Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '13

 
Kategori
Siyaset
 

Kimden, neden korkuyorsunuz böyle?

Kimden, neden korkuyorsunuz böyle?
 

Aynen şu zat - ı muhteremin de dediği gibi!...


Ülkemde ne kadar kritik kurum ve kuruluş varsa; hepsini de korku dağları sarmış durumda...

Yasama - Yürütme - Yargı üçlemesi, formaliteye dönüşmüş... Yasama, yürütme ne derse onaylıyor... Yürütme, sanki kendisi hiçbir işe yaramazmış, kendisinin bir görevi, bir işlevi yokmuş gibi; bir tek kişinin ağzına bakıyor... Yargıda olanlarsa, hiçbir şey söylemeye gerek kalmayacak kadar ortada...

PKK, " Çözüm Süreci " nin verdiği sarhoşlukla, sözde kendi güvenlik güçlerine güpegündüz içtima yaptırıp, bölgede hızla artan gücü ve popülaritesi sayesinde, binlerce genci elini kolunu sallaya sallaya kadrosuna katarken, KCK, eylemlerini çocukların üzerine yıkarken, 1. derecede askeri bölgeler, hızla PKK'nın kontrolüne geçerken, teker teker; asker, ordu, kışlasında oturmuş, çelik çomak oynuyor! Çekilen PKK'ya müdahale etmemeyi askeri suç olmaktan çıkaranlar, bu aralar, darbe gerekçesi olan 35.maddeyi değiştirmekle pek bi meşguller maşallah!

Polis, hükümetin Hınk Deyicisi olmuş! Üniversiteler, sus pus! Sanki Silikon Vadisi'nde hazretler! Medya desen, siyaset - ticaret - medya üçgeninde, " Al gülüm, ver gülüm! " triplerinde!... Ne diyelim... Hadi bakalım, hepinize hayırlı işler!

Memleketin büyük işadamları, Cem Boyner dışında, " Bana dokunmayan yılan, bin yaşasın! " havasında... Bilim adamı, aydın, sanatçı, yazar, çizer, aydın, gazeteci takımı; etliye de sütlüye de karışmamakta!... Esnaf, kendi derdine düşmüş, çiftçi geçim, işçi, iki yakasını biraraya getirme telaşında... Öğrenci bir şeyler yapacak ammaaa... Toplum arkasında durabilse...

Parti liderleri, kendi türküsünü çığırıyor ha bire! Kanaat önderleri, kendi çalıp kendi oynamakta! Miilet, " Gelen ağamsa, giden paşam! " halet - i ruhiyesine bürünmüş... Öyleyse, topunuza birden geçmiş olsun! Yüce rabbim, şifanızı versin!

E herkes bu kadar kendi kabuğuna çekilince... Ortalık, bütün ülke, bir tek kişiye kalıyor haliyle... Astığı astık, kestiği kestik, elleri öpülesi, o mübarek adamı!... Allah başımızdan eksik etmesin! Hem filozof, hem şair, hem siyaset adamı kendileri! Hem de en büyük boy olanlarından!... O adam, iktidara geldiği günden beri öyle de...

Peki siz kimden, neden korkuyorsunuz böyle? İnsanın, yaşamında en korktuğu şey neyse, kader onu getirirmiş başına... Korka korka bu adamı getirdiniz başımıza; hadi eyvallah! diyelim... İyi de... Sizdeki bu korku hali sürdükçe, üzerinizdeki ölü toprağı sindikçe içinize içinize, korku dağları bekledikçe yüreğinizde; her gün daha kötü günler bekler bizi, ülkemizi... Haberiniz olsun isterim.

Kaybedecek neyimiz var; ülkemizden başka? Tepki vermen, ülkene sahip çıkman için, ille de kan mı dökülmeli? Bir ülkede, yönetimler, sade darbeyle mi el değiştirir? Demokratik tepkinin, legal örgütlenmenin hiçbir değeri, zerre anlamı yok mudur sence? Hadi söylesene!

Seçimle gelenin seçimle gittiği, demokratik kurallarla yönetilmeye çalışılan bir ülkede, hiçbir makam, hiçkimsenin tapulu malı değildir; değil mi? Peki o zaman, bu ürkeklik, bu korkaklık niye? Kimden, neden korkuyorsunuz böyle?

Ben, kimden, neden bu kadar korktuğunuzu çok iyi biliyorum, yazıyorum ve söylüyorum. İsterseniz, yine söylerim zerre çekinmeden... Marifet, bunu benim değil, sizin söylemenizde... Marifet, milletin kendi kaderine sahip çıkabilmesinde... Aksi halde, böyle gelmiş, böyle gider değil mi?!! Eski köye yeni adet getirmek; olur mu?!!

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..