Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '11

 
Kategori
Siyaset
 

Kim gitti, kim geldi …

Kim gitti, kim geldi …
 

RESİM INTERNETTEN ALINMIŞTIR


Kuzey Kore lideri Kim Yong-il'in ölümünün halkta yarattığı üzüntü görüntülerini seyrederken, neredeyse ben de katılacaktım. Seyrederken insan kaptırıyor.

Şaka bir yana, Kim Yong-il ve yakın zamanda öldürülen diğer diktatörlerin gidişlerindeki farklılıklara akıl takılıyor.

Kim Yong-il, bir diktatör. Diktatör ve diktatörlük üzerine açıklama fasılasıyla okuma zevkinizin rengini değiştirmek istemem. Diktatörlük, iyi kötü hepimizde  yakın manasal çağrışımlara sebep olur sanırım. Son zamanların bahar rüzgarıyla  dalgalanan, özgürlük nidalarının karşı cephesinde duranlar da diktatördü.

Demokrasi ve özgürlük isteğinin tetiklediği halk kitleleri, amcalarında körüğe tuttukları uzaktan kumandalı vantilatörler sayesinde, rüzgara yeterli hızı kazandırdı ve devrim çığlıklarıyla, diktatörler meydanlara gömüldü.

Kimini, farelerin cirit attığı dehlizlerde yakalayıp insanlıktan utanılacak durumlarda sokaklarda sürüklediler. Kimilerine ise pislik muamelesi yapıp, insanlıktan çıkıp, diktatörün yaptıklarını unutturacak iğrençliklere sebep oldular.

Sonuç olarak, diktatörlerin sonları günümüz dünyasında, körükleyenin gücü doğrultusunda ve halkın kendi beklentisiyle, körükçünün beklentisinin aynı olduğu rüzgarında sallanan halıya oturmasıyla kötü oldu.

Asıldılar, işkence gördüler, dayak yediler, yerlerde sürüklendiler. Onlarda tıpkı Kim Yong-il gibi ülkelerini yönetme biçimi olarak diktatörlüğü seçmişlerdi. Onlar seçmemişti, onlar seçilmiş ve oynayacakları rolün zamanını unutmuşlardı. Kim bilir? Diktatörler, diktatörlüğe seçildiklerinde nasıl bir rüzgara kanat açtıklarını bilseler, aktör olduklarını anlar ve hayatlarının son bulmasının yerine, halkın isteklerini göz önünde tutarlar. Ama, unutuyorlar. Güç kendilerinde sanıyorlar da ondandır, ondan.

Rüzgarın kaldırdığı kum perde olmuş olabilir. Uçan halıyı destekleyen rüzgarın kumandasının da başkasının elinde olduğunu dikkatten kaçırmışlar sanırım. Zira, rüzgar durdu, kumun kapattığı sisin yok olmasıyla kendine biçilen yeni kaderin, özgürlük ve demokrasiyle pek de ilintili olmadığını anladılar. İlk cemreye kanıp bahar geldi diye dallarını çiçek basan erik ağacı gibi ilk soğukta çiçekleri dökülüp kel kaldılar. Meyvesiz ve başsız. Başlarındakinden memnun değillerdi.

Haklarını aramak yerine, haklarını arayacağını söyleyenlere inanmak, baharsız kışların soğukluğunda bıraktı onları. Ortada kan gölü, etrafında tamtamlar. Alta karaya çalan bir cevher. Ne ölen, ne öldüren. Kimse bunun hesabında değil dışardan. Toprağın üstüyle, üstündekiyle ilgili kalmadı yapılması gereken. Yapacaklarını yapıp, gazı verip çekildiler.

Kim Yong-il’in ülkesinde insanların, diktatörün ölümüne gösterdikleri üzüntü gerçek mi? Olmayabilir. Adı üstünde. Diktatörlük. Halk buna mecbur kalmış, korkudan üzüntü psikolojisi yapmış olabilir ki, küçücük çocukların yaktıkları ağıt kıyamet ağlayışlara bakınca, sanki bir oyunun sahnelenişiymiş hissi yaratıyor.

Kim Yong-il öldü, yerine oğlu geçecekmiş. Diktatörlük rejiminde başkanlık, babadan oğluna geçiyor. Kebap, bekleyeceksin ve başkan olacaksın. Bir şey yapmana gerek yok, başkanın oğlu olmak yetiyor.

Ortadoğu’da halkı sokaklara döküp, bahar rüzgarına kaptıranlar. Güçleri yetseydi bekli, aynı rüzgarın Kuzey Kore’yi de savurmasını ve aniden körüksel desteğin kesilmesiyle yerlerde kalan cansız yapraklar gibi savrulan halkın durumuna getirmek isterlerdi. Olmamış, bakın açık ve net.

Bir yanda, gerçek olmasa da halkın gözyaşları arasında ölümünün üzüntüsü dünyaya yansıyan diktatör. Üstelik, lakabı “Sevgili Lider” diğer yanda, insanlıktan uzak şekillerde katledilen diktatörler.

Bakınca, direnenlerin gerçekleri gördükleri için direndikleri fikrine kapılası geliyor insanın. Halk aysın, demokrasinin gerekleri için kendi haklarının peşine düşsün. İçlerinde halledip, kendilerine uygun bir orta yol bulsunlar. Nasıl yönetileceklerine karar vermek, yönetileceklerin hakkıdır. Baharın güzelliği, ardından gelecek kışa hazırlanmak için zaman kazandıran sonbahar varsa yaşanıyor. Bahardan sonra kış, insan dahil canlılarda metabolizmayı bozuyor.

Yaşamadan bilememek insanoğlunun bekli de en büyük gafleti. Örnek almayı göz ardı ediyor kim bilir?

Kim gitti, Kuzey Kore’nin başına Kim geldi.

Kimin gittiğini nice ülkelerde test ettik, yerine hiçlikten öte bir şey kalmadı.

Şapkayı çıkartıp koymak lazım. Kimin yerine kim gelecek iyi tartmak lazım.

Adı diktatörlük olmasa da; kim, kaç, yıl? Halkın nabzını iyi tutmak lazım.

Ne numaradan ağlamak zorunda kalalım, ne de gerçekten…

Kışta geldi çattı, vantilatörden medet ummamak lazım.

 

Sağlıkla ve mutlu kalın 20/12/2011

Gülay Mustafaoğlu

 

 

 
Toplam blog
: 247
: 709
Kayıt tarihi
: 11.03.09
 
 

Buradayım işte. Yaşamın tam içinde. Her anın benim olduğunu bilerek. Yaşamın sadece "Şimdi" olduğun..