Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '10

 
Kategori
Güncel
 

Kim demiş AKP’ye demokrat demişiz diye!

Kim demiş AKP’ye demokrat demişiz diye!
 

Ya da;
“Kim söylemiş beni
Süheylâ'ya vurulmuşum diye?”

Biliyorum, anlam adına kötü bir giriş oldu. Kendi ayağıma kurşun sıktım galiba. Ama olsun, okurun dikkatini sayfaya çekmek adına fena bir ilk adım olmadı.

Uzun uzun, AKP’nin demokrasinin araçlarını kullanmayı tercih etmesi ile onun demokrat olması arasındaki farkı anlatmaya çalışacağım ve yaklaşık 5000 basımlık (ve elbette söylemek istediklerimi söyleyemeden bitirmek zorunda kalacağım) bir yazıya okur bulmak o kadar da kolay değil.

Neyse konumuza gelelim, yolumuz uzun.

HSYK için adli yargıda yapılan seçimlerden sonra, “yetmez ama evet” tercihini yapanlara yönelik eleştiriler artmaya başladı. Özet olarak “hani siz referandum onaylanırsa demokrasi artacak diyordunuz, gördünüz mü demokrasiyi, adamlar hsyk seçimlerinde yürütmenin baskı araçlarını kullanarak kendi listelerini tulum olarak çıkardılar. Bu mudur demokrasi?” mealinde cümleler peşi sıra gelmeye başladı. T24 web sitesinin yazarlarından Çiğdem Anat’ın “Aymazlar” başlığı ile yazdığı yazı buna iyi bir örnek.

Bu yazıların çoğuna, Demokrat Yargı Derneğine üye bir yargıcın “Bizim derdimiz diktaydı. O yüzden Anayasa değişikliğine ‘Evet’ dedik. Kimin diktası olduğu önemli değil. Ama siz ‘Kemalist dikta’ derken diktaya değil, Kemalizm’e karşı mücadele ediyormuşsunuz” diyerek bakanlık listesinden aday olanları eleştirdiği cümlesi de meze oluyor.

Derneğin ismini bilmediğimiz üyesi bence gayet güzel ifade etmiş, referandumda “evet” oyu veren demokratların derdini. Ama benim esas merak ettiğim bu cümleleri yazılarına meze yapanların, bu sözün içinde yer alan ifadelere, özellikle de yargının 12 Eylül 2010 öncesindeki halinin de bir dikta rejimi olduğu fikrine ne kadar katıldıkları. Elbette ki katılmıyorlar, çünkü onlar bu dikta rejiminin fikir ortağıydılar. Bu nedenle ortada bağımsız ve tarafsız bir yargı varmışçasına, bu tarafsızlığın ve bağımsızlığın elden gideceğini savunup duruyorlardı. Ama şu an sadece yeni gelişmeyi karalamak adına, Demokrat Yargı Derneğinin adını bilmediğimiz üyesinin bu tepkisini kullanmak işlerine geliyor.

Her neyse bu detayı bir kenara bırakıp, durumu açıklığa kavuşturmaya çalışalım.

Göründüğü ve anlaşıldığı kadarı ile, Adalet Bakanlığı adına ya da bakanlık içinde bir grup tarafından HSYK seçimlerine yönelik organize bir çaba oldu ve seçim bu organizasyonun hedeflediği şekilde sonuçlandı. Bu elbette kötü bir gelişme. Yürütme organının, yasama adına yapılan bir seçime müdahil olması ürkütücü bir durum. HSYK’ya üye seçme yönteminin demokratik olması yani bir seçim yapılması, sürecin tamamının demokratik olduğu anlamına gelmiyor. İnsanların özgür iradeleri ile aday olmasını engellemek, seçmenlerin seçme iradesini tehdit ya da göz korkutma ile yönlendirmeye çalışmak, bir seçimin tüm demokratik özünü yok edebilir.

