Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '08

 
Kategori
Deneme
 

Kim kurtaracak benliğimizi

Türkiye’de müzik nereye gidiyor? Kaç yıldır şahidim insanlar bu konuyu tartışır. Çok kafa yorulduğunu gördüm. Yanlış fikirler duydum ama tartışmalara girmedim çok fazla. Bu konuyu en çok önemseyenlerden biriyim, müzikle ilgilenen ve “özenti gençlik” diye adlandırılan grubun bir üyesi olarak.

Müzik nedir önce bunu bilmek lazım. Birtakım duygu ve düşünceleri belli kurallar çerçevesinde uyumlu seslerle anlatma sanatı, musiki. Bu değil cevabını öğrenmek istediğim. İnsana göre nedir müziği değerli kılan? Neden evrenseldir? Müzik ruhun gıdasıdır denir. Gerçekliği üzerinde düşündünüz mü hiç? Evet, gerçekten de öyledir. Müzikle ilgili olan kişiler çoğu zaman daha farklı duygulara sahip olurlar diğer insanlardan. Bir genelleme yapmak ne kadar doğru bilmiyorum ama yaşadıkça bunu görmekteyim. Tabii dinlenilen parçalar ruhumuzu beslerken gıda zehirlenmesine yol açarlarsa işler tersine dönebilir.

“Türkiye’de müzik” denildiğinde kişiden kişiye değişen birçok problem ve yine aynı şekilde değişkenlik gösteren birçok güzelliği vardır müziğimizin. Vazgeçilmez türkülerimiz… Türkü türkü kokar Türkiye’mizin her bucağı. Peki ya değerini bilebiliyor muyuz türkülerimizin? Türklüğü anlatan, Türkiye insanını anlatan ozanlarımızın dilinden aşkı dinlediniz mi hiç? Kaçınız biliyor “odam kireç tutmuyor”u, kaçınız duydu “ben bir küçük cezveyim”i?

Aynı şekilde çok güzel gelişmeler gösteren Türk Sanat Müziği. Son yıllardaki olumsuz gelişmelerin arasından sıyrılıp çıkmaya çalışan genç neslin güzel insanları sanatçılarımız, bu yolda hak ettikleri değeri göremeyince geri dönmek sorunda kaldılar geldikleri yoldan. Neden?.. Cevabı yine bizlerde saklı.

Son yıllarda daha bir rağbet gören “dum tıs dum tıss”lı müzikler kapatıyor asıl güzelliklerin önünü. Aslında gerçek anlamda araştırmalar yapılırsa görülecektir ki Türkiye’deki kaliteli müzik anlayışı inişli çıkışlı bir grafik çizmektedir. Kendi nostaljik parçalarımıza bakınca diğer ülkelerden biraz daha geç geliştiğimizi, bu arayı kapatmak için hızlı adımlar attığımızı ve bu hızlanmanın etkisiyle de bugün yaşadığımız “özentilik” sorunuyla karşı karşıya kaldığımızı söyleyebiliriz. Nedir bu son yıllarda ortaya çıkan özentilik? Gençliğimizin durumu ortada, daha kendi müziğimizi bilmeden oradan buradan toplanan müzik türlerinin karıştırılmasıyla oluşan ve en fazla iki ay dinlenen “yeni tarz” müzikleri dinliyorlar. Öyle kişiler gördüm ki, sadece arkadaşı dinliyor diye ya da sözleri yabancı diye aslında hiç beğenmediği bir müziği dinlemeye başlıyorlar. Şimdi bu gençliğe “özenti” mi dersiniz yoksa başka bir şey mi bilemiyorum.

Bilindiği gibi müzik de evrenselliğinin yanında bir bölünmüşlüğe sahip ve anlamadığım bir başka durum da elmayla armudu karşılaştırır gibi batı müziğiyle doğu müziğini karşılaştırmaktır. Doğu müziği, Türk müziğini de içine alır, yüzlerce makama sahiptir. Bu yüzden gelişimini üst üste sesleri bindirerek değil de enine göstermiştir. Batı müziğinde ise yalnızca iki makam ve çok seslilik kavramı vardır. Bu yüzden batı müziği aslında majör ve minör olarak adlandırdığımız o iki makamı kullanarak bu kadar ilerleyebilmiştir, boyuna bir gelişmeyle.

Türkiye’de müziği yönlendirenlerden biri de kalitesizlerin daha önde olması. Sokağa bir çıkıyoruz daha önce hiç duymadığımız bir ses. Ne sesler tutuyor birbirini ne enstrümanlar; ama şarkının sözlerinde bitiyor olay. Daha önce hiç duyulmamış sözler: “kameramanım zum yap bana!”. Onlardan öyle çok var ki! Öyle kişiler ki onlar, daha önce başka olaylara gündeme gelmiş, bir şekilde adını duyurmuş ve o olmayan sesleri, kabiliyetleriyle piyasaya girmişler. İnsanlarda da merak ile uyanan bir “kimdir” sorusu yanıvermiş. Cevaplamak için dinlemek lazım, dinledikten sonra kendi yorumundan önce çevrenin yorumunu öğrenmen lazım, daha sonra ortalama beğeniye göre favori listene alabilirsin. Böyle olmak zorunda mı? Hayır, gençlik bunu yapmamalı.

Yeniliklere açık olmalı ve onların değerini bilmeliyiz elbette ki; ama ben şahsen bin tane aynı tür insanı dinlemek yerine otuz tane kaliteli insanı dinlemeyi tercih ederim. Olay bizde bitiyor işte. Nerede yeni bir şey var sormadan soruşturmadan atlıyoruz üzerine. Kendi güzelliklerimizi görmemek için çaba harcıyoruz resmen. Yabancılaşma yolunda dilimizi de aynı şekilde kaybediyoruz. “Dil ve kültür” diyince durup düşünmemiz gerekir bir kere. En önemli unsurlardır onlar bir milletin oluşması için. Eğer ikisini kaybedersek kendimizi de kaybettik demektir.

“Türkiye’de müzik nereye gidiyor?” sorusunu “Türkiye müziği nereye götürüyor?” diye düzeltmek istiyorum. Kendi kendimizi zehirlemekten herkes zehirlendiğinde mi vazgeçeceğiz? Eğer böyle devam edersek bir gün hepimiz göç edeceğiz segâhtan, hicazdan. Bineceğiz majöre, minöre; düşeceğiz Ajdar’ın eline, göçeceğiz “Allah belanı versin!” diyerek…

 
Toplam blog
: 41
: 542
Kayıt tarihi
: 30.03.08
 
 

Müzisyenim. Gebze'de TEV İnanç Türkeş Lisesi'nde okuyorum. Arada bir bir şeyler yazmak hoşuma gidiyo..