin ve katma değerin artırılması, teknoloji kazanımının sağlanması, daha önce yurt içinde üretimi bulunmayan ürünlerin üretilebilmesi, yeni teknoloji ve ürünlere yönelik araştırma-geliştirme faaliyetlerinin sürdürülmesi ve bilgi toplumuna geçiş hedefleriyle, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okulöncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kademelerindeki okulların dersliklerine bilişim teknolojisi donanımı, yazılımı, ağ altyapısı ve internet erişim imkânının sağlanması, dersler için çevrim içi ve çevrim dışı ortamlarda e-içerik temin edilmesi ve e-içerik altyapısının oluşturulması, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda görev yapan öğretmenlere ve örgün eğitim gören öğrencilere e-kitap, tablet bilgisayar ve benzeri ihtiyaçların sağlanması amaçlarıyla Eğitimde Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi kapsamında, Millî Eğitim Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından 2015 yılı sonuna kadar yapılacak mal ve hizmet alımları ile yapım işleri, ceza ve ihalelerden yasaklama hükümleri hariç, bu Kanun hükümlerine tabi değildir. Bu madde uyarınca yapılacak alımlara ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ve Kamu İhale Kurumunun görüşü alınarak Millî Eğitim Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.”

 Durun bitmedi taslağın sonunda ilave bir madde daha var; “GEÇİCİ MADDE 20- Eğitimde Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi kapsamında Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullara internet erişim hizmetleri ve ağ altyapısının sağlanması için Millî Eğitim Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca 2015 yılı sonuna kadar yapılacak mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinde üst yöneticinin onayıyla 15 yıla kadar gelecek yıllara yaygın yüklenmelere girişilebilir.

 Özetleyelim isterseniz, FATİH projesi Kamu ihale Yasasına tabi değildir, iktidar bu süreçte yaptığı alımları 15 yıl devam ettirir, sorumlu tutulamaz

 Konuyu uzatmadan söyleyeyim bu yazı medyanın iktidara/kuvvete her dönem kayıtsız biat ettiğini dolayısıyla 28 Şubat süreçlerinin aktörleri değişse de medya üzerinde sürdüğünü ve son olarak eğitim üzerinden yaşanan süreçleri tarihe not düşmek için kaleme alınmıştır, şimdi medyanın 4+4+4 ile ilgili tutumunu yeniden değerlendirin isterseniz. Adeta 12 Eylül referandumu gibi  “torba yasa” niteliğindeki tasarının içerisinde eğitimin niteliği hariç ne isterseniz var!

 Sonsöz; bu yazıyı her şeye rağmen gazetecilik yapmaya çalışanlara adıyorum.

 

 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..