Bu seçimlerde, bu tarz yöntemler kullanıldı mı bilemiyoruz ama ortada olduğu iddia edilen bir listenin tulum çıkmış olması şüpheleri arttırıyor elbette. Fakat bence esas şüphelenilmesi gerekenler, varsa bu baskı yöntemini kullananlar değil, bu baskı sistemine maruz kalanlardır.

Her demokratik sistemin, işleyişin içinde her zaman kötü insanlar, kötü niyetliler, otoriter gücü bireysel iradenin önüne geçirmeye çalışan insanlar vardır ve olmaya devam edecektir. Bunun tamamen önüne geçmenin bir yolu yok. Ancak demokratik yöntemler içinde geniş çoğunluklar, yine demokratik işleyiş içinde bu anti demokratik eğilimleri bertaraf edebilirler. Kapalı bir ortamda, gizli oy sistemi ile sandığa atılan bir oy bunu sağlayan en önemli araçtır. Ama bizim örneğimizde 11 bin 1.sınıf hakim ve savcı, yani insanlara yüzlerce yıl hapis cezası, milyonlarca tl para cezası verebilen (hatta 10 yıl öncesine kadar idam cezası verme yetkisine sahip) bu insanlar, en ufak bir baskıda kendi özgür iradelerinden feragat edebilmişler. Ya da biz öyle olduğunu düşünüyoruz.

Eğer böyle bir şey varsa, bu olsa olsa “hayır”cıları değil, biz “evet”çileri haklı çıkaran bir durum olabilir. Çünkü bizler mevcut yargı sisteminin bağımsız ve tarafsız olmadığını, vesayetçi olduğunu, güce boyun eğen, davalarda karar aşamasında bir gözünü HSYK’ya çeviren, doğru bildiği, hukuka uygun kararları değil, otoritenin hoşuna giden kararlar vermeye çalışan bireylerden oluştuğunu söylüyorduk. Bu gelişme, eğer bir baskı söz konusu ise, yargı üyelerinin otorite değişince, hemen yeni otoritenin kanatları altına girmekten çekinmediği anlamına gelir. Özet olarak ortada değişen bir şey olmadığını.

Ancak ben o kadar kötümser değilim. Demokrat Yargı Derneğinin Eş başkanı Gazi Ertekin’in söylediği gibi, sonucun yapılan tehditler yüzünden değil, yargı camiasında yıllardır devam eden içe kapalı dikta sistemine dair korkuların devam etmesi ve eski sistemden kurtulmaya çalışan hâkim ve savcıların işi şansa bırakmak istememelerinden kaynaklanma olasılığı daha yüksek.

Tüm bunlar bir yana, demokratlar her zaman, içinde seçim olan bir yöntemle, atamanın yapıldığı bir yöntem arasında tercih yapmak durumunda kaldıklarında, içinde seçim olan yöntemden taraf olurlar. İçinde seçim olan yöntem tüm olumsuzluklarına, kusurlarına, kötü niyet girişimlerine karşın gelişmeye açık yöntemdir. Bu nedenle referandumda eski sistemin devamından yana oy kullanmamaktan dolayı hala pişman değiliz.

Sözü, referandum öncesine kaleme aldığım “evet gerekçelerim” başlıklı yazımın son paragrafını tekrar ederek bitirmek istiyorum;

“Biliyorum ki, tüm bu değişiklikler, mevcutta köhnemiş olan sistemden daha kötü sonuçlara yol açmayacak. “Evet” demek değişim için bir umut yaratmak demek, “hayır” ise her şeyin olduğu gibi kalması, bu köhne sisteme mahkûm olmak demek. Evet demenin gideceği en olumsuz nokta, tekrar bulunduğumuz noktaya dönmek olabilir.”

Zannedersem yazının başında, bu yazıyı esas anlatmak istediklerimi söyleyemeden bitirmek zorunda kalacağımı yazmıştım.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